Bugün PKK ile mücadelede hangi noktada olduðumuzu anlamak için 15 Temmuz FETÖ darbe giriþiminin öncesini, 2015-2016’da Türkiye’nin içinde bulunduðu günleri hatýrlamakta fayda var. Ayný cümlede zikrettiðim iki terör örgütü eþ güdümlü olarak Türkiye’yi çökertmek için hareket halindeydi. PKK silahlý eylem düzenliyor; FETÖ, devletin güvenlik kurumlarýndaki varlýðýyla bu eylemlere zemin hazýrlýyordu. Bir taraftan da HDP üzerinden PKK terör örgütüne siyasi meþruiyet saðlanmaya çalýþýlýyor, Türkiye adeta adým adým PKK’nýn 40 yýllýk emelleri adýna terör örgütlerinin idman sahasý yapýlmak isteniyordu.
Suriye’de sözde kapýþan DEAÞ ve PKK, her nasýlsa birbirini büyütüyor ve birbiri ardýna Türkiye’ye tehditler savuruyordu.
Devlet içine sýzmýþ ve 40 yýl boyunca en kritik mevzilere yerleþmeyi baþarmýþ olan FETÖ ve yine 40 yýldýr bölücü faaliyetlerle Türkiye’nin ilerlemesi önündeki en önemli engele dönüþen PKK, baþta ABD olmak üzere ne kadar Türkiye düþmaný devlet varsa destekleniyordu.
2011’de baþlayan Arap isyanlarýnýn nihai hedefi Türkiye’ydi. Uluslararasý medya, Batýlý siyasetçiler, uluslararasý kurumlar, ABD, Almanya gibi yakýn iliþkilerimizin olduðu ülkeler aðýz birliði yapmýþcasýna gün aþýrý Türkiye’yi diktatörlük mesabesinde konumlandýran açýklamalar yapýyordu. En ihtiyaç duyduðumuz günlerde NATO’nun Türkiye’nin güvenlik endiþelerini hiçe saydýðýný da unutmayalým.
Ne zaman ki 15 Temmuz hain darbe giriþimi milletin direniþi ve Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn öncülüðünde bastýrýldý, Türkiye için yeni bir dönem baþlamýþ oldu.
Demokrasi lafýný aðzýndan düþürmeyen ve Türkiye’ye karþý adeta silah olarak kullananlar, 250 vatandaþýmýzýn þehit edildiði, TBMM’nin ve Cumhurbaþkanlýðý Külliye’sinin ve daha pek çok yerin bombalandýðý bu darbe giriþimine karþý Türkiye’nin yanýnda durmadý.
Kabus gibi günlerdi... O karanlýk günler, ayný zamanda, Türkiye için aydýnlýðýn da habercisiydi.
PKK ve FETÖ, içeride ana muhalefet partisinin açýk desteðine ve ABD’nin güdümüne raðmen amaçlarýna eriþemedi.
Ýþte o günlerden sonra Türkiye inanýlmaz iþler baþardý.
Bugün PKK’nýn inlerine yapýlan Pençe-Kartal, Pençe-Kaplan Operasyonlarýnýn, Suriye’nin kuzeyinde terörü kaynaðýnda yok etme stratejisiyle baþlanan Zeytin Dalý ve Barýþ Pýnarý Harekatlarýnýn yahut Doðu ve Güneydoðu illerindeki hendek terörü akabinde baþlayan temizliðin sadece bir terör örgütüne karþý yapýldýðý düþünülmesin.
Türkiye uzunca bir süredir, görünürde ismi geçen terör örgütleriyle mücadele ederken aslýnda ABD, Ýsrail, Rusya, Fransa, Almanya, Ýran, Suudi Arabistan, BAE gibi ülkelerle savaþmaktadýr.
Ve günün sonunda muzaffer gelen Türkiye’dir.
Kuþkusuz bunu çok iyi analiz etmek gerek.
40 yýldýr Türkiye’ye karþý biri açýktan diðeri gizli olarak faaliyet gösteren FETÖ ve PKK nasýl bu denli geriletilebildi?
Bu soru hayati önemdedir.
Birinci sýraya yazýlmasý gereken þudur; ilk defa bunu gerçekten isteyen bir güvenlik yapýlanmasýna ve buna dair samimi bir siyasi iradeye kavuþtu Türkiye. Bu yeter þart deðildi belki ama olmazsa olmazdý. Katedilen yolun asýl sebebi budur.
Savunma ve istihbarat alanýndaki millilik adýmlarýný ikinci sýraya yazabiliriz. Türkiye’nin ABD, Ýsrail, Almanya gibi söz konusu terör örgütlerini destekleyen ülkelere hem istihbarat hem silah noktasýnda baðýmlý olduðu bir vasatta Türkiye’nin bu denli etkin mücadele etmesi ve baþarý kaydetmesi düþünülemezdi.
Operasyondan önce PKK’ya istihbarat verildiði, bu yüzden de daðý taþý “misli ile bombaladýðýmýz” günler çok da geride deðil.
Ve tabii ki devletin FETÖ’den temizlenmesini saymalýyýz…
Bu yüzden PKK’yý asla FETÖ’den ayrý konuþamayýz.
Devletin güvenlik kurumlarý FETÖ’den temizlenmemiþ olsaydý PKK ile de etkin mücadele edilemezdi.