Pozitif gündem ihracatýmýz zayýf

2014’ün sonlarýna doðruydu.

17/25 ve Gezi giriþimlerinin üzerinden henüz bir yýl geçmemiþti.

Türkiye PKK’nýn yanýnda DEAÞ terörüyle de mücadele ediyordu.

Türkiye hakkýnda dünyaya ‘negatif gündem’baþlýklarý üretilip ‘ihraç edilme’ süreciydi.

Alýcýsý hazýr bir ‘ihracat’tý bu. 

Zira ihracatçý ‘örgütler’, alýcý servislerin ‘taþeronu’ndan baþkalarý deðildi.

Ki; daha sonra taþeronlarýný korumaya aldýlar…

Fakat o günlerde bunun farkýnda olanlar vardý.

2014’ün sonlarýna doðru, çoðu küresel ekonominin içinde olan bir grup Türk iþadamý, deneyimli siyasetçiler ve akademisyenlerle sohbet ederken, önemli bir ‘tespit’ ve ‘öneri’ gelmiþti: 

“Uluslararasý ortaklýklarýmýz, iþbirliklerimiz veya toplantýlar nedeniyle gittiðimiz ülkelerde, Türkiye ile ilgili hep ‘negatif baþlýklar’ gündeme geliyor. Suriye, terör, Gezi olaylarý, otoriterleþme vb. Bunlara cevap vermekten ‘iyi þeyler’ konuþamýyoruz. Türkiye’nin zorunluluklarýna, dýþ etkenlere ve dýþ ‘hesaplara’ baðlý olarak ülkemizin deðiþtiremeyeceði bazý politikalar olabilir. Ancak bunlarýn dýþýnda dünyaya ‘pozitif baþlýklar’ ihraç edebilmeliyiz. Sanat ve spor bu alanlarýn baþýnda geliyor. Milli takýmlarýn, kulüplerin, bireysel sporcularýn baþarýlarý; sinema, müzik gibi alanlarda gösterilecek performans bu ‘zorunlu’ negatif baþlýklarýn yarattýðý olumsuz Türkiye algýsýný kýrmakta büyük etki yapar.”

Geçen 3 yýl bunun ne kadar doðru bir tespit olduðunu gösterdi.

Evet; Türkiye’nin bölgesinde ve küresel ölçekteki ‘yeni’ konumu ve hedefleri ‘rakipleri’ açýsýndan ‘risk’ olarak algýlanýyor.

Çünkü Türkiye; 
- Siyasi istikrar içinde dünya sýralamasýna giren bir ekonomik büyümeyi yakaladý;

- Dýþ pazarlara yönelik turizm, ticaret, inþaat alanlarýnda yeni ve önemli etkinlik kazandý;

- Ýç piyasada yine inþaat, ulaþtýrma ve sanayileþmede bir ‘yatýrým ülkesi’ oldu;

- Enerjide, Doðu ve Güney’den gelen petrol ve doðalgaz kaynaklarýnýn Batý’ya aktarýlmasý trafiðinin kavþak noktasý haline geliyor.

Bunlar da Türkiye’yi siyasi olarak ‘bölgesel ve küresel güç’, toplumlar nezdinde de bir ‘güven ve umut ülkesi’ haline getiriyor.

Sonuç olarak;

Türkiye, -velev ki ‘dostlarý, müttefikleri’ olsun- ‘rakip’ görülüyor diye yeni pozisyonundan ve iddialarýndan vazgeçme lüksüne sahip deðil.

Çünkü bu yeni durum bir ‘yeni mücadele dönemi’ni zorunlu kýlýyor.

Yani ‘mücadele’ siyasi, diplomatik, istihbari, askeri ve belki ekonomi alanda sürecek. 

Türkiye bu yeni mücadele dönemini ne kadar iyi yönetebilirse o kadar baþarýlý olacak.

Yani kýsa vadede bir ‘durulma’ beklenmemeli.

Ancak;

Bu süreçte Türkiye’nin, kendisine yönelik saldýrýlar için ‘zemin’ olarak kullanýlan ‘algý’yý da yönetmesi gerekiyor.

Zira algý konusunda ‘müttefiki’ yok, tek baþýna.

Siyasi gündemden baðýmsýz ‘pozitif baþlýklar’ ihraç edebilmeli Türkiye.

Rakip devletlerin resmi veya gayrýresmi politikalarýna karþý, ‘halklarý’ ve iþ dünyasýný hedef alan ‘olumlu algý’ oluþturacak baþlýklar.

- Türkiye’nin insani yardýmlardaki küresel liderliði; 

- Basketbolda Fenerbahçe’nin, bugünlerde güreþçilerimizin Türkiye’ye armaðan ettiði þampiyonluklar çok güzel örnekler.

Bunu, ‘istikrarlý’ bir þekilde büyütmek ve farklý alanlara doðru geniþletmek gerekiyor; bilimde, sanatta, daha yaygýn spor alanlarýnda, örneðin futbolda...

‘Ýthal’ futbolcularla da olsa…

Ya da;

Gelecek yýl Çanakkale’deki Anzak törenlerine dünyaca ünlü Avusturalyalý oyuncularýn katýlýmýnýn saðlanmasý sadece bir ‘proje’ meselesi.

‘Gelibolu’nun ‘Braveheart’iMelGibson; ‘X Men’in Wolverine’i HughJackman; her rolün ustasý Nicole Kidman‘21 Gram’la yeteneðini ortaya koyan NaomiWatts‘Avatar’ýn kahramaný Sam Worthington‘KarayipKorsanlarý’nýn kötü kaptaný, karakter ustasý GeoffreyRush‘Elizabeth’in Kraliçe’si CateBlachett; o müthiþ ‘Piyano’nun kadýn yönetmeni JaneCampion‘Gladyatör’RussellCrowe ilk aklýma gelenler.

Türkiye sadece ‘çatýþma’ baþlýklarýyla konuþulacak bir ülke deðil.

‘Sivil’ alandaki baþarýlar ve doðru projelere ihtiyacýmýz var.

Geç deðil.