Portrelerde yeri olmayan kadýnlar...

Portre, eski Yunanca’da, neredeyse kopyaya yakýn, çok benzeyen anlamýnda kullanýlan bir söz. Günümüzde, hem resim ve fotoðraf hem de tanýtým ve denemelerin içinde boy gösteren haliyle portre, aslýnda dönem sosyolojisi izini sürenler için de önemli bir anahtar. Çünkü yazarlar önem verdiklerini yazarlar, ressamlar takdim etmek istediklerini çizerler. Hem portreye kalkýþan sanatçýnýn hem de onu kalkýþtýran sebeplerin bir arada okunmasý ise, bize o çað ile ilgili deðerli ipuçlarý verir...

Salah Birsel’in yazýlarý böyledir mesela, neredeyse hikayeye kaçacak kadar kuvvetli betimlemelerle canlandýrýr denemelerini. Sait Faik’in gazete yazýsý olarak kaleme aldýðý öyle portreler vardýr ki bunlar daha sonra, tiyatro ve sinemaya konu olmuþlardýr. Yeniler içinde Süavi Yazgýç’ýn kaleme aldýðý portreleri çok önemsiyorum, bu yazýlarla Türkiye’ye dair bir devamlýlýðý okuyorsunuz mesela, bin bir emekle pirinç ayýklarcasýna elde edilmiþ bir sürü küçük detay, bunlarý okuyucunun dikkatine oldukça mütevazi bir jestle sunar Yazgýç...

Ömer Lekesiz beyefendinin geçtiðimiz günlerde, bir portreler kitabýyla ilgili olarak kaleme aldýklarý beni; mütedeyyin kesimin kadýnlarý adýna pek düþündürttü. Ömer beyi dýþýnda tutarak söylüyorum ki; Ýslami kesimin önde gelen aydýnlarý, köþe yazýlarýnda veya kitaplarýnda, çaðdaþlarý olan kiþilerden komplekssiz bir þekilde bahsederken, sýra Ýslami kesimin kadýnlarýndan bahsetmeye gelince tuhaf bir sükunet haline bürünüyorlar. Hatta cimrileþiyorlar. N. Mert’ten, L. Ýpekçi’den, N. Bekiroðlu’ndan, Þ. Gürbüz’den pek çok atýflarla portre ve aný yazýlarý kaleme alýrlarken, mesela niçin Barbarosoðlu’ndan, Þenlikoðlu’ndan, Böhürler’den, Aktaþ’tan, Ýbrahimhakkýoðlu’ndan bahsetmiyorlar... Niçin?

1-Bu paradoksta, mahremiyet kaidelerine has ‘’hürmetkar sessizlik’’ elbette rol oynuyordur. 2-Ýslami kesimin kadýnlarýnýn, medya malzemesi olmaktan çekinen eski günlerinin de bunda payý vardýr. 3-Bahsettiðimiz kadýnlar tesettürlüdür, yani örtünmüþlerdir, belki de buna binaen üstlerinin örtülmesi hak görülmektedir. 4-Nefsini öne çýkartmakta þeytani bir pay vardýr der büyüklerimiz, Ýslami kesimin kadýnlarýnýn nefs hevasýnýn önünü kesmek için onlardan bahsedilmemelidir mi deniyor? 5- Kadýn, fitnedir þeklindeki düþünce, artýk sadece ‘’Müslüman kadýn fitnedir’’ þeklinde anlaþýlmaktadýr belki de... Emin deðilim.

Hasýlý kelam; ‘’evin kýzý’’ rolü biçilen mütedeyyin kesimin yazar, ressam, mimar, akademisyen, siyasetçi, portresi yazýlmaya deðer pek çok kadýný hakkýnda niçin portre yazýlarý yoktur, niçin kitaplarýn içinde yer alamamaktadýrlar.

90’larda, Emine Þenlikoðlu’nun yönetiminde, logosu; ‘’Kadýnlarýn kaleminden, kadýn erkek herkese’’ olan Mektup dergisinde yazýyorduk. O dergide, Þule Yüksel haným, Süreyya Yüksel, Sabiha Ünlü, Bakiye Marangoz ablalarýmýz da yazardý. Hepsi de Ýslami aktiviteler içinde yer alan, önemli yazarlardandý. Bin rahmet olsun, daha evvel Þule Yüksel ve Süreyya Yüksel ablalarýmýz zaten vefat etmiþlerdi... Verilen o büyük mücadelelerden aklýmýzda ne kaldý? Bakiye ablanýn hastalýðýný iþittiðimde bu nasýl hazin bir unutkanlýk diye içim sýzladý. Ýyi ki, Demet Tezcan hayattayken Þule Haným ile nehir söyleþiler yaptý da kayýt altýnda kaldý sözleri...

Ýslami kesimin aydýn erkekleri, bizim yapýp eylediklerimizi, görmezden geldiler ve halen de görmemekte, anlamamakta, deðer vermemekte direniyorlar... (Genç arkadaþlarým! Bu sükut suikastlarýna bakarsanýz, gereksiz üzüntülere duçar olursunuz, vakit kaybedersiniz, aldýrmadan yolunuzu yürümeye devam etmenizi öneririm.)

Benim genç arkadaþlarýmdan ricam, Ýslami kesimin kadýnlarýnýn birikimi ve emeði ile ilgili hassasiyet taþýmalarý, mesela sözlü tarih çalýþmasý yapmalarýdýr.