Bir PYG yetkilisi, Amerika bölgeden çekilme kararý alýnca, þöyle bir açýklama yaptý: “Biz de baþka ülkelerle oluruz...”
“Baþka ülkeler”den kasýt nedir?
Kiminle kýrýþtýracaklar?
Rusya’yla mý?
PYD, kýrýþtýracaðý bir partner arayadursun, önceki gün Kamýþlý ilginç bir ziyarete sahne oldu. Bir Suriyeli yetkili, PYD kampýna gidip, terör örgütü yöneticileriyle görüþtü.
Soru þu:
PYD’li yetkilinin “baþka ülke” dediði, Esat’ýn Suriye’si mi?
Olur mu?
Neden olmasýn.
Bu bilgi bir kenarda dursun, biz üç yýl öncesine gidelim. Üç yýl önce bu köþede, Türkiye’den toprak talep eden dönemin PYD ileri geleni Salih Müslim’le ilgili þöyle bir þeyler yazmýþtým.
Okuyalým (Ola ki, terk edilmiþ olmanýn verdiði þaþkýnlýða ýþýk tutar):
Hani, bütün derdiniz terör örgütü DEAÞ’ý o topraklardan söküp atmaktý. Tam da sizin istediðiniz þey oluyor. DEAÞ “sökülüp atýlýyor...”
Ýtirazýnýz neye?
PYD þebekesinin elebaþý Salih Müslim’den söz ediyorum.
Bu þebek, Cerablus operasyonundan hoþlanmamýþ. “Türkiye, Suriye bataðýnda çok þey kaybedecektir” diyor. Nasýl bir akýbetle karþýlaþacaðýný bilmeden tehdit ediyor.
Ben hayatýmda bu kadar midesiz, bu kadar ilkesiz bir örgüt görmedim.
Bunlar (yani PYD’liler), önce “Müslim aþiretinin çocuklarý” olarak boy gösterdiler. Amerika el atýnca, “terör örgütü”ne dönüþtüler... Amerika el atýyor ama “Marksist” bir örgüt haline geliyorlar.
Bu nasýl oluyor?
Salih Müslim hangi bilgisiyle, hangi görgüsüyle, hangi müktesebatýyla “Marksist” oluyor da, bir de “Marksizm” dendiðinde tüyleri diken diken olan ABD’nin desteðini alýyor?
Marksçýlýklarý da bir tuhaf...
Marksizm’i “kimlik” üzerinden tanýmlýyorlar.
Çok tuhaf! (Murat Belge ve Althusser’ci arkadaþlar... Buna bir itirazýnýz olmayacak mý?)
Bütün savaþýmlarý, güya, kendilerine kimlik dahi vermeyen, Esat rejimine karþý idi... Esat’ý devirebilmek için, kýsa bir dönem, Suriyeli muhaliflerle “ortak çalýþma” bile yürüttüler.
Ne zaman ki Amerika “Esat’ýn muhafazasý” koþuluyla bölgede kafa çýkardý, “Biz artýk Amerika’nýn kara ordusuyuz” dediler ve baþlangýçta iþ tuttuklarý muhaliflere saldýrmaya baþladýlar.
Rojava devriminden (!) sonra da etnik temizliðe giriþtiler.
Hasan Cemal gibilerin çok sevdiði bir “devrim”dir bu.
Ýlk iþ olarak bölgedeki Araplarý, Türkmenleri ve Ezidileri sürdüler.
Kendileri gibi düþünmeyen Kürtlerin okullarýný yaktýlar, derneklerine saldýrdýlar, kanaat önderlerini aðýr iþkencelerden geçirdiler, yargýsýz infazlar yaptýlar... Böylece, 300 bin Kürdü Barzani bölgesine sürdüler. (Yüz binlercesi de Türkiye’de... Devrimden korktuklarý için evlerine dönemiyorlar.)
Rusya bölgeye yerleþip Lazkiye’de hava üssü kurunca, tornistan edip, “Biz Rusya’nýn da kara ordusuyuz, Rusya için de savaþacaðýz” demeye baþladýlar.
Derken, Esat, elinde Amerika’nýn verdiði “temiz kâðýdý”yla çýkageldi. Kendilerine kimlik dahi vermeyen Esat...
Bu kez Esat’a yanaþtýlar ve “Suriye Demokratik Güçleri” adý altýnda, Suriye’nin kara ordusu oldular: “Bundan sonra Suriye’nin toprak bütünlüðü için savaþacaðýz.”
Suriye’nin toprak bütünlüðü için savaþacaðýný söyleyen bu midesiz örgüt, “DEAÞ’a karþý savaþ” kamuflajýyla hem Suriye’yi, hem de Türkiye’yi bölmeye çalýþýyor.
Kobani ve Tel Abyad’da oynanan tiyatroyu saymazsak, DEAÞ’a karþý savaþmadýlar. Savaþmýyorlar.
DEAÞ’la kim savaþýyorsa, onlara vuruyorlar... Üstelik DEAÞ’ýn iþgal etmiþ gibi yapýp “boþalttýðý” bölgelere yerleþerek, “etnik temizliðe” giriþiyorlar.
Bunun son örneði Münbiç’tir.
Hedefleri, Münbiç’ten sonra Cerablus’u da alýp, Afrin ve Ýdlib’e uzanan “terör koridorunu” tamamlamaktý.
Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý operasyonuna tosladýlar.
Þimdi, Fýrat’ýn doðusunda kalabilmenin yollarýný arýyorlar.
Hangi ülke elini uzatýrsa, onun “kara ordusu” olmaya hazýr, bekliyorlar.