Genç İHH Gönüllüleri; Tarık Kesekçi, Kağan Talip Tığlı, Murat Can Kaya, Yusuf Taha Göktaş, Bursa'daki teknoloji kampına doğru çıktıkları yolda, son nefeslerini verdiler... Allah rahmet mağfiret eylesin, onlar gönüllerimize şehit düştüler... Birbirinden habersiz binlerce kişinin içi yandı, hem bu fidanların, "gök ekin' biçilir gibi genç ölümüne üzüldük, hem de milletimizin geleceğini şimdiden aydınlatmaya çıkmış bu genç iyilik neferlerini milli bir kayıp olarak gördük, Allah ailelerine sabırlar versin...
Tarık Kesekçi kardeşimiz henüz 26 yaşındaydı, Baykar Savunma Sanayi'nin genç Uçak Mühendislerindendi, İHA'larda uçuş performans ve analiz takımının lideriydi, yeni baba olmuştu, idealizmi ve güzel ahlakıyla, genç nesiller için ilham kaynağı ve rol modeldi...
Kağan Talip Tığlı kardeşimiz, henüz 25 yaşındaydı, Endüstri Mühendisiydi. Telekom'da veri mühendisi olarak çalışıyordu, Genç İHH İstanbul İl Başkanıydı. Gençleri teknolojiye yöneltmenin derdindeydi.
Yusuf Taha Göktaş kardeşimiz, henüz 22 yaşındaydı, Makine Mühendisliği öğrencisiydi, Yedi Hilal gençlik derneğinde teknoloji takımlarından sorumluydu. Takımıyla birlikte, İHA üretmişti. Ulusal ve Uluslararası madalyaları vardı...
Murat Can Kaya kardeşimiz, henüz 21 yaşındaydı, Edebiyat Fakültesi'nde okuyordu. Genç İHH İstanbul Liseler Sorumlusuydu... Hayatını iyiliğe adamış bir neferdi...
Bu genç idealistler, hepimiz 'Z Kuşağı' hakkında anlamsız önyargılar etrafında gençliği sorumsuzlukla itham ederken yaşadılar. Kısacık hayatları, deniz fenerlerinin kapsülündeki küçük birer mum alevi gibiydi belki. Ama onlar o küçük mum aleviyle, kapkaranlık okyanusları aydınlattılar... Milli teknoloji hamlemizin tüm ülkeye yayılması için il il geziyor konferanslar veriyor, gençlerimizi büyük hayallerin peşinde koşmaya davet ediyor, pervanelere güneşi gösterircesine, gençliğe hedef gösteriyorlardı... Allah onlardan razı olsun...
Genç şehitlerin vefat haberini, Alemlere Rahmet Uluslararası Film Festivali'nin son gecesinde aldık. Siyer Vakfı Başkanı değerli hocalarımızdan Muhammed Emin Yıldırım Beyefendi de konuşmasına vefat eden gençlerimize rahmet okuyarak başladı, Peygamberimizin (sav) gençlere verdiği değerden bahsetti, Alemlere Rahmet olarak gönderilen son peygamberin güzel ahlakının gelecek nesillere de aktarılmasının sorumluluğundan söz etti. Alemlere Rahmet olarak gönderilmiş bir Peygamberin (sav) ümmeti olarak geleneğimizdeki Rabbani öğretiyi gelecek kuşaklara nasıl aktarabiliriz? Bu ana soru etrafında bilinç aydınlanmasında, gençliği ve Efendimizin (sav) merhametini esas alarak gündeme taşıdıkları uluslararası sanat içeriği, bir atak olarak da, doğrusunu isterseniz, çok önemli bir çabadır... O gece, çarpıcı bir şekilde, gençlerin önce teknoloji, ardından da sinema ve animasyondaki kararlılığını da görünce, benim zihnimde de bir devrim oldu... Bizlere gençliğe bakışta, üstünkörü bir geçiştirme sağlaması amacıyla empoze edilen "Z Kuşağı' metaforunun ne kadar yersiz ve haksız olduğunun ispatıydı, sinemacı gençler... Senaristiyle, yönetmeniyle, hikâyecisiyle, kurgucu, montajcı, dekorcu, kameramanıyla, salonu dolduran edepli, kendinden emin, büyük umutlar taşıyan, saygılı, inançlı, gaye sahibi gençlerle bir aradaydık...
Bizim kuşağımız, yaşadığımız dönemlerin sosyolojisiyle de uygun olduğu için, 'adalet' söylemini gerçekleştirmeyi öncelerdi... Ama yaşlılık günlerimizde görmekteyiz ki; insanlığın da, çevrenin, doğanın, şehirlerin, köylerin, denizlerin, nehirlerin de, kadınların, çocukların erkeklerin de, yaşlıların ve gençlerin de, kısacası alemde ne varsa hepsinin de, en muhtaç olduğumuz şey; merhametti... Adaletin yaygınlaşması, ulaşılabilir oluşu, işleyişi, ancak merhameti kuşandığımızda sonuç doğurabilirdi... Merhamet içeriğinden yoksun bir adalet, soyut bir söylevden ibaretti...
Siyer Vakfı gibi, İslami geleneğin, güncelde yaşatılması gibi değerli ve medeni bir işlevi olan bir sivil toplum çevresinin, sinema gibi modern bir sanatı, genç yetenekler üzerinden destekliyor oluşu da üzerinde durulması gereken bir durumdur. Festival Direktörü Cemil Nazlı Beyefendi'nin de işaret ettiği gibi; insani değerleri birer birer kaybetmeye yüz tuttuğumuz asrımızda, ihtiyaç duyduğumuz nebevi mesajların sinema aracılığıyla gündemde tutulması çok önemliydi. 65 farklı ülkeden, 574 eser katılmış 'Alemlere Rahmet Uluslararası Film Festivali'ne... Mısır'dan, Hindistan'dan Rusya'dan, Bosna'da, Makedonya'dan, İran'dan, Belarus'tan, Türki Cumhuriyetlerden, Avustralya'dan, Kazakistan'dan pek çok katılımcıyla bir aradaydık o gecede. Ve bizi o gecede bir araya çağıran girişim, rahmetin ve iyiliğin, kötülükten ve kaostan daha fazla olduğuna inanan gençliğin girişimiydi...
Z Kuşağı değil, gelen Rahmet Kuşağı'dır inşallah. Yeryüzü merhamete muhtaç...