Selahaddin E. Çakırgil
Selahaddin E. Çakırgil
Tüm Yazıları

Poker partisinde ‘Artık, Esed’le olmaz!’ mı?

Arab diyarlarındaki ‘halk patlamaları’ arka arkaya başladığında, ‘Direnmekten başka yolumuz yok’ diyerek ilk direnme işaretini veren ve 42 yıllık diktatörlüğünde kendisine çok bağlı ve alternatifi olmayan bir toplum oluşturduğu kabul edilen Muammer Gaddafî, aylarca süren çok korkunç bir çatışma dönemi sonunda, NATO’nun da yardımıyla öldürülmüştü.

Sözkonusu büyük sosyal çalkantıların son halkası, Suriye’ye ulaştığında.. Bu ülkede  Osmanlı’nın son dönemindeki İttihad- Terakkî ve sonra da kemalist yöntemle hareketi esas alan ve yarım asırdır iktidarda bulunan ve ‘El’arabiyyun ve el’iştirakiyyûn / (arab kavmiyetçiliği + sosyalizm)’ temeli üzerinde kurulu ve en kanlı jakobenist yöntemleri esas alan  Baas ideolojisine dayalı bir yönetim vardı, yarım asırdır..

Bugün, Suriye, korkunç bir buhran odağı olarak hem içerde kanlı bir boğuşmanın içinde, hem de dünya çapında bir kriz odağı.. Ve, nasıl çözüleceği de bilinmiyor.. Çünkü, Baas ideolojisi, eline geçirdiği ülkeleri ancak küllük olarak bırakmak kararlılığında..

***

Bunun böyle olacağı tahmin edilebilir miydi? Bunun cevabı için, biraz geçmişe bakalım..

Irak’da, 1968’de General Hasan el’Bekr ve yeğeni Saddam Huseyn eliyle iktidarı ele geçiren Irak Baas Partisi’nin çetin savaşlara girmesine, yüzbinlerce insanın ölümüne ve 8 yıl süren İran-Irak Savaşı’nın korkunç yıkımlarına rağmen bertaraf edilemediği görülmüştü. Ama, 1990’da Kuveyt’i işgal eden Saddam, Amerika ile karşı karşıya geleceğini düşünmemiş ve 1991 /Irak- B. Amerika Savaşı’ndan ağır yaralı olarak çıkmıştı..

B. Amerika içinde meydana gelen 11 Eylûl 2001 Saldırıları’nı bahane eden USA emperyalizmi, uzaktan-yakından ilgili zannettiği her yere saldırırken, Irak’a da 2003 Baharı’nda yeniden saldırıp, Saddam ve Baas rejimi bertaraf edebilmişti. Ama Baas rejiminin askerî ve milis güçleri ve de geniş ve derin ideolojik kadroları, buharlaşmıştı.

Bütün bunlar olurken..

Baas ideolojisinin liderliği yüzünden Saddam’la derin bir psikolojik savaş halinde olan Suriye Baas rejimi ve Hâfız Esed’in 1970’de başlayan 30 yıllık katı ve acımasız yönetimi, kendisini kenara çekmeyi bilmişti. Hâfız Esed ve Suriye dış siyaseti için şu söz meşhurdu: ‘Suriye ve Esed, poker masasına elleri boş olarak oturur ve sonra, bütün kartları toplar, öyle kalkar.. ‘

***

Hâfız Esed 2001 yılında ölünce.. Yerine oğlu Beşşâr getirilmişti. O, Londra’da tahsil yapmış,  güley yüzlü bir göz doktoru olarak değişik bir profil oluşturuyordu. Ama o Baas ideolojisi ve yönetimini mi değiştirecekti; yoksa tersi mi olacaktı?

Beşşâr, iktidarının 10. yılında, Suriye Buhranı’nın ortasında, tipik bir ‘baasçı’ olarak.. Tıpkı babası ve de Saddam gibi.. Yüzbinler ölmüş, milyonlar perişan, ülkesi viran olmuş, umûrunda değil.. Ve, ‘poker masasına elleri boş olarak oturup, sonra da bütün kartları elinde toplayarak kalkmak’ geleneğini sürdürmek istiyor.

BM. Genel Kurulu’nda, Rusya ve İran, Suriye Baas rejimini ve Beşşar’ı sonuna kadar savunacaklarını söylüyorlar. Üzerindeki Ukrayna Baskısı’ndan kurtulmak için Suriye Buhranı’nı bir fırsata dönüştüren Putin Rusyası da,  Doğu Akdeniz’deki bu son üs ülkesini yitirmemek için dikkatli ve kararlı.

BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon, Suriye Buhranı’nı halletmek için Amerika, Rusya, Suûdî, İran ve Türkiye arasında 5’li bir çalışma grubu oluşturmasını öneriyor ama bunun gerçekleşmesi de uzak bir ihtimal..

Böyleyken.. ‘Artık Esed’le olmaz..’ diye kesin sözlerin bir pratik bir değeri olmayabilir ve yarınlar, o sözleri söyleyenleri sıkıntılı duruma düşürebilir. Çünkü, emperyalist güçler, tabiatiyle, müslüman halkların ve coğrafyalarının hayrını ve maslahatını değil; kendi planlarını düşünüyorlar.