Pratik aile siyasetimiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk aile yapısı çöküyor dedi. TÜİK'in 2023 yılındaki verilerine göre Türkiye'de doğum oranı 51.5 civarında. Bütün dünya ile mukayese edildiğinde bile son yıllarda Türk ailesinde boşanma oranı en yüksek ülke. Gençler zaten hızla geç evlenmeye yöneliyorlar.

Muhafazakâr düşünce ve muhafazakâr siyaset aile kurumunu önemser. Fakat Türkiye pratiğinde şok gelişmeler yaşanıyor. 24 yıldır muhafazakâr siyaset yönetiyor. İlk defa Aile Bakanlığı kuruldu. İdeal olanla reel olan arasında büyük bir paradoks var. Elbette bütün dünyada ailenin çözülmesine doğru bir eğilim var. Küreselleşme ile beraber Türkiye çok daha fazla dünyanın egemen süreciyle uyumlu hale geliyor. Bunun da etkisi olduğundan kuşku yok. Fakat yine de aile sorunlarının yükseliş hızı şaşılacak düzeyde.

Hükümet aile konusundaki kötü durumun farkında. En yetkili insanlar bundan bahsediyor. Bu açıdan olumlu bir durum var. Çünkü sorunların farkında olmak onlarla ilgili çözüm arayışlarına da duyarlı olmak demektir. Bu açıdan avantajlıyız. Fakat bununla bitmez.

Neler yapılmalı?

Öncelikle çok ciddi bir şekilde ailenin gidişatının fotoğrafını çekecek araştırmalar yapılmalı. Burada sadece istatistiksel rakamları toplamadan bahsetmiyorum. Ailenin toplum içindeki durumunu anlamayı sağlayacak yetkin araştırmalardan bahsediyorum. Bu araştırma verileri üzerinde düşünen, yorum yapabilen, kavramlaştırma yapabilen ve çözümlere yardımcı olacak sonuçlar çıkarabilen yetkin sosyologlar, psikologlar ve psikiyatrlar olmalıdır. Düşünme yetkinliği olan bilim insanları bunu yapabilir.

Bu araştırma verilerinden elde edilen gözlemler ve sonuçlarla beraber aile politikası geliştirilmelidir. Türkiye, nasıl bir aile beklentisi içerisinde ise ona göre yeni bir aile politikası inşa etmelidir. Bir aile siyasetimiz olmak zorunda. Güne, partiye ve hükümete göre değişmeyen bir politikası. Ailenin pratik sorunları çözülmeye çalışırken yapılan kurumsal düzenlemeler buna göre gerçekleşmeli. (2004 yılında, Başbakanlığa bağlı aileden sorumlu bakanlık toplantılarına çağrıldığımda her zaman bunu dile getirmiştim).

Milli Eğitim Bakanlığı ilkokuldan lise son sınıfa kadar sosyal hayat, din dersleri gibi metinlerle ilgili kitaplarda bu aile politikasını yansıtacak materyaller, imgeler, söylemler işlemeli. İletişim Başkanlığı aile ile ilgili seferberlik düzenleyerek bütün medya kuruluşlarını Türk ailesinin geleneksel kodlarını destekleyen ve yeniden üreten yayınlar konusunda uyarılarda bulunmalı ve programlar yapmalı. RTÜK, bizzat kurucu metninde yer alan Türk ailesini koruma rolünü sadece rakip gördüğü medyaya karşı değil, hepsine karşı eşit oynamalı.

Üniversitelerde sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmet bölümlerinde aile ile ilgili araştırma, çalıştay, sempozyum ve projelere ek bütçeler ayrılmalı. Aile araştırma merkezleri özerk, kendi bütçesi ve kadrosu olan yapılar olarak kurulmalıdır. Bu merkezlerde bilimsel araştırmalar kadar üniversite öğrencilerine yönelik pratik ve uygulamalı çalışmalar da yapılmalı.

Yerel yönetimler, aile merkezli araştırma ve uygulamalara daha fazla bütçe ve imkânlar oluşturmalı. Doğrudan ailelere yönelik pratik çalışmalar yapmalıdırlar.

Sivil toplum kuruluşları, hevesleri geldiği ve iktidarın gözüne girmek için değil, bir çalışma alanı ve birimi olarak aile faaliyetlerinde bulunmalılar. Yerel ve merkezi idare bu yapılara fon sağlamalıdır. Bunun için söz konusu aile proje ve faaliyetlerinde sosyolog, psikolog ve sosyal hizmetli istihdam şartı getirilmelidir. Aksi halde bu fon destekleri yapılmamalıdır.

Bugün yaşanan sosyal çürümenin birçok boyutu aile ile alakalı. Şiddet ve intihar, çeteleşme, gençlik arasında yayılan gayri meşru ilişki ve doğan sorunlar, yaşlıların sosyal ölümü, boşanma gibi. Bunlarla başa çıkmanın yolu aileyi ıslaha yönelik yeni bir aile siyasetin geliştirilmesinden geçer.