Ne kadar çok katliam yýldönümü var! 14 Aðustos 2013, Mýsýr’da yönetime el koyan darbecilerin Rabia Meydaný’ndaki darbe karþýtlarýnýn üzerine ateþ açtýðý tarih. Bir ramazan günüydü, insanlar darbeye kaþý namaz kýlarak ve dua ederek direniyordu. Oruca niyet etmiþ ve kutlu direniþlerine Allah’ý þahit tutmuþlardý. Biz de þahit olduk!
Her þey tüm dünyanýn gözü önünde ve sessiz onayýyla gerçekleþti.
Ýnsan Haklarý Ýzleme Örgütü (HRW) katliamýn yýldönümünde bir rapor yayýnladý. Mýsýr’da Rabia Katliamý ve Kitlesel Gösteri Cinayetleri baþlýklý 195 sayfalýk rapor, darbe yönetiminin Rabia Meydaný’nda bir günde en az 817 kiþiyi kasten öldürmek suretiyle gerçekleþtirdiði katliamýn insanlýða karþý iþlenmiþ suç niteliði taþýdýðýný ifade ediyor.
Katliamý yapan darbe yönetimi hala iþ baþýnda, Mýsýr’ýn seçilmiþ Cumhurbaþkaný Muhammed Mursi ve yüzlerce Ýhvan üyesi ise hapiste...
Ýslam coðrafyasý kan aðlýyor. Her gün yüzlerce insan katlediliyor. Kimi Ýsrail bombalarýyla kimi Sisi’nin keskin niþancýlarýyla kimi Esad’ýn kimyasal silahlarýyla, kimi katil IÞÝD askerlerince. Kimi de gözden ýrak Doðu Türkistan’da, Çin’in oruç bile tutmaya izin vermeyen ceberut rejimi altýnda inim inim inliyor...
Akþam bültenlerinden üzerimize kardeþlerimizin kaný sýçrýyor; bir þey yapamýyoruz onlar için dua etmekten katilleri adýna cehennem dilemekten baþka.
Yeni katliamlar öncekileri unutturuyor, oysa sýramý savdým demiyor hiç biri; dört koldan devam ediyor. Esad Suriye’de, Ýsrail Filistin’de, IÞÝD yaný baþýmýzda, Sisi Mýsýr’da öldürmeye devam ediyor...
Bir tek Arap Baharý’nýn baþladýðý Tunus’ta kan akmýyor. Orada da devrimi boðmak için epey çaba sarfettiler ama Gannuþi’nin ferasetli tavrý ve Mýsýr tecrübesinden aldýðý dersle geliþtirdiði strateji sayesinde Tunus bir kaosun eþiðinden döndü.
Tahrir’de baþlayan devrime Rabia Meydaný’ndaki katliamla son verilmesi ise hepimizin gözü önünde gerçekleþti. Ortadoðu’da kurulan Camp David düzenine geri dönüþ için darbe gerekiyordu.
Diktatörleri alaþaðý eden ve Ýslam toplumlarýna demokrasi getirecek olan Arap Baharý’nýn ateþi Tunus’ta yanmýþtý ama merkez üssü Mýsýr’dý. Bu yüzden Mýsýr’ýn seçilmiþ ilk cumhurbaþkaný olan Mursi’nin ve Ýhvan’ýn siyaset dýþýna itilmesi, siyasi kadrolarýnýn tutuklanarak idama mahkum edilmesi ve direnenlerin katledilmesi suretiyle bu demokratikleþme hareketi budandý.
Ýhvan gibi demokratik siyasetle muamele eden bir yapýyý ortadan kaldýrýp Ýslam coðrafyasýnda selefiliðin kol gezmesine ve selefi meþrep yapýlarýn her türlü korkunç cinayetin altýna imza atmasýna onay verilmiþ oldu.
ABD-Ýsrail -Suud koalisyonun arka çýktýðý kanlý bir darbe planlanmýþtý. Ýsrail’in güvenliði ve Suud’un kafasýnýn rahat etmesi için ‘eski düzene’ dönmek gerekiyordu.
193 üye ülkenin bir araya geldiði Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nda kimsenin sesi çýkmadý, ayný anda Ýhvan’ýn bütün malvarlýðýna el konuluyor ve Sisi öldürmeye devam ediyordu.
“Devrim için Tahrir”e toplananlar bu sefer de eski rejimin artýklarýyla kol kola girip “darbe için Tahrir”e toplanmýþtý.
Mýsýr’daki darbe süreci bugün çok net olarak görülebiliyor ki sadece Mýsýr’la ilgili deðil. Filistin’den baþlayan ve Ýran’a kadar giden hatta birbirine benzer halk destekli iktidarlarýn iþ baþýnda olmasý demek yüz yýlýn baþýnda kurulmuþ Sykes-Picot ve Ýsrail’in varlýðý ve bekasýný garantiye alan Camp David düzeninin sona ermesi demekti. Ýþte bu yüzden Ortadoðu’daki demokratikleþme rüzgarýný boðmak gerekiyordu.
Erdoðan da bu sürecin önemli figürü olarak görüldüðü için son iki yýldýr baþýna örülmedik çorap kalmadý. Türkiye’nin reel politikaya karþý moral politikayý dillendiren sesi sayesinde “Rabia” darbelere ve diktatör rejimlere karþý halk iradesinin simgesi oldu.
Erdoðan’ýn köþke çýkmasý ve AK Parti iktidarýnýn mazlum ve madun halklarýn sesine tercüman olan bir dýþ politika çizgisini devam ettirmesi bu yüzden çok önemli.
Batýlý devletlerin sesi Müslüman kaný akarken çýkmýyor. Bu kaný durdurmak için Müslümanlar ayaða kalkmalý. Ama ne yazýk ki Türkiye yalnýz.
Yalnýz ama deðerli, hem de çok deðerli...