Ýnsanlýk tarihi boyunca annelik kutsal bir olgu olarak algýlanmýþ, deðer atfedilen bir kimlik olarak görülmüþtür.
Bebekliðin masumiyeti de annelik kadar evrensel bir olgudur. Anne-bebek iliþkisi, ikisi de deðer atfedilen iki kavramýn oluþturduðu özel bir durumdur. Ýnsan büyük bir iliþkiler aðý içinde yaþar ve anne-bebek iliþkisi bunlarýn içinde en özel olanlarýndan biridir.
Annenin çocuðuna yönelik þefkati, merhameti, özveri ve adanmýþlýðý varoluþsal bir haldir. Geçen gün çocuðunun ölümüne sebep olan bir anneyle ilgili haberler okuduk. Çocuðuna kasteden bu tür anneler, sadece suç iþlemiþ olmazlar, anneliðin bu varoluþsal yapýsýna, kendi fýtratlarýna ve insani erdeme de kast etmiþ olurlar.
Diyarbakýr’da HDP binasý önünde kaçýrýlan çocuklarý için eylem yapan anneler de en temel, en fýtri görevlerini yapýyorlar; çocuklarýný istiyorlar.
Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’ýn “Anneliðin ideolojisi, siyaseti yoktur” sözü iyi bilinir. ‘Analar aðlamasýn’ diye yürütülen çalýþmalar bir devrin mottosu olmuþtur.
‘Anne’ deyince, salt ‘kadýn’ kavramý üzerinden ideoloji üretmeye çalýþan kimilerinin rahatsýz olduðunu biliyoruz. Bu birileri ‘kardeþlik hukuku’ deyince de çok rahatsýz olurlar.
1990’lý yýllardan itibaren Kürt meselesi üzerine dönen tartýþmalarda kardeþlik veya annelik üzerinden üretilen söylemlere PKK canibi hep antipatiyle yaklaþmýþtýr.
Bunun temel bir sebebi var. PKK türü örgütler, öncelikle deðer ve sosyal bað üreten geleneksel yapýlara, dine, aileye, yerleþik kültürel kümelenmelere savaþ açmýþlardýr. Sosyal düzeni çözüp, tüm yapýlarý daðýtýp, tüm ezberleri sýfýrlayýp kendi sistemlerini inþa etmeye çalýþmýþlardýr.
Yani terör örgütü devlete savaþ açmaktan önce aileye, dine, birey üzerinde etkili olan hangi kurum varsa ona savaþ açmýþtýr.
Annelik ve aile bir tür denetim ve kontrol mekanizmasýdýr.
Sosyal baðlar, bireylerin yaþamlarý üzerinde büyük bir etki ve yönlendirme oluþtururlar.
PKK, sosyal baðlarý paramparça etmeyi, geleneksel kontrol mekanizmalarýný yýkarak onlarýn yerini almayý amaçlamýþtýr. Bu, ‘çocuklar ve gençler üzerinde aile deðil örgüt etkili olacak’ anlayýþýyla geliþen bir süreç üretmiþtir.
Bu yüzden Bölücü Terör Örgütü, Diyarbakýr’da çocuðu için eylem yapan bir anneyi kendi bakýþýnda bir ‘sistem hatasý’, bir ‘virüs’, bir ‘provokasyon’ olarak görür. Herkesin kendilerine kurban olmasý gerektiðine inanan bir örgüt, böyle bir annenin masumiyet çýðlýðýný, kendi ideolojisine ve varoluþuna bir ayaklanma olarak algýlar.
Çocuðu kaçýrýldýðý için tepki gösteren anneye çocuðunun kaçýrýlmadýðýný, ailesine kýzdýðý için, baþka sebeplerle veya gönüllü olarak daða çýktýðýný mazeret olarak ileri sürerler.
Oysa mesele çocuðun hangi yöntemle ve sebeple daða çýktýðý/çýkarýldýðý, tehditle mi-kandýrmayla mý örgüte katýldýðý deðildir.
Mesele sadece çocuklarý bir terör örgütüne kaptýrma meselesi deðildir. Mesele, hayatlarý, nesilleri, geleceði bir örgüte kaptýrma meselesidir. Bu yüzden bir annenin çocuðunun peþinden yükselen çýðlýðý sadece onun canýný kurtarmayý ifade etmez, ayný zamanda onun tüm hayatýný ve geleceðini kurtarmayý amaçlar.
Hatta bunun üzerinde daha baþka bir anlam vardýr, o da, terör örgütünün varlýðýna ve iþleyiþine yönelik sergilenen ‘karþý duruþ’tur.
Diyarbakýr’daki anneler, çocuklarýnýn kaçýrýlmasýna belki tepki gösteriyorlar ama asýl tepki terör örgütünün nesilleri öðüten terör sarmalýna gösterilen tepkidir. Bir çocuðu örgütün elinden almak deðil, tüm gençleri artýk örgüte kaptýrmamak, bu terör sarmalýna kurban etmemektir.
Bebeklerin masumiyetine, anneliðin kutsallýðýna inanmayan bir örgütün böyle bir insani durumu doðru algýlamasý veya kabullenmesi kendi örgütsel zihniyetini inkâr anlamýna gelir.
Bu mücadelenin devlet ile terör örgütü arasýnda olmaktan öteye geçerek, iþin bamteline dokunmaya baþlamasý örgüt için daha büyük bir korku olacaktýr.