Türkiye, gezi sürecinden bu yana bir ölüm-kalým savaþý veriyor. 2011’de patlak veren Suriye iç savaþý Türkiye’nin ulusal güvenliðini çok boyutlu bir tehdide maruz býraktý. Birincisi; Türkiye’nin sýnýrýna kadar dayanan zaman zaman da sýnýrý aþýp Türkiye tarafýna taþan çatýþmalar. Sýnýr illerine neredeyse her gün ya bir havan ya da bir roket düþüyordu. Sýnýra yakýn ilçelerde yaþayan halk ölümle burun buruna yaþamaya baþladý. Ýkincisi; PKK’nýn Suriye kolu PYG’nin iç savaþtan yararlanarak kurþun atmadan sahada alan kazanmasý ve güçlenmesi. Son olarak da iç savaþýn sonucu yaþanan mülteci akýný. Türkiye’ye 3 milyonun üzerinde savaþ maðduru sýðýndý. Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý operasyonlarýyla bu tehditler minimize edildi.
Türkiye bu tehditlerle karþý karþýyayken 2013 yazýnda Gezi olaylarý patlak verdi. Yabancý güçlerin domine ettiði süreç saðduyulu bir yaklaþýmla atlatýldý. Ancak Gezi kalkýþmasýnýn ekonomik bedeli aðýr oldu.
2014’e günler kala ise FETÖ devreye sokuldu. 17-25 Aralýk darbe giriþimi için düðmeye basýldý. Recep Tayyip Erdoðan gibi güçlü bir lider sayesinde bu saldýrý da bertaraf edildi. Türk milleti ayný yýl mart ayýnda yapýlan seçimlerde sandýkta FETÖ’ye de onun destekçilerine de net bir cevap verdi. Ankara, dünyanýn en kirli terör örgütlerinden biri olan FETÖ’ye karþý amansýz bir mücadeleye giriþti. Devlete ve topluma bulaþmýþ bu pisliði temizlemek için tüm kurumlar yoðun bir çalýþma baþlattý.
Ancak deyim yerindeyse devletin kýlcal damarlarýna kadar sýzmýþ bu kripto yapý ile mücadele kolay deðildi. Nitekim 15 Temmuz darbe giriþimi böyle bir ortamda oldu. Batý’nýn var gücüyle desteklediði bu darbe giriþimi de millet tarafýndan püskürtüldü. Pensilvanya’daki psikopat ve sapkýn bir ihtiyar tarafýndan yönetilen FETÖ bir kez daha hüsrana uðratýldý.
Sahaya piyonlarýný süren güçler kendi medyalarýnýn eliyle de psikolojik savaþý yürütüyordu. Ve sürekli Türkiye’nin kalbine yani liderine ateþ ediyorlardý. Cumhurbaþkaný Erdoðan, 2011’den bu yana hedefte. Neredeyse her platformda bir kara propaganda yürütülüyor. Kampanyanýn baþýný ise elbette Batý medyasý çekiyor.
Geçtiðimiz hafta ABD merkezli Newsweek’te çýkan bir makale Batý medyasýnýn Erdoðan düþmanlýðýný nereye vardýrdýðýna dair iyi bir örnek. Makale baþtan aþaðý yalan ve nefret dolu.
Siyasi kariyerini bitirme pahasýna çözüm sürecini baþlatan bir lider Kürtlerin düþmanýymýþ gibi sunulmuþ. Yetmemiþ bir de FETÖ’cü Enes Kanter’in görüþleri üzerinden Erdoðan’a karþý birleþin çaðrýsý yapýlmýþ. Her kelime, her cümle özenle seçilmiþ. Adeta kinlerini kusmuþlar.
O kadar ileri gitmiþler ki açýktan ABD ve Avrupa ülkelerine Erdoðan’ý durdurun çaðrýsý yapmýþlar. Yetmemiþ “Türkiye dönüþmeli” diye de tespitte bulunmuþlar. Özetle; Türkiye’de yeni darbe için çaðrýda bulunuluyor yazýda. Gazetecilik adýna gerçekten utanç verici bir makale.
Türkiye’ye karþý kullanýlan aparatlar deðiþse de hedef hep ayný: Elbisesine sýðmayan bu ülkeyi kontrol altýna almak ve istedikleri gibi yönetmek!
Türkiye’nin en çok izlenen çocuk kanalý TRT Çocuk, çok adi bir iftirayla karþý karþýya kaldý. Yörüklerin hayatýný konu edinen “Maysa ve Bulut” çizgi filmindeki bir görüntü amacýndan ve gerçekten koparýlarak sapýkça bir kara propagandaya alet edildi.
TRT Çocuk, bu mesnetsiz iddialara karþý hem sert bir açýklama yaptý hem de o görüntünün ham halini yayýmladý. Açýklamada dijital medyadaki bu iftiralara karþý hukuki sürecin baþlatýldýðý da vurgulandý.
Bu çirkin iftiralara sosyal medyada tepkiler bir anda çýð gibi büyüdü. Tepki gösterenler arasýnda çok sayýda ünlü isim de yer aldý.
Reklamsýz temiz bir ekranla yayýn yapan TRT Çocuk gibi önemli deðeri hedef alanlar mutlaka yargý önünde hesap vermeli.