Putin'in Türkiye ziyareti

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 12 Şubat'ta ülkemize geliyor.

Rus lider malum, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana hiçbir Batı ülkesini ziyaret etmedi.

Hatta Mart 2023'te Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin 'Ukraynalı çocukların hukuksuz sınır dışı edilmesi' gerekçesiyle aldığı yakalama kararı sonrası ülkesinden pek çıktığı da görülmedi.

Tarihin bir ironisi işte!

Putin diyor ki...

"Uluslararası hukukun yerine (yeni bir) düzen getirmeye çalışıyorlar. Hangi düzen? Bu sadece saçmalık!"

Bu aslında derin bir mesaj içeriyor.

Amerikan Başkanı Biden'ın Yeni Bir Düzen söylemine cevap.

Bununla birlikte uluslararası hukukun temeli, nihayetinde Avrupa dengesine kadar gidiyor.

Dolayısıyla, Amerika'ya karşı Ukrayna bataklığına itilen Avrupa'ya bir çağrı bu.

Gelelim 12 Şubat'ta gerçekleşecek ziyarete...

Şimdiden başta Batı basını olmak üzere dünya kamuoyunda en çok konuşulan konulardan biri oldu bu ziyaret.

Gazetemiz dün yansımaları haberleştirdi... Batı basını daha ziyade, konuya ilişkin "tahıl koridorunun yeniden canlanması ve müzakere masasına dönülmesi açısından olası sonuçlara odaklandı."

Ziyareti, düz mantıkla İsveç'in NATO'ya üyeliğinin onaylanmasından sonra "yumuşama" eğilimine giren Türkiye-ABD ilişkileri çerçevesinde ele alabiliriz.

Hatta F-16 ve F-35 konusundaki gelişmeleri bu çerçevede değerlendirebiliriz.

S-400 ve F-35 meselesi ziyaretin konularından biri olacaktır belki de.

Yine bu ziyarette, enerji konusu masaya yatırılacaktır.

Öte yandan, Rusya'dan Suriye'de, rejim bahanesiyle PKK/PYD'yle ikircikli ilişkisini sonlandırması, özellikle Tel Rıfat ve Mümbiç'ten çekilmesi istenecektir, bu da ihtimal.

Buraya gelmişken...

Suriye özelinde, PKK/PYD konusunda Rusya, Amerika ve İran şimdiye kadar Türkiye'ye karşı ortak tavır aldılar. Deyim yerindeyse gizli bir ittifak içindeydiler.

Ziyaretin, bu noktada, ABD-İran gerilimi de göz önünde bulundurulduğunda, önemli sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.

Çünkü...

Suriye, her geçen gün Amerika için maliyetli bir sahaya dönüşüyor.

Ki burada, altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken bir konu daha var...

ABD, bölgede oyun kuran bir güç değil artık. Bilakis, bölge devletlerinin kurduğu oyunu bozmaya çalışıyor.

Bu da örgütlerin saldırısını daha da artıracak bir husus.

Bu yüzden, PYD'ye verilen desteğin siyasi ve ekonomik maliyeti bir süre sonra katlanır olmaktan çıkacaktır.

Dolayısıyla Amerikan yönetimi, ilerleyen süreçte, Suriye'ye ilişkin radikal kararlar almak zorunda kalabilir.

Bu da Türkiye ile Rusya'nın, ortak bir çözüm üretmesinin yolunu açacaktır.

Bekleyip göreceğiz.

Ziyaretin en önemli konularından biri de Ukrayna üzerinden Rusya-Avrupa ilişkileri olacaktık.

Rusya, İsrail'in kapanına tutulan Batı blokuna karşı Ukrayna'da ciddi mevziler kazandı.

Fakat savaşın maliyeti yüksek.

İşte tam bu noktada çatışmaların rüzgârına kapılmayan, denge siyasetini şimdiye kadar sürdürmeyi başaran Türkiye, Putin açısından arabuluculuk konusunda güvenilecek tek ülke.

Aslında savaşın ilk zamanlarından itibaren, Putin, her geçen gün Amerika'ya bağımlı hale gelen Avrupa'da bir akıl tutulması yaşandığının altını çiziyor...

Almanya ve İngiltere, bir açıdan bakılınca Putin'in uyarı niteliğindeki açıklamasına karşı, savaş çağrısıyla karşılık veriyor.

Geçenlerde İngiltere'nin Hint kökenli başbakanı Rishi Sunar "Birleşik Krallık savaşmaya hazır" diyerek üst perdeden savaş çığırtkanlığı yaptı yine.

Öte taraftan Almanya'da sık sık Rus tehlikesine karşı savaşa hazır olunması gerektiğine ilişkin cümleler sıradan hale geldi.

Bu noktada bir akla ihtiyaç var.

Biz burada her şeyi politik zemine çektiğimiz için fark etmiyoruz ama bu akıl Türkiye.

Putin de bu gerçeği çok iyi biliyor.