Bu hafta vizyona giren Borg McEnroe bu haftanýn en iyi filmi. Efsane tenisçi Bjon Borg ile John McEnroe’nun rekabetini odaða alan öykü özellikle biz yaþtakilerin hafýzasýndan silinmeyecek anýlarý hatýrlatýyor...
Her tür sporun baskýn duygusu rekabettir. Hangi sporda rekabet baskýnsa yýðýnlar bu spora ilgi gösterir. Düþünsenize Fenerbahçe ile G.Saray, Real Madrid ile Barcelona, Celtik ile Glasgow Rangers çekiþmeleri olmasa söz konusu ülkelerde futbol ne ifade ederdi? Ayný þey basketbol için de geçerli. Lakers ile Boston Celtics, zamanýnda Eczacýbaþý ile Efes çekiþmeleri basketbolun ilerlemesi ve insanlarýn ilgisinin artmasýna nasýl sebep oldu? Ýþte bu hafta vizyona giren Borg McEnroe ise tenis dünyasýnda böyle bir rekabeti yaþayan ve hiç ilgimiz olmasa bile bizi televizyon baþýna çivileyen gerçek bir hikayenin filmi. Borg McEnroe filmini iki kýsýmda inceleyeceðiz. Birincisi sinematografik olarak, yani yönetmenin baþarýsýnýn sebebi, oyunculuklarýn filme etkisi, çekimler senaryonun bütünlüðü... Ýkincisi ise benim jenerasyonum için Bjon Borg ile John McEnroe çekiþmesinin ne anlama geldiði... Ýlk önce filmin kýsa hikayesini anlatalým, 1980 yýlý, Wimbledon Tenis turnuvasý. Son on yýlýn en yaðmurlu yazý. Herkes dünyanýn bir numaralý tenisçisi olan Björn Borg’un 5. Wimbledon þampiyonluðu için nefesini tutmuþ bekliyor. Ancak pek azý baþarýnýn ardýndaki gizli hikâyeden haberdar; 24 yaþýndaki Borg, sona yakýn, tükenmek üzere, miladýný doldurmuþ ve anksiyeteyle boðuþuyor. Bu sýrada zorlu rakibi John McEnroe, 20 yaþýnda ve Wimbledon tahtýný Borg’un elinden almaya kararlý. O dönemde tenis severlerin bu spora yüklediði farklý anlamlar vardý. Elit bir spordu, sporcularýn kesinlikle sportmen olduðu, izleyicilerin büyük bir saygýyla ve sessizlikle maçý seyrettiði elitlerin sporuydu tenis. Bjon Borg ise bütün bu tanýmlarý dolduran hatta kendine özel tavýrlarýyla daha da fazlasýný izleyiciye hissettiren bir isimdi. Mistik ve yakýþýklý bir tenisçiydi. Sanki Thor’un elinden çekicini almýþlar onun yerine tenis raketi vermiþler gibi bir durum vardý. 1980’e geldiðinde tartýþmasýz erkek tenisinin lideriydi. John McEnroe ise tam tersi, sahada yapmadýðýný býrakmayan, seyircilerle atýþan, hakemlere hakaret eden, sinirlendiði zaman raketini yere fýrlatan, seyircilere tüküren garip bir genç adamdý. Bütün bu negatif özelliklerine raðmen yenilgiyi kabul etmeyen tarzý ve yeteneði onu Bjon Borg’un halefi haline getirmiþti. 1980 yýlýnda Borg daha önce hiç yapýlmamýþ olan 5. Wimbledon zaferini kazanmaya, McEnroe ise ilk zaferini yaþamaya çalýþýyordu. Hikaye tenisçilerin geçmiþine dönüþler yaparak, bu maçýn özelinde kimin, nasýl kazandýðýný anlatýyor. Filmin yönetmeni Janus Metz’in ilk uzun metrajlý sinema filmi. Ama kariyerine belgeseller ile baþlamýþ bu yönetmenin biyografik bir filmi anlatma yeteneði tartýþma götürmez. Yönetmen aslýnda hikayeye hiç müdahale etmemiþ ama Borg ile McEnroe’nun hayat hikayelerinin derinliklerine inebilmiþ. Böylece bu efsane rekabetin gerçek sebeplerini tenisçilerin kimliklerinin ayrýntýlarýnda bulabiliyoruz. Oyunculuklar ise 10 numara. Bjorn Borg’u canlandýran Sverrir Gudnason hem Borg’a benzerliði ile hem de kuzey ülkelerinin verdiði o sessiz patlamalarý doðal olarak üstünde taþýmasýyla baþarýlý bir performans göstermiþ. John McEnroe ise bence daha zor bir karakter. McEnroe’yu canlandýrýn Shia LaBeouf böyle taþkýn bir karakteri canlandýrýrken karikatürize bir performans gösterebilirdi. Ama bu hataya düþmemiþ. Tabii Bjon Borg’un hocasý Lennart Bergelin’i oynayan Stellan Skarsgard’a ayrý bir parantez açmak gerekiyor. Son dönemlerin en lezzetli oyuncusu. Onun da tecrübeli ve yaþ itibarýyle sona yaklaþtýðý dönemler. Bir sinemasever olarak onu her filmde farklý bir tat olarak algýlýyor ve zevkle seyrediyorum. Þimdi gelelim bu filmde anlatýlan hikayenin bizim için önemine. 1980’de tenis toplumun uzak durduðu bir spordu. Bunun sebebi biraz bu sporun zenginlerin tekelinde olmasý biraz da saha, raket gibi gerekenlerin etrafta bulunmamasýydý. Fakat bu iki adamýn rekabeti televizyonda yayýnlandýðý için hepimiz hiç oynamadýðýmýz bu sporun uzmaný olmuþtuk. Aslýnda yine ayný dönemde televizyon dizisi Beyaz Gölge’nin basketbol için yaptýðý etkiyi Borg-McEnroe tenis için yapmýþtý. Ýþte insanlar o dönemde bu kadar naifti. Ve belki her þey o yüzden daha lezzetliydi. Veya biz artýk yaþlandýk. Ýyi seyirler...
VÝZYONDAKÝLER
The Bookshop
1950 Ýngiltere’sinde eþini kaybetmenin acýsýný yüreðine gömerek hayatýnda yeni bir sayfa açan Florence Green, bir sahil kasabasýnda kitapçý açar. Baþlarda her þey yolundadýr. Ne var ki kasabadan bir kadýnýn da kitapçý olan tarihi bina ile ilgili Florence’ýn bilmediði baþka planlarý vardýr ve bunlarý gerçekleþtirmek için her þeyi yapmaya hazýrdýr.
FÝLMÝN KÜNYESÝ
Yönetmen: Isabel Coixet
Senarist: Isabel Coixet
Oynayanlar: Emily Mortimer, Bill Nighy, Patricia Clarkson ile Hunter Tremayne
Yapým: 2017, Ýspanya, Ýngiltere, 113 Dak.
Sihirli Müze
En büyük tutkusu bilgisayar oyunu oynamak olan Harvie cesur ve afacan bir çocuktur. Bir gün babasýnýn müdürü olduðu Kukla Müzesi’nin yýkýlacaðýný öðrenince, arkadaþý Monica ve köpeði Jerry ile gizlice müzeye girerler. Ancak müzedeki her þey canlanýnca, bilgisayar oyunlarýnda bile görülemeyecek ilginç bir maceraya atýlýrlar.
FÝLMÝN KÜNYESÝ
Filmin orijinal adý: Harvie and the Magic Museum
Yönetmen: Martin Kotik
Senarist: Jesper Møller
Seslendirenler: Martin Dejdar, Ota Jirak, Martin Klasek, Jiri Labus
Yapým: 2018, Çekya.
Ayin
Son yýllarýn en iyi korku filmi olarak anýlan Ayin, Graham ailesinin tüyler ürpertici hikâyesine odaklanýyor. Anneanne Ellen’ýn ölümü sonrasý kýzý Annie, soy aðaçlarýnýn korkunç detaylarýný keþfeder. Aile üyeleri ardý ardýna kötü ve uðursuz olaylar yaþamaktadýr ve kendilerine miras kalan lanetten kurtulmaya çalýþtýkça, kaçýnýlmaz sona biraz daha yaklaþtýklarýný fark ederler.
FÝLMÝN KÜNYESÝ
Filmin orijinal adý: Hereditary
Yönetmen: Ari Aster
Senarist: Ari Aster
Oynayanlar:Toni Collette, Gabriel Byrne, Alex Wolff, Milly Shapiro
Yapým: 2018, ABD, 127 Dak.
Jurassic World: Yýkýlmýþ Krallýk
Tema parký ve lüks tatil yeri olarak bilinen Jurassic World dinazorlar tarafýndan yok edileli dört yýl olmuþtur. Nublar Adasý yeryüzündeki son dinozorlarýn ormanlarýna sýðýndýðý, insanlar tarafýndan terk edilmiþtir. Adanýn uykuda olan yanardað birden harekete geçince, Owen ve Claire adada kalan dinazorlarýn soyunun tükenmesini engellemek için bir kurtarma kampanyasý baþlatýr.
FÝLMÝN KÜNYESÝ
Filmin orijinal adý: Jurassic World: Fallen Kingdom
Yönetmen: J. A. Bayona
Senarist: Colin Trevorrow, Derek Connolly
Oynayanlar: Chris Pratt, Bryce Dallas Howard, BD Wong, James Cromwell
Yapým: 2018, ABD, 128 Dak.