"Suriye topraklarý üzerindeki askeri varlýðýmýz, Fýrat Kalkaný Harekatý’nýn önceden ilan edilmiþ sýnýrlarý içinde kaldýðý sürece, belli ki, yüksek basýnçla karþýlaþmayacaðýz ama bu ülkede vekalet savaþý yürüten iki devlet ABD ve Rusya’nýn manevralarý bizi, beklemediðimiz geliþmelere açýk hale getirebilir, dikkatli olmak zorundayýz...” diye yazýyor dünkü köþesinde Sevgili Ardan ZENTÜRK.
Elbette dikkatli olmalýyýz ama korkarým Suriye’deki fiili askeri ve siyasi varlýðýmýzýn geleceðine dair öngörüler için, dikkatten daha fazlasýna ihtiyacýmýz var. Açýkça söylemekte fayda var; Türkiye’nin Suriye’deki askeri ve siyasi varlýðýnýn çok önemli iki nedeni var: Ýlki, Türkiye açýsýndan artýk taþýnmasý neredeyse mümkün olmayan “mülteci sorununa”, bu sorunun kaynaðý olan ülkede ve bizzatihi yerinde kesin bir çözüm bulmak. Ýkincisi ise; PKK’nin izlediði siyasetin bir izdüþümü olarak PYD/YPG’nin Suriye sorununda oynamaya çalýþtýðý rol ile Kürt sorununu “iç sorun” olmaktan çýkarýp Ortadoðu eksenininde sorunu “uluslararasý sorun” haline getirme çabalarýdýr.
Eðer reel durum buysa -ki budur-, Türkiye’nin “dikkatten” çok, dikkatle uygulayacaðý çok doðru yeni bir Suriye politikasýna ve bu politikayý rasyonel biçimde hayata geçirecek doðru ve yaratýcý bir stratejiye ihtiyacý var. Yeni Suriye politikasý inþa edilirken esasen büyük bir özen ve o oranda dikkat edilmesi lazým gelen nokta, eski politikanýn çökmesine neden olan olgu ve olaylardýr. Bu yetmez, yeni Suriye politikasýnýn perspektiflerini de yeni deðerler üstüne bina etmek gerekecek.
Yeni deðerler hiç þüphe yok ki 15 Temmuz ruhudur. Demokratik deðerlerin direniþ ya da devrimi olarak ifade edebileceðimiz 15 Temmuz ruhu, iç ve dýþ düþmanlar olarak ayný potada gördüðümüz darbeci iþgalcileri, toplumsal, siyasi idari ve hukuki olarak kesin bir yenilgiye uðrattý. Ahlaki ve moral üstünlüðü halk iradesinin merkezine taþýdý. Bir büyük askeri darbe ve iþgal hareketini demokratik deðerler ve kültürle yenilgiye uðratan Türkiye, artýk iç ve dýþta ayný deðerlere yaslanan bir siyaset izleme imkanýna sahiptir.
Mülteci meselesini 90x45 kilometrekarelik alanda kýsmen çözmek mümkün, bunun için sadece “dikkat” belki yeterli ama Kürt meselesinin ulaþtýðý bugünkü boyutlarý temel aldýðýmýzda açýkça görülüyor ki, saf “dikkat” yeterli olmaz. PYD/YPG mevzi ve yerleþim bölgelerinin Amerikan bayraðý ile “koruma” altýna alýndýðý gerçeði dikkate alýndýðýnda, sadece “dikkatle” pek yol alýnamayacaðý baþka kanýtlar gerektirmiyor.
DAÝÞ ile mücadeleye kitlenmiþ ABD’nin, hem politikasý hem de stratejisi esasen nasýl bir Suriye tahayyül ettiðinin ipuçlarýný veriyor. ABD, DAÝÞ’i temizlemeden Suriye sorununun çözümünden yana deðil. Çünkü ABD Suriye’yi DAÝÞ’ten temizlerken yanýnda kimi bulacaksa, Suriye’nin geleceðini onunla paylaþmak istiyor. DAÝÞ’ten arýndýrýlmýþ Suriye’nin o günkü güç dengesine baðlý olarak, Suriye’de “birleþik bir rejimin” inþa edilmesini arzuluyor.
ABD’nin bunu yapmaya hakký var mý? Belki.. Tartýþýlýr. Peki bunu yapmaya gücü var mý? Evet var. Türkiye’nin Suriye’deki askeri ve siyasi varlýðýný anlamlý kýlacak olgu, ABD’nin sözkonusu perspektiflerine ne ölçüde uyum saðlayýp saðlamayacaðýna baðlýdýr. Bu uyumun kilit anahtarý ise DAÝÞ’le mücadelede ABD’nin PYD/YPG’ye duyduðu ihtiyacýn Türkiye tarafýndan rasyonel olarak deðerlendirilip deðerlendirilemeyeceðidir.
Paradigmanýn doðru tanýmlanmasýna ihtiyaç var; Türkiye esasen sadece PKK’ya mý karþýdýr yoksa temelde her türlü Kürt oluþumuna mý? Irak’ta Federal Kürdistan yönetimiyle kurulan doðru ve olumlu iliþkiler temel alýndýðýnda bu sorunun yanýtý verilmiþtir. Türkiye sadece PKK’nin egemenlik alanlarýna karþýdýr ve sadece buna itiraz ediyor. Eðer bu doðruysa -ki doðrudur- o zaman ABD’nin PYD/YPG’yi PKK’dan ayrýþtýrma siyaseti Türkiye’nin de çýkarýna olan bir siyasettir.
Son siyasi süreçte Türkiye PKK’yi sýnýrlarý içinde askeri, siyasi ve ahlaki bir yenilgiye uðrattý ve Kürt meselesinde inisiyatifi PKK’nin elinden aldý. Bu sürece yeni bir boyut katýp PKK’yi Suriye’de de yalnýzlaþtýrmak neden düþünülmüyor? DAÝÞ ile mücadelede ABD’ye sunulacak destek PKK ile PYD/YPG’nin ayrýþtýrýlmasý koþuluna baðlanýrsa bundan kim karlý çýkar?
DAÝÞ’e karþý sürdürülen açýk silahlý mücadelenin Türkiye’ye kazandýrdýðý uluslararasý saygýnlýk ve meþruiyet, PKK’nin manevra alanýný daraltýyor. Rakka’ya giden yol sadece DAÝÞ’in yok oluþuyla sonuçlanmayacak; ayný yol PKK’nin etkisizleþtirilip marjinal hale getirilmesinin de yolu olabilir. Yeter ki Türkiye doðru tercihler yapabilsin, doðru politikalar ve doðru stratejileri rasyonel olarak hayata geçirebilsin.