“Ben, (subaya) ‘Biz görünüþte apoletlerini sökmüþ ama üniformayý kafasýndan çýkarmamýþ, emrivakiyle cumhurbaþkaný olmaya çalýþan birine oy vermeyiz’ cevabýný verdim. O sýrada etrafýmýzý generaller sardý, birisi kartýný verdi ‘Ali Arman’ isminde Harekat Dairesi’nden... Ne dediler biliyor musunuz, “Biz kalbimizi çýkardýk önünüze attýk. Bunu çiðneyeni biz de tankla çiðneriz.” Ben de ‘Vallahi, biz de helalliðimizi alýp evden öyle çýktýk, hazýrýz. Allah ne dilerse o olur’ dedim.”
Dönemin, Adalet Partisi Gümüþhane Milletvekili Ekrem Saatçi, 13 Mart 1973 günü Meclis kulislerinde yaþanýlanlarý böyle anlatýr. Genelkurmay Baþkanlýðý’ndan istifa edip kontenjan senatörlüðü üzerinden cumhurbaþkanlýðýna aday olan Faruk Gürler’in seçilmesi için Meclis’in subaylar tarafýndan ablukaya alýnmasýnýn özetidir. Süleyman Demirel-Bülent Ecevit mutabakatý ile 12 Mart 1971 Muhtýrasý’nýn Kara Kuvvetleri Komutaný ve darbeci kimliðiyle tanýnan Faruk Gürler seçilmemiþ ama ordunun yatýþtýrýlmasý maksadýyla emekli oramiral Fahri Korutürk o makama oturtulmuþtur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sivil cumhurbaþkaný Celal Bayar’ýn, 27 Mayýs 1960 darbesiyle devrilmesi, Adnan Menderes, Fatin Rüþtü Zorlu ve Hasan Polatkan’ýn idamýyla baþlayan “askeri vesayet rejiminin” doðal sonucuydu yaþananlar.
27 Mayýs’ýn askeri lideri Cemal Gürsel sonrasýnda yine bir Genelkurmay Baþkaný Cevdet Sunay’ýn o makama seçilmesiyle baþlayan bir “askeri sistemden” söz ediyoruz. Darbeci ve son askeri cumhurbaþkaný Kenan Evren’den sonra Turgut Özal zinciri kýrdý, Çankaya’da rahat oturamadý, Süleyman Demirel geldi, oturmak için 28 Þubat’ýn aktörü olmak zorunda kaldý, Abdullah Gül, aday olduðu gün muhtýra yedi, R. Tayyip Erdoðan’ýn ilk döneminde yaþanýlanlarý anlatmama gerek var mý, iþ kanlý darbe giriþimine kadar vardý!..
NATO-ABD desteðinde kurulan sistem, ülkenin kontrolünü Meclis’ten almýþ, Genelkurmay Karargahý’na taþýmýþ, siyasetin ordunun “asli görevlerinden” (!) biri haline gelmesiyle de cuntalar birbirini kovalar hale gelmiþti!..
Mesela, Madanoðlu Cuntasý 9 Mart 1971’de baþarýlý olsaydý, Türk sol hareketinin sivil kanadýnýn desteðinde Baas’çý bir devlet modeli kurulacaktý.
12 Mart 1971’de “NATO’cu cunta” müdahalede bulunmuþ, diðer cuntanýn sivil-asker elemanlarý da kendilerini bir anda Ziverbey Köþkü’ndeki iþkence hücrelerinde bulmuþlardý!..
15 Temmuz 2016 günü saldýrýyý gerçekleþtiren kadro, bu “cuntalar tarihinin” son halkasýný oluþturuyor, millet bu kez, güzel kovaladý...
Türk Silahlý Kuvvetleri’ne günümüzde, Amerika’nýn 1 Dolar’lýk askerlerinin önünü kesmiþ, iþgal amaçlý NATO kalkýþmasýný durdurmuþ vatansever komutanlar komuta ediyor.
(E) Orgeneral Hulusi Akar, Amerikancýlarýn “Yurtta Sulh” bildirisinin altýna imzasýný atmadý, darbeyi lidersiz býraktý, Erdoðan ile birlikte FETÖ’ye karþý mücadeleyi yükseltti, orada durmadý, PKK’yý temizleme harekatlarýnýn stratejisini deðiþtirdi, Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý’ný uyguladý, bugün Kandil’deyiz.
Eski sistemde, cumhurbaþkanlýðý makamýna yürüyebilirdi, o, koruduðu demokrasinin güçlenmesi için sivilleri giydi, Milli Savunma Bakanlýðý makamýna oturdu.
Kuþkusuz, 15 Temmuz’un travmasýnda alýnmýþ pek çok kararýn gözden geçirilmesi ve ordunun 21’inci yüzyýla “demokratik bir güç” olarak hazýrlanmasýnda tarihi bir misyon üstlenecektir.
Akar’ýn sivil kýyafetle, bir hükümetin bakaný olarak kamuoyunun önüne çýktýðý gün, aslýnda 27 Mayýs 1960 günü kurulmaya baþlamýþ ve ülkenin kaderine tam 55 yýl yön vermiþ “askeri vesayetin son bulduðu” andýr.
Sivil-asker kim rahatsýz olmuþsa biliniz ki, “cuntacýdýr…”