Provokatörlerden ayrýþýn

Taksim Gezi Parký’ndaki aðaçlar kesiliyor, AVM yapýlacak” yalaný üzerine baþlayan tepkiler ve sonrasý malum... Böyle bir haber üzerine kentte yaþayan insanlarýn duyarlýlýðý ve tepkileri son derece insani bir durum ve buna kimsenin söyleyeceði bir þey olamaz.

Ama biliyoruz ki, Taksim’de baþka þeyler oldu. Neler olduðunu anlamak için, vatandaþýn yakýlan arabalarýnýn, otobüslerinin, ateþe verilen polis araçlarýnýn, yakýlan yýkýlan dükkanlarýn fotoðraflarýna bakmak yeterli olacaktýr.

Tepkilerin merkezi Taksim’di ama, yakýp yýkma sadece Ýstanbul’da olmadý, baþka þehirlerde de binalar taþlandý, esnafýn dükkanlarýna zarar verildi ve adeta sokaklarda terör havasý estirildi.

Demek ki, bazýlarýnýn amacý sadece aðaçlarý korumak deðilmiþ. Nitekim, eylemleri baþlatan, yönlendiren organizatörler bunu açýkça ifade ettiler. Mesela, ismi önemli deðil ama dindarlardan nefret eden bir Ortodoks solcu, sosyal medyada kullandýðý “Asýl derdimiz Gezi Parký deðil, baþka amaçlarýmýz var, buna hala anlamadýnýz mý?” þeklindeki ifadeleriyle, nasýl bir provokasyon hedeflediklerini açýkça ortaya koydu.

***

Bir tespiti yapmakta yarar var, tamamen iyi niyetle ve demokratik hak olarak baþlayan eylemler, maalesef bu eylemi baþlatanlarýn hedefini aþmýþtýr. Artýk bu tabloyu sadece aðaç sevgisiyle açýklamak mümkün deðildir. Çok bariz bir þekilde, týpký Danýþtay cinayeti dönemindeki ve cumhuriyet mitinglerindeki görüntülerden aþina olduðumuz bir üslupla ‘eski Türkiye’ özlemiyle yanýp tutuþan bir azýnlýkla karþý karþýyayýz.

Aktörler hep ayný, bir kez olsun sandýkta milletin teveccühüne mazhar olamamýþ azýnlýklar, “isyan” ve “direniþ” çýðlýklarý ve “hükümet devirme” sloganlarýyla sonuç alma hevesine kapýlmýþ durumdalar kýsacasý...

Dünyaya, “Yetiþin Türkiye yanýyor” mesajlarý gönderenlerin nasýl bir vatanseverlik duygusu içinde olduklarýný sormak gerekiyor.

Baþbakana, ailesine ve dindarlara küfrederek Taksim’de terör estiren azgýn azýnlýðýn nasýl bir ‘çevre’ özlemi içinde olduklarýný artýk çok iyi biliyoruz.

Doðrusu o kadar tanýdýklar ki, Menderes asýlýrken katilleri alkýþladýlar, 28 Þubat’ta postal yaladýlar, cumhuriyet mitinglerinde “ordu göreve” pankartýnýn altýnda yürüdüler. Þimdi de hiç bitmeyen bir kinle yine Müslümanlara küfrediyorlar.

Çok safiyane bir þekilde ve de sadece çevre duyarlýlýðý ile Taksim’e gidenleri elbette tenzih ediyorum ama o fotoðrafta vahim bir görüntü var. “Ülke batarsa batsýn ama yeter ki AK Parti gitsin” diyen Ergenekoncular oradaydý. 28 Þubat’ta darbecilerle suç ortaklýðý yapan, postal yalama hevesini alamamýþ darbe artýðý gazeteciler provokasyon kokan tweet’leriyle Taksim’deydi. Banka reklamlarýyla beslenip semiren, sonra da kapitalizme küfreden tüccar sanatçýlar da oradaydý.

Maalesef, gerçekten çevre eylemi için Taksim’e gidenler, “Taksim Ýlkyardým Hastanesi’ne iki ceset geldi, Gezi Parký’nda da aðýr yaralýlar gördüm” diye tweet atan gazeteciye “defol aramýzdan” diyememiþlerdir. Aðaçlarýn arkasýna saklanarak hükümet devirme sloganlarý atan darbe artýðý Ergenekoncularý, cam çerçeve indiren, araçlarý ateþe veren provokatörleri, ayakkabýlarýyla camiye girerek bira içen serserileri aralarýndan temizleyememiþlerdir. Ýþte vahim olan budur. Eyleme iyi niyetle katýlanlarýn, bu saatten sonra, “provokatörlerle bizim bir ilgimiz yok” demelerinin bir anlamý kalmamýþtýr. En kýsa sürede, ölüm isteyen provokatörlerden ve darbe artýðý Ergenekonculardan ayrýþmak zorundadýrlar. Düþünün ki, bir televizyon kanalýnda “Birkaç ölüm olsa iyi olur” diyen bir zihniyet, bu eylemlere güç veriyor. Ýþte bundan korkuyorum...