Eğitimi, uzmanlık alanı olarak konuşmayı erbabına bırakıyoruz. Fakat toplumların tekâmülü bağlamında 'eğitimi' konuşmaya cüret etmekten de vazgeçmiyoruz. Keşke herkes, toplumun taleplerine ve sorunlarına işaret edecek şekilde eğitimi sürekli gündeminde tutsa.
Müslümanca yaşamayı teklif etmeyi hayat gayesi yapmış olanlar için eğitim, hayatın ta kendisi desek yanlış olmaz. Eğitimi, bir ideolojinin aparatı yapmayı tercih etmeyeceğimiz gibi, herhangi bir alanın da eğitimden uzak olabileceğini düşünemeyiz. Peygamber Efendimizin (as) hangi uygulaması eğitimin dışında sayılabilir ki!
Dolayısıyla formatlara ilişkin teknik yaklaşımlar için başka kültürlerden zaruret miktarı istifade edilebilirse de Müslüman toplum için eğitim, amacı-usulü, bütün boyutlarıyla varoluşsal bir özgüllük konusudur.
Müslüman idrakimiz derinleştikçe bütün yolların eğitimden geçtiğini anlayacak, eğitime 'milli namus' anlamını yükleyeceğiz. Bu toplum adına 'sancı duyan' hangi insan eğitimi dert etmedi ki biz etmeyelim.
Eğer yaptıklarınızla düşmanlarınıza rahatsızlık veriyorsanız bilin ki doğru yoldasınız. Yaptıklarınızı gönül rahatlığı içinde yapmaya devam edebilirsiniz.
Sultan Abdülhamid, bir şeye karar vermeden önce yabancı sefirlerin nabzını yoklarmış. Yabancılar Sultan'ın yapacağı şeyin güzel bir şey olduğunu söylerse onu yapmaz, karşı çıkarlarsa kararını uygulamaya koyarmış. Sultan Abdülhamid, Avrupalıların Osmanlı lehine olacak şeylerden rahatsızlık duyacağını bildiği için onları rahatsız eden şeylerin aslında Osmanlı'nın faydasına olduğunu bilirmiş.
Alman Deutsche Welle, Türkçe yayın yaptığı internet sitesinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hafızlık Eğitimi Projesi hakkında tepkilerini dile getiren bir haber yayınladı. Haberden, bu projenin Batılıları ne kadar rahatsız ettiğini anlamak mümkün.
Eğer onlar bir şeyden rahatsızlık duyuyorlarsa biliriz ki bu, ülkemizin ve Müslümanların faydasınadır.
Peki, niye rahatsız oluyorlar?
Çünkü onlar bizim milletimizin eğitim programını hazırlamaya alışmışlar. Kendilerini adeta bu milletin efendisi olarak görmüşler. Bir köle nasıl ki efendisinden habersiz ve izinsiz bir şey yapamazsa onlar da istiyorlar ki biz de onlardan habersiz ve izinsiz bir şey yapmayalım.
İstiyorlar ki gençlerimizin kültür kodlarıyla istedikleri gibi oynayabilsinler. Onları kendi din ve kültürlerinden olabildiğince uzaklaştırsınlar. Kendi köklerine, değerlerine ve kutsallarına yabancı nesiller yetişsin.
Yüz yıldır uğrunda çaba gösterdikleri amaçların tam tersi istikametinde yapılan projeler onları rahatsız ediyor, korkutuyor. Geçmişiyle barışık, kutsallarına sahip çıkan, kültürel değerlerini yücelten bir gençlik onların en büyük korkusu.
Onlar bu aziz milletimizi, bağrımıza adeta bir hançer gibi sapladıkları yabancı okullarla zehirlediler. Bu milletin gençliğine dinsizlik ve ahlaksızlık zehrini yabancı okullar sayesinde verdiler. Yabancı okullarda yetiştirdikleri insanlarla bu milletin çanına ot tıkadılar.
Şimdi yine eskisi gibi bu milletin gençleri, kendi hedefleri istikametinde şekillendirilmiş bilgilerle yetişsin istiyorlar. Bu sebeple arzularına ulaşmalarına engel olacak eğitim politikaları onları rahatsız ediyor.
Hiç kusura bakmasınlar, onlara rahatsızlık verdiğimiz için memnunuz! Daha çok rahatsızlık duyacakları projelerin hayata geçirileceğinden de hiç şüpheleri olmasın. Çünkü bu devletin başında milletiyle, diniyle, kültürüyle barışık insanlar var artık.
Bir zamanlar kendi elleriyle şekillendirdikleri insanların devri bitti. Bilinçli, şuurlu, neyin ne olduğunun farkında olan, kadim bir medeniyete sahip, dünya dengelerini değiştirebilecek güç ve birikime sahip insanlar var artık devletin karar mercilerinde.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Alman Deutsche Welle'ye verdiği cevapta dediği gibi deriz: Elhamdülillah!
Elhamdülillah, bu topraklarda artık düşmanlarımızı rahatsız edecek projelere imza atılıyor.
Elhamdülillah, bu millet artık kendi eğitim programlarını ve projelerini hayata geçiriyor.
Elhamdülillah, binlerce elhamdülillah...