BDP’lilerin böylesine hassas bir süreçte halký bilgilendirme turlarýna Karadeniz’den baþlamasý harika bir fikir deðildi. Özellikle heyette yer alan bazý isimleri dikkate aldýðýmýzda, BDP kýþkýrtmaya adeta davet çýkardý. Bu süreçte BDP’nin genel kitleleri deðil, kendi mahallesini bilgilendirmesine, daha doðrusu sakinleþtirmesine ihtiyaç var. BDP’nin maksadý barýþa katký vermekse bunu en az oy aldýðý Karadeniz’de yapamayacaðý da açýk.
Diðer taraftan eðer Türkiye bir hukuk devletiyse, herkesin her ilimizde siyaset yapabilme hakký da olabilmelidir. Baþka bir deyiþle BDP’lilerin Karadeniz turu akýllýca bir seçim olmasa da, onlarýn Sinop ve Samsun’da toplantý yapmalarýný engelleyenleri hiçbir þey meþrulaþtýramaz. Sinop BDP için de, MHP için de bu memleketin topraðýdýr ve her Türk vatandaþýnýn Sinop’ta da, Diyarbakýr’da da ayný þekilde siyaset yapma hakký vardýr.
Olayýn üçüncü yönü ise Türkiye sokaklarýnýn bilinçli ve örgütlü bir þekilde, belli bir merkezden hareketlendirilmeye çalýþýlmasýdýr. Ýþin kötü tarafý, tüm iyileþmelere raðmen Türk toplum yapýsý hâlâ kýrýlgandýr ve Ýmralý ile gerçekleþtirilen görüþmeler gibi hamleler kýrýlganlýðýn üzerine ek yükler bindirmektedir. Bu da elbette birilerinin iþine gelmektedir.
Ergenekon ölmedi
Ergenekon ve Balyoz davalarý intikam düþüncesiyle baþlatýlan davalar deðildi. Tam aksine bu davalar suçu cezalandýrma, durdurma ve ön alma maksatlý olarak açýldý. Danýþtay’a kanlý baskýn, Hrant Dink’in katledilmesi, misyoner cinayetleri, Cumhuriyet mitingleri, hassas noktalara atýlan bombalar ve Türkiye’nin dört bir yanýndan çýkan gömülü silahlar söz konusu davalarýn açýldýðý günlere ait rutin manzaralardýr. Ayný þekilde muhtýra ve darbe hazýrlýk toplantýlarý, ‘kâðýt parçasý’ denilen akýllara ziyan talimatlar, devam edegelen davalarý sulandýrmaya çalýþan generaller bu sürecin doðal parçalarýdýr.
Bu saydýklarým 50 yýl öncesinin Türkiye görüntüleri deðildir. Söz konusu suçlar ile ilgili dava süreçleri hâlâ devam etmektedir. Bu þartlar altýnda, onlarca yýlda oluþmuþ derin yapýlanmanýn birkaç general hapiste diye sona erdiðini düþünmek yanýltýcý olur. Türkiye’de derin devlet sona ermiþ deðildir. Daha birileri içeri girerken ‘Derin Devlet 2.0’ ve hatta takip eden versiyonlarý devreye sokulmuþtur. Asker-sivil iliþkilerindeki iyileþmeler, ekonominin düzlüðe çýkýþý, yargýnýn ve güvenlik güçlerinin kararlý duruþu ve diðer bazý dönemsel etkiler nedeniyle derin yapýlanmalar belki baþýný kaldýramamaktadýrlar, istedikleri eylemleri gerçekleþtirememektedirler. Ancak bu demek deðildir ki Ergenekon ölmüþtür, sona ermiþtir. Tam tersine yenilenmiþ Ergenekon dýþarýdadýr ve pusuda beklemektedir.
Derin yapýlarý umutlandýran alanlarýn baþýnda ise PKK ve Kürt Sorunu gelmektedir. Suriye’deki geliþmelerin de yardýmýyla ikinci umut kapýsý mezhep hatlarý üzerinden bir çatýþma çýkarabilmektir. Ayný baðlamda Silivri’deki davalarý istismar ederek Ulusalcýlýk (Ulusçuluk deðil) üzerinden marjinal görüþleri merkez siyasete ve sokaða taþýma giriþimi de hâlâ geçerli bir akçadýr.
Bu üç önemli alanda pusuya yatmýþ bekleyen güçler için en büyük armaðan ise Hükümeti oluþturan unsurlarýn tepede ve tabanda ayrýþmasý, % 50’yi bulan saflarýn bir þekilde zayýflatýlmasý gelir. Ayný þekilde son derece hassas bir döneme girerken güvenlik önlemlerinde yaþanacak en küçük bir zaaf da ölümcül bir gaflete dönüþebilir. Sinop nasýl tehlikeli bir süreçten geçtiðimize dair hepimiz için iyi bir hatýrlatma olmuþtur. Sinop ve Samsun’u bu çerçevede okumak gerekir. Bunu yaparken herkes karþý tarafa deðil de kendi partisindeki ve kendi mahallesindeki sürülmüþ tarlalara iyi bakmalýdýr.