HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik... Pontus Rum Soykýrýmý’nda hayatýný kaybedenleri saygýyla anmýþ... Adaleti, geçmiþle yüzleþerek saðlayabilir ve barýþý inþa edebilirmiþiz...
Tuma Çelik (kendisiyle þu ana kadar müþerref olamamýþtýk) böyle söylüyor ama bu düþüncesinde yalnýz deðil. Yunanlýlar da 19 Mayýs 1994 tarihinde meclislerinden geçirdikleri sözde Pontus soykýrýmý kararýyla Türkiye'yi uluslararasý arenada baský altýna almaya çalýþmýþlardý.
Heval Tuma, “oralara” bir selam gönderiyor.
Fakat bizi aydýnlatmasý gereken hususlar var.
Bu “soykýrým” ne zaman gerçekleþmiþ?
Hangi bölgede?
Kayýp oraný nedir?
Dahasý, karar hangi tamime ya da genelgeye dayanmakta?
Hemen hatýrlatalým: Millî mücadele döneminde, Karadeniz bölgesinde Rum ve Ermeni çetecilere karþý alýnmýþ “tedbirler” dýþýnda, bir “varlýða” yönelik tenkil ya da yok etme hareketi mevzubahis deðildir.
Heval Tuma “pislik” yapýyor.
Bir diðer ifadeyle, hazinesinden maaþ aldýðý Türkiye Cumhuriyeti devletine “düþmanlýk” yapýyor.
Tuma Çelik, solcu bir Kürt... Radikal sol tarlasýndan geliyor ve bütün hücreleriyle “Türkiye düþmaný olarak” yetiþtirilmiþ.
Radikal solcusu böyle de, “Kemalist” özellikler gösteren ýlýman solcusu farklý mý?
Daha önce de (Kürt ayartmak için Güneydoðu Anadolu’da dolaþan Hasan Cemal vesilesiyle) yazmýþtým: Hasan Efendi, fi tarihinde, Diyarbakýr’da, çiseleyen yaðmur altýnda dolaþýrken üç genç beliriyor, “Kemalistler buralara giremez” diye baðýrýp hýzla uzaklaþýyor.
Kemalistler oralara giremezmiþ...
Girmiþler bile... Sadece Kemalist reflekslerle düþünüp üretebilen Hasan Efendi bile girip, “Hüzün... Çiseleyen yaðmur... Paris’te bir öðlen sonu...” diye aðladýðýna göre, Kemalizm “Kürt tarlasýný” çoktan sürmüþ... (Buradaki “Kemalizm”in, bildiðimiz klasik Atatürkçülükle bir alakasý yok. NATO’nun himaye ettiði ve referanslarýný Atatürk’ten aldýklarýný iddia eden müstevli artýklarýnýn ürettikleri bir ideolojiden söz ediyorum. Ki, içine ayný anda HDP’lileri de, FETÖ’cüleri de, hatta Hasan Cemal gibi bazý nadim liberalleri de alan bir ideoloji bu. Türkiye düþmaný bir ideoloji...)
NATO mamulü Kemalizm, esasýnda, HDP (yani PKK) eliyle girdi oralara... Zaten bütün mesele, Kürtleri “Kemalist ideoloji” eliyle modernleþtirip terbiye etmek, “feodal baðlarýndan” kurtarmak deðil miydi? Demirtaþ’ý sazýyla sözüyle “Türkiye Türklerindir” bayraðý altýna oturtup cilalayýp parlatanlarýn, “Oyum HDP’ye” kampanyalarý düzenleyenlerin amacý bu deðil miydi?
BDP döneminin hanýmefendi milletvekili Aysel Tuðluk’un, Mustafa Kemal’i arkasýna alarak sergilediði “anayasa deðiþikliði” karþýtlýðýný hatýrlayalým.
Hasip Kaplan’larýn, Mahmut Alýnak’larýn, Ertuðrul Kürkçü’lerin, þunlarýn bunlarýn, Kemalist retorikle çaðdaþlýktan, ilericilikten, “aydýnlanma felsefesinin faziletleri”nden söz eden açýklamalarýný hatýrlayalým.
Eli kanlý terörist Cemil Bayýk’ýn, “PKK’nýn en büyük savaþýmý dinsel gericilikledir” beyanatýný ve bu beyanatýn Beyaz Türk mahallesinde estirdiði “heyecan fýrtýnasýný” hatýrlayalým.
Durum þudur:
Kürt siyasetinin temsilcisi olduðunu ileri sürenler, “Kürt solu” içinden çýkmýþlardýr. Kürt solu da, “Türk sol hareketinin” bir cüzü, bir uzantýsý, yedekte tutulan bir parçasýdýr.
Sol, Türkiye’de, “emek” telakkisi üzerinden yükselmedi. NATO Kemalizm’inin (NATO’cu ideolojinin) açtýðý alanda kendini var etti. Dolayýsýyla, o ideolojinin çekim alanýndan kurtulamadý.
Bu ideoloji Aysel Tuðluk gibi soft Kemalist’lerle, Tuma Çelik gibi Türkiye düþmanlýðýyla salyalarýný akýtan radikal solcularý birleþtirebiliyor.
Kim bilir, daha ne cevherler çýkacak bu “sürülmüþ” tarladan!