Mesela, Karabük iki defa geldi ama; o ikisinde de, Beþiktaþ’ýn düzenlediði ataklardan daha tehlikeli oldu. Kim gol kazanmaya yakýndý derseniz, o Beþiktaþ deðildi... Tanese, Yatabare’den aldýðý topu yan aðlara niþan almasa; Beþiktaþ’ýn “Maçýn mutlak hakimi olmasý” iþe yaramayacaktý.
Peki, eksik olan neydi?
Temposuydu... Kartal düþük hýzla oynayýnca, baskýsýnýn býktýrýcý ve hawtaya zorlayýcý etkisi kayboluyordu. Karabük savunmasý; ataklarý þaþýrmadan ve paniðe kapýlmadan karþýlayacak yeterli zamaný buluyordu.
Pepe bu yüzden; taç kullanýlýrken, topun geriye dönük atýlmasýna tepki veriyordu. Çünkü, maçýn hýzý daha da düþüyordu.
***
Oyunun sýradan geçmesine ikinci tepki, Talisca’dan geliyordu. Karabük savunmasýndan çýkarken kendisi sürekli pres koyduðu ve birinde neredeyse gol atma fýrsatý bile bulduðu için, buna hiç yanaþmayan arkadaþlarýna söyleniyordu. Beþiktaþ etkili deðil, rahattý... Golün bir þekilde geleceðini sanýyordu. Ama iþin tuhafý, “En yakýn gol ihtimali”ni kaçýran Karabük’tü...
Beþiktaþ’ýn imdadýna, topun Dany’nin parmak ucunu sýyýran temasýna abartýlý penaltý kararý yetiþti ama; Oðuzhan topu dýþarý atarak, sanki ilahi adaleti saðladý. Fakat Babel; penaltýyý kaçýran Beþiktaþ’a, maçý kaçýrtmadý.
Ama Lens ve Negrado’nun sýfýr etki gösterdiði mücadele, Porto sýnavý öncesi için pek umut verici deðildi.