Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Putin varsa Rusya da var

Vladimir Putin’in 18 yıllık liderlikten sonra yeniden Rusya Devlet Başkanı seçilmesi, kargaşalı dünyada süreklilik ve kalıcılığın önem kazandığını gösteriyor.

Üç ana merkezin olduğu günümüz dünyasında Çin lideri Şi Jinping’in ömür boyu başkanlığı ilan edildi. Rusya, Vladimir Putin’e yeniden 6 yıllık yetki verdi. ABD de ise Donald Trump, bütün olumsuz havaya rağmen, işbaşında. Trump 2020 seçimine Başkan olarak ulaşırsa, yeniden seçilir. 

Rakip ülke liderlerindeki istikrar ve devamlılık Trump’ın da dikkatini çekmiş olacak ki, Şi Jinping’in ömür boyu lider olmasını yorumlarken, şakayla karışık ‘Belki bizde de bu bir gün olur’ dedi. Ve muhalefet çıldırdı. Bizce de şaka değil, ancak Trump şaka diyorsa, öyledir.

Rusya’da Putin’in hangi oy oranıyla seçileceği, kısmen önemli. Seçim öncesinde beklenti %70 civarı idi. Halen net sonuçlar açıklanmış değil. “Putin yoksa, Rusya da yok” daha önceki seçimde danışmanlarınca slogan olarak düşünülmüş, ancak Putin’in sloganı istemediği bildirilmişti. 

2024’te görev süresi bittiğinde ne olacağı, şimdiden soruluyor. Anayasal olarak sadece iki kez Başkan olabilir. Anayasayı değiştirmek istemediğini de söyledi. Ancak o zaman 71 yaşına gelecek Putin’in hala liderlik yapmak için başka formüller deneneceği konuşuluyor.

Şi’nin formülü izlenecekse, o zaman da Putin’in en erken zamanda 2018 ya da 2019 da bu süreci gerçekleştirmesi beklenmekte. 

Putin seçiminin en önemli özelliği, adayın 18 yıldır Başbakan ya da Devlet Başkanı olarak Rusya lideri olması. Kesintisiz liderlik dönemi, bir genç kuşağın Putin ile birlikte büyümesi demek. İlginç olan, 18-24 yaş kuşağı %86 oranında Putin’i destekliyor. 

Gençler, Putin’in kendilerine daha fazla imkan sağladığına inanıyor. Bu yaş grubunun %67 si, Rusya’nın doğru yönde ilerlediğini düşünüyor. Oran, diğer yaş gruplarından daha yüksek. 

Rusya’nın yaşam standardının yükselmesi, gençlerin en önem verdiği konu. Putin sayesinde Anne-Babalarından daha iyi imkanlara kavuştuklarını düşünüyorlar. 

Genelde ise Rusya’nın büyümesi yavaş ve ekonomik göstergeleri parlak değil. Ancak genç seçmen, verilerden farklı düşünüyor.

Türkiye açısından Putin’in liderliğinin sürmesi, devamlılık demek. Son birkaç yılda başlatılan diyaloğun ve ekonomik - askeri projelerin sürmesi demek. Yani Türkiye açısından değişen bir durum olmayacak. Rusya tarafında istikrarlı yönetim, başlayan projelerin hızla tamamlanmasını sağlar. Akkuyu Nükleer Santrali de öncelikli projelerden biri. 

Rusya-Türkiye ilişkilerinin ayrıntılarına ve Suriye - Ortadoğu kapsamına bu yazıda değinmiyoruz.

 

 

Putin ve din 

Vladimir Putin seçim sürecinde kampanya yapmadı. Konuşmaları daha çok dış politika üzerineydi. 1 Mart konuşmasında yeni füzelerini tanıttı. (Kim’in füzeleri? Putin’in füzeleri! Star Gazetesi 5 Mart 2018)

Bu konuşma öncesinde de en dikkat çekici çıkışı, Ocak’ta Ortodoks yortusu nedeniyle buzlu suya girmesiydi. Putin’in Ortodoks kilisesi ile arası çok iyi. Gerektiği zaman kiliseye gidiyor, törenlere katılıyor. 2017’de Noel Baba Aziz Nikola’nın bir kemiğinin Moskova’ya getirildiği törende, kemiğin olduğu sandukayı öpüşü zihinlerdeydi. 2016’da Yunanistan ziyaretinde Aynaroz keşişlerini ziyaret ettiğinde, birkaç dakikalığına Bizans imparatorunun tahtına çıkmıştı.

Eski KGB Albayının Sovyetler Birliği yaşamında din faktörünün olmadığı biliniyor. Yeni dönemde ise Rusya’nın ideolojisini milliyetçilik, yurtseverlik, muhafazakarlık ve devlete bağlılık belirliyor. Bütün bu unsurları birleştiren ise din. Kremlin, bu unsurları, Ortodoks kilisesinin de desteğiyle dinle buluşturup, Rusya’nın yeni ideolojisi olarak paketliyor.

Ortodoksluk, Rusya’nın dış politikasında da belirleyici. Bu mezhepteki ülke ve toplulukları Rusya doğal etki alanında sayıyor. Ortodokslar, Rusya için doğal bir uzantı ve etki unsuru. 

Buradan, ‘Putin Rusya’yı Üçüncü Roma yapmak istiyor’ iddiaları da yükseldi. İkinci Roma, Bizans ise Putin’in Üçüncü Roma’sı, Bizans’ın daha genişi olmalı... Gerçi İkinci Roma denen Bizans’ın, 1453’te sona erdiği söylenir. Öte yanda, Fatih’in daha sonra Fener Patrikhanesini ve Ortodoksluğu canlandırdığı hatırlanırsa, belki de 2. Roma’nın 1453’te bitmediği ve halen Türkiye’nin uhdesinde kaldığı düşünülebilir.

 

Casusa suikastin esrarı 

Bir dönem Rusya’ya ve İngiltere’ye çalışan eski Rus casusu Skripal ve kızının İngiltere’de zehirlenmesi, dünyayı yeni gerilime itti. Londra olaydan doğrudan Vladimir Putin’i suçlarken, fazla kanıt göstermedi. Olayda bilinmeyen, bilinenden daha fazla. 

“Nereden geldiği kolayca bulunabilecek kimyasal zehirle film senaryosu gibi suikastin Moskova’ya ne yarar sağlayacağı?” sorusuna cevap henüz yok. Şimdilik şunlar öne sürülüyor: 

- Skripal sessiz kaldıktan sonra son dönem casusluğa döndü, bu da Moskova’da birilerini kızdırdı. 

- Londra’ya ne kadar yalnız ve Moskova’ya karşı etkisiz olduğunu göstermek ve İngiltere’yi yeni kargaşa ve izolasyona itmek için çok ince planlanmış bu saldırı yapıldı. Hedef buysa, evet, İngiltere’nin müttefiklerinden müthiş bir destek ve dayanışma gördüğü söylenemez. Saldırı halkta panik ve yalnızlık yarattı. Evet psikolojik etkisi var, ancak olaydan sorumluysa, Moskova’ya öfke de var. 

- Moskova, içeriye ve dışarıya ne kadar güçlü olduğunu göstermek istedi. 

- Rus gizli servisinin bir kolu ya da aynı paraleldeki mafya, üst yönetimden onay almadan bu suikastı gerçekleştirdi. 

Bu gerekçeler hala olayı açıklamıyor. Ajan, Rusya’dan ziyarete gelen kızıyla birlikte zehirlendi. Zehirin de kızın haberi olmadan bavuluna yerleştirildiği, bir kozmetik ambalajına konduğu bildirildi. 

Son ihtimal de: Londra ile Moskova’nın arasını bozmak için bu olayı üçüncü bir taraf yaptı. Olayda son derece karışık hesaplar görmekteyiz. 

 

Bu işlere para gerek

Rusya ekonomisi 2015-2016’da daraldı. Hatta Batılı ekonomistler Rusya’nın çökeceğini öne sürdüler. Rusya çökmedi. 2017 - 18 büyüme hızı beklentisi %1.5 civarında. Bu oran çok düşük. Artan dış baskılar ve yaptırımlar, Rusya’ya sermaye girişini engelliyor. Putin’in yaşam standardını yükseltme girişimine karşılık, ekonomi fazla yavaş. En azından Putin’in son füze projeleri, yeni harcama gerektiriyor. 

Rusya’yı kısa yoldan canlandıracak unsurlar, petrol ve doğalgaz. Varil petrol fiyatı Rusya için kilit önemde. Rusya Maliye Bakanlığı, petrol varili ortalama 53 dolar olursa, bütçenin açık vermeyeceğini söylüyor.. Önceki yıllara göre daha yüksek olan petrol fiyatı, Rusya’nın şansı.

Halen petrolün varil fiyatı 60 dolar. Petrol fiyatı, Suudi Arabistan’ın Opec içinde ‘üretimi kısalım, arzı düşürelim, fiyat yükselir’ diye çaba harcayıp diğerlerini ikna etmesi sayesinde yükseldi.  Hatta geçen Ekim’de Suudi Arabistan Kralı Salman Moskova’ya giderek hem bu konuda Putin’i ikna etti, hem de Rusya’ya yeni silah siparişleri verdi. Halen Rusya ve Suudi Arabistan, İran’ın da katılımıyla petrol üretimini kısmaktalar.

Ancak ideal petrol fiyatı konusunda görüş birliği yok. Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed para harcayan projeler peşinde olduğundan, petrolü 80 dolarda görmek istiyor. Olmadı, Suudi Arabistan 70 dolara razı. İran ise açgözlü davranmadan 60 dolarda kalınmasını istiyor.

80 dolar ya da üzerindeki petrolün bu karışık zamanda Dünya ekonomisini zorlaması ve ekonomik daralma yolunu açması mümkün. Ayrıca 70 dolar, Amerikalı kaya petrolü üreticileri için uygun fiyat. 70 dolarda kaya gazı üretimi kâra geçiyor ve bu kez ABD kaya petrolüne yüklenip, piyasayı petrole boğuyor. ABD piyasaya girdiği zaman petrol bollaşıyor, fiyat düşüyor.