Prompter ve geri kafalılık!

Diyelim ki siz siyasetçi olarak Türkiye’nin birçok şehrine gitmemişsiniz ama rakibinizi bazı şehirlere gitmemekle eleştiriyorsunuz. O rakibiniz ki, Türkiye’de değil iller ve ilçeler, ayak basmadık yer bırakmayan, hatta dünya etrafını bilmem kaç kere dolanacak kadar mesafe kat eden bir kişi olsun. Bundan daha komik bir eleştiri olabilir mi?

Diyelim ki siz seçimden seçime halka uğruyor, hatır soruyorsunuz, ama rakibinizi halktan kopmakla suçluyorsunuz. O rakibiniz ki, her hafta muhtarları topluyor, şehit ailelerini ziyaret ediyor, taksi duraklarını aşındırıyor, her çaya davet edene gitmeye çalışıyor. Bundan daha haksız bir eleştiri olabilir mi?

Diyelim ki siz kendi parti üyelerinin bile gönlüne giremediğiniz için hiçbir kongreyi kazanamıyor ama rakibinizi candan olmamakla, gönüllere girememekle eleştiriyorsunuz. O rakibiniz ki, her gittiği şehirde en yaşlı vatandaşı ziyaret edip elini öper, gördüğü her engelliyi kucaklar, her çocuğa oyuncak dağıtır. Halkın gönlünü kazandığı ve sahici bir şahsiyet olduğu için girdiği her seçimi kazanan bir kişiye candanlık eleştirisi getirmekten daha saçma bir eleştiri olabilir mi?

Evet bu cümlelerin sayısı çoğaltılabilir… Tüm bunlar ne kadar saçmaysa ve haksız bir eleştiriyse daha haksız olan eleştiri Erdoğan’ı hitabet üzerinden itham etmek ve onun konuşma yeterliliğini sorgulamaktır.

Bundan daha zavallı, daha şaşkın, daha çarpık bir eleştiri olamaz sanırım. 

Hiçbir derinliği, hazırlığı, yeterliliği olmayan suya tirit konuşmaları yapan, laf ola beri gele konuşan kişilerin Erdoğan’ı konuşmaları üzerinden vurmaya çalışması çok hazin bir durumdur.

Hele prompter mevzusu bir başka…. 

Gençlerin ve hatta çocukların neredeyse tamamının akıllı telefonlara, tablet bilgisayarlara baktığı bir ortamda bilgisayar ekranına bakmayı eleştirmek nasıl bir geri kafalılıktır?

Meselenin prompter meselesi olmadığı anlaşıldığı halde hala aynı nakarata devam etmek nasıl bir bayağılıktır? 

Tayyip Erdoğan ne kadar karizmatik bir liderse, ne kadar vizyoner bir liderse o kadar da büyük bir iletişim ve hitabet ustasıdır. Bu özellik Erdoğan’ın temel karakteristiklerindendir. Erdoğan sahici, samimi, halkın gönlünde taht kuran bir kişiliktir aynı zamanda. 

Muhaliflerinin ‘candan değil camdan konuşma’ eleştirisi bu yüzden boş beleş bir laftır.

Erdoğan her işini olduğu gibi hitabeti de büyük bir ciddiyetle ele alır. Erdoğan’ın yaptığı nitelikli konuşmalar belki de bugün bu eleştiriyi yapanların hayatı boyunca yaptıkları sıradan konuşmaların bile toplamından fazladır. 

Erdoğan prompter olmadan binlerce konuşma yaptığı gibi, prompter bozulduğunda veya çalışmadığında da konuşmasına hiç ara vermeden devam etmiştir. 

Prompter’dan veya önündeki kâğıttan okumak arasındaki fark teknoloji farkıdır.

Ciddi hazırlık yaparak konuşmakla aklına geleni konuşmak arasındaki fark ise işine özen ve dinleyene saygı meselesidir. 

Etkili bir söylem ortaya koyamayan siyasetçi gündem oluşturamaz, gündem oluşturma kabiliyeti olmayan siyasetçi ise başkalarının gündeminde sürüklenmekten ve değişimin nesnesi olmaktan kurtulamaz. 

Etkili bir söylem üretmenin ve gündem oluşturmanın yolu ise hitabet sanatını iyi kullanmak ve siyasi fikir üretebilmektir. Erdoğan bunu en iyi şekilde yaptığı için uzun yıllardır başarıdan başarıya koşmaktadır. 

Allahu Teala, Peygamber Efendimize hikmetle ve güzel öğütle davette bulunmasını emreder: “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et.” Temiz ve güzel bir üslup kullanmak, hikmet ve bilgiyle konuşmak ve adaletsizlik yapmamak netice almak için şarttır. Erdoğan temiz üslupla ve dürüst yöntemlerle rakipleriyle mücadele eder, çamurlaşanları kendi haline bırakır.