Politika ayný ama tavýr insani

5 Nisan tarihli yazýmda 1915 trajedisinin 99’uncu yýldönümü yaklaþýrken dünyanýn pek çok yerinde anma hazýrlýklarýnýn hýz kazandýðýndan söz etmiþ, Türkiye’de de  anma törenleri düzenlenebileceðini umduðumu belirtmiþtim. Devletin de bilindik reflekslerinin dýþýna çýkýp olay hakkýndaki üzüntüsünü bildirmesini istemiþtim.
Bir kaç hafta içinde hem umduðum, hem de istediðim oldu. 23 Nisan günü Baþbakanlýk sekiz dil, iki lehçede bir üzüntü açýklamasý yayýnladý. Üstünde çok düþünüldüðü, her türlü hassasiyetin, hukuki ve siyasi sonucun hesaba katýldýðý belli olan açýklamada Türkiye resmi pozisyonu ile tutarlý insani bir tavýr sergiledi. Sivil toplum da muhtelif yerlerde düzenlediði etkinliklerle yaþanan trajediyi andý.
***

Benim böylesi bir açýklamanýn yapýlmasýný istememin iki nedeni vardý. Ýlki Türkiye’nin on yýllardýr benimsediði tavrýn dünyanýn hemen her yerinde inkarcýlýk, kýyýma bahane uydurmak olarak görüldüðüydü. Ýkinci neden ise bu tutumun Türkiye’nin kendi içinde soykýrým tartýþmasýna engel olduðu, hukuki sonuçlarý konusunda vehme kapýlmamýza yol açtýðýydý.
Görünen o ki 23 Nisan açýklamasý iki nedenin de ortadan kalmasýna yol açacak. Dünya Türkiye’yi inkarcý olarak görmekten vazgeçecek, Türkiye diplomatik enerjisini kazanmasý imkansýz olan bir mücadele için harcamayacak. Gelen ilk tepkiler olumlu. Açýklamanýn diaspora tarafýndan da, Ermenistan tarafýndan da tartýþýlmasý ve üzüntü beyanýnýn içselleþtirilmesi için sabýrlý olmak gerekiyor.
Ancak tek bir açýklamayla mucize beklemek de doðru deðil. Yetersiz bulanlar þimdi olduðu gibi bundan sonra da olacaktýr. Nasýl ki Türkiye’de bazýlarý bu açýklamayý vatana ihanetle eþ tuttuysa, Ermenistan’da ve diasporada da benzer tepkiler olacak, hükümet yaþanan trajediye günün birinde soykýrým dese bile deneni yetersiz bulanlar çýkacaktýr.
Ama unutmayalým ki siyaset marjinal görüþlere endekslenerek yapýlmaz. Hedef ana akýmlar, dünya siyasetini belirleyen temel ilkelerdir. Baþbakanlýk açýklamasý bu ilkelerle ve akýmlarla uyumludur. Ayný uyum sürdüðü, Türkiye’yi yönetenler açýklamalarýnda ifadesini bulan prensiplerden ve deðerlerden sapmadýklarý takdirde dýþarýda hedeflenen sonuca ulaþýlacaktýr.
Zaten Türkiye’nin artýk 24 Nisan’da kim ne dedi tartýþmasýnýn ötesine geçmesi, kendisine güvenmesi, tarihiyle barýþmasý, Ermeni vatandaþlarý baþta olmak üzere tüm “azýnlýklarýnýn” haklarýný ve itibarýný iade etmesi gerekmektedir.
Biz deðiþirsek kimsenin bize söyleyecek lafý kalmaz. Azýnlýk vakýflarýnýn sorunlarýnýn ivedilikle çözülmesi, bir türlü açamadýðýmýz Heybeliada Ruhban Okulu’nun mütekabiliyet mantýðýndan kurtarýlarak bir an önce açýlmasý bu deðiþimin en somut göstergeleri olacaktýr.
Kürt sorununun çözümü yolunda atýlacak adýmlar, ifade ve toplantý özgürlüðünün önündeki engellerin kaldýrýlmasý, hukuk devletinin varlýðýna iliþkin þüphelerin giderilmesi, bir süredir rafa kaldýrýlan demokratikleþme paketlerinin raftan indirilmesi dünyanýn Türkiye’ye bakýþýný her alanda deðiþtirecektir.  
***

Ben umutluyum. CHP ve BDP’nin 23 Nisan açýklamasý karþýsýnda takýndýðý sorumlu muhalefet anlayýþý, Dýþiþleri bürokrasisi ve Bakaný’nýn saðduyulu yaklaþýmý, Baþbakanlýk ekibinin desteði, Baþbakan Erdoðan’ýn kendisi ve partisi için son derece hassas bir dönemeçte böylesi bir açýklamanýn yayýnlanmasýna razý oluþu beni cesaretlendiriyor. Anayasa Mahkemesi Baþkaný Haþim Kýlýç’ýn dünkü konuþmasý da ülkeme olan güvenimi tazeliyor.
Umuyorum ki 23 Nisan açýklamasýnýn yarattýðý tartýþma bizi daha da özgürleþtirecek, bir tabumuzdan ve korkumuzdan daha kurtulmamýzý saðlayacak. Soykýrým suçunun ne demek olduðunu, tarihimizde neler yaþandýðýný, kimin ne yaptýðýný daha çok tartýþacaðýz. Belki de gelecek yýl tehcir sýrasýnda ölenlerin anýsýna dikilecek bir anýtýn önüne baþkalarý deðil bizler çelenk koyacaðýz...