PKK’ye raðmen Kürtler darbeye karþý

Ýnsanlýk tarihi büyük iþkencelere tanýklýk etmiþtir. Bu tanýklýklardan biri de akýl almaz zulümlerin uygulandýðý Diyarbakýr Cezaevi’dir -ki bunun bizzat tanýðýyým, . Sadece ben deðil, çok yakýn dostlarým da orada korkunç iþkencelere maruz býrakýldýlar. 1980’de Kenan Evren’in baþýný çektiði askeri cunta darbe yaptýðýnda Kürtler farklý siyasi düþünceleri ile þiddete bulaþmadan demokratik siyaset yoluyla haklarýný elde etmeye çalýþýyorlardý. Mitingler düzenliyor, seçimlere katýlýyor, belediye baþkanlýklarý kazanýyor ve gün geçtikçe Kürt halkýnýn teveccühünü kazanýyorlardý. Lakin o darbecilerin, TRT’nin siyah beyaz ekranlarýndan o malum bildiriyi okumalarýyla her þey birden bire deðiþti. Ve o darbeden çok çekmiþ Kürt siyasetçi ve þair Kemal Burkay’ýn ifadesiyle “iklim deðiþti”. Bütün Kürt yapýlar tek tek daðýtýlýrken bir örgüt gittikçe güçlendi. Darbecilerin insanlýk dýþý zulmünü, þiddetin ana malzemesi haline getiren PKK, Kürtlere baþkada bir kurtuluþ reçetesi önermeden, bu maðduriyet enerjisi üstüne kendini yeniden yapýlandýrarak, hepimizin baþ belasý olmayý baþardý. Kürtlerin baþýna bitmek bilmeyen bela iþte böyle baþladý.

O darbe gerçekleþtiðinde Türkiye’de darbeye karþý duracak, TRT’yi darbecilerden alma cesareti gösterecek bir inanç ve iman gücü henüz bu topraklarda boy vermemiþti. O gün insanlar köþelerine sindiler, çekindiler ve korktular. Zira onlara askerden korkmak gibi bir miras býrakýlmýþtý. Kimi Binxetê/Hataltý dediðimiz Suriye’ye kaçtý, kimi Avrupa’ya. Kimi yakalandý ve bir daha evine dönmedi. Kimi sakat kaldý. Kimi þimdi bu darbeler bir daha yaþanmasýn diye yazýyor, siyaset yapýyor ve mücadele ediyor.

Ve 15 Temmuz gecesi memleketteki bütün kurumlarýn kademelerine sýzmýþ bir terör örgütü bu devletin yüce meclisini bombalayarak, Cumhurbaþkanýný öldürmeye kast ederek ve sivil insanlarýný hunharca öldürerek bir darbe giriþimine kalkýþtý. Ancak sosyoloji deðiþmiþti ve insanlar eski insanlar deðildi. Menderes’in asýlmasýna seyirci kalan ve gözyaþý akýtan bu halk ve çocuklarý, kendi çocuklarýnýn kendileri gibi acý yaþamalarýný istemedi. Zaten çocuklarý da onlardan çok farklý reflekslere sahipti. Sevdiklerini darbecilere vermek istemediler ve sokaklara, meydanlara çýktýlar. Tanklarýn ve kurþunlarýn karþýsýna dikildiler. Canlarýný verdiler ama egemenliklerini ve iradelerini terörist darbecilere teslim etmediler.

Kim ne derse desin bunun sosyolojik anlamda adý da konulacak ve terimler bulunacaktýr. Hani hiçbir darbe karþýsýnda cesaret gösterip evinden çýkamayan ama her ne hikmetse her dönemde de her þeyin sahibi olan ve hiçbir imkaný orta sýnýf, köylü ve yeni þehirli ile paylaþmak istemeyen elitist yapý var ya iþte onlarýn o küçük gördükleri muhafazakarlar, Müslümanlar bir rüyayý gerçekleþtirdiler. Bu sosyolojik baþkaldýrýnýn adý dindar demokrasidir ve dindarlarýn demokrasi savunmasýdýr. Þeriatçýlar, makarnacýlar, kömürcüler diye küçümsenenler çok konuþmadan yine iþ yaptýlar. Meðer sloganlarý gerçekmiþ: Onlar konuþur, biz tankýn altýna da yatarýz!

Demokrasi zaferinin yaþandýðý o gece tüm darbelerin darbesini yemiþ Kürtler de sokaða çýktý. Yürüdü ve bedenlerini tanklara karþý siper ettiler. Çünkü onlar Esat Oktay Yýldýran’ý ve köpeði Co’yu unutmuþ deðillerdi. Unutamazlardý ve bu nedenle darbeye karþý tavýrlarýný net bir þekilde ortaya koydular. HDP her ne kadar biz her darbeye karþýyýz türünden garip bir yaklaþým sergilese de HDP seçmeni bile darbe karþýsýnda durdu. HDP yöneticilerinin akla ziyan açýklamalarý oldu ama darbe karþýtý bildiriye imza atýlmasý ve Meclis oturumunda Ýdris Baluken’in konuþmasý kayda deðerdi.

PKK dýþýndaki diðer Kürt siyasi hareketlerinden HAKPAR ilk andan darbe karþýsýndaki tutumunu belirledi. Kurdistani partiler olarak bilinen PAK, PAKURD, PDK BAKUR, PSK ve Azadi Hareketi de belli bir süre sonra bir açýklama ile darbelere karþý olduklarýný ve “þerden hayýr çýkarma zamaný” olduðunu söyleyerek demokratik adýmlar atýlýrsa darbelerin önünün kesileceðini belirttiler.

Burada geçmiþinden dolayý Kürtler arasýnda hep þüphe ile bakýlan Hüdapar’a ayrý bir parantez açmak lazým. Bu parti yöneticileri ve üyeleri ile ilk günden meydanlara indi ve darbe karþýsýndaki tutumunda en az Ýstanbul ve Ankara’daki gibi cesur ve yürekli bir þekilde ortaya koydular. Sonuç olarak kimi talihsiz açýklamalarý bir yana býrakýrsak Kürtler de bu darbe giriþimine hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde karþý durdular; duruyorlar.

Demek ki neymiþ doðru ve haklý nedenler ile halka çaðrý yapýlýrsa halk sokaða çýkar ve gerekirse tanka da karþý durur. Hendekçi siyaset bütün çaðrýlarýna raðmen onlarý dinlemeyerek PKK’nin hendeklerine sahip çýkmayan Kürt halkýný anlamak için iyi düþünmelidir.