Porto ve bizimkiler

Portekiz’in dünyada öne çıkmış kulübü Porto’nun birbirini tamamlayan çok önemli özellikleri var.

Biri, Portekiz’de ve Avrupa’da futbolu ile ses getirmek ve bunda süreklilik göstermek.

Bir başkası, bu işi genellikle kendi yetiştirdiği, ya da keşfettiği yıldızlarla başarması... Yıldız üretmesi ve onları yüksek fiyatlarla ‘hazırcı’ kulüplere pazarlarken, yerlerine yeni eşdeğer verimde isimsizleri koyması ve güçten düşmemesi...

Şimdi daha çarpıcı olanına gelelim...

Büyük paralara pazarladığı bu elinde ünlenmiş ve gerçekten değerli oyunculara en fazla 2 milyon avro ‘brüt’ ödemesi! Futbolcu bunun üzerinden %56’ya varan vergileri kendisi veriyor!

Biz, geçmişi değerli kimi oyuncuları, verimden düştüklerinde, etmeyeceği miktarları vererek hem de vergisini ödeyerek kulüplerimize alıyoruz. Pek çoğu -geldikleri yerdeki gibi- iş yapmıyor. Bize yalnızca kendi kültürümüzün övünme mantığına uygun, ürettikleri ile değil adlarıyla ‘gururlar, mutluluklar!’ veriyorlar... “Falanca bizde...” diyerek şişiniyoruz. Ama iş üretmedikleri için de kaşınıyoruz.

TSYD Seminerinde üç kulüp başkanı ve TFF ikinci başkanına sorular yönelttim. Fikret Orman’a “Futbolcunun vergisini neden kulüplerin ödediğini”; Nedim Türkmen’e “UEFA’nın rekabet eşit koşullarda oluşturulmalı, görüşünü bizde zenginden alıp fakire vermek gibi algılanmasının doğru olup olmadığını”; Hasan Akıncıoğlu’na “Transfer piyasasının yüksekte oluşturulup, oluşturulmadığını” ve Ufuk Özertem’e “Futbolcu alacaklarının garanti altına alındığını, ancak futbolcunun özürsüz verimsizliklerinden kaynaklanan üretim yetersizliklerine karşı neden kulüpleri garanti altına alacak bir formül geliştirmediklerini” sordum.

Üzerine gidilmesi gereken çok önemli konulardı bunlar. Ancak sonuç vermeyecek birçok sıradan konu ile gargara yapıp dururken bunları önemseyerek ele almıyorduk.

Yöneticiler doyurucu yanıtlar vermediler. Söz gelimi Orman, durumun gelenekselleştiğini kendilerinin de öyle devam ettiklerini söyledi!

Bu sorularıma değer verip programında kullanan meslektaşım da oldu, ama ‘uzun bulduğunu’ belirterek beni yeren meslektaşım da vardı! Sorularımın içeriğine bakmadan, verilen yanıtları irdelemeden yaptılar bunu!

Herkes her şeyden yakınıyor, ama çözümü ciddi biçimde arayan pek az!

Çoğumuz sorunları çözmeye çalışmıyor, onlarla fotoğraf çektiriyoruz. Bunu seviyoruz. Ortalık fikir adamı kaynarken, sorunlarımızın dağ boyu birikmesi bundan!