Sibel ERASLAN
Sibel ERASLAN
sibeleraslan@star.com.tr
Tüm Yazıları

Ramazan Ribatınız mübarek olsun...

Bu Ramazan ayında, kalbimi ve kalemimi Ramazan'a dair kavramlara odaklamaya niyet ettim. Herhalde sizler de fark ediyorsunuz, siyasi veya sosyolojik yazmıyorum. İnsan yaş aldıkça tarihe daha bir merak salıyor, bense çocukluğumdan beri böyleyim, sanki içimde bir dede yaşıyor... Bu yazımda Ramazan ayının anlamı ve içeriği hakkında tefekkür ederken, onu, tarihi bir mekan olan Ribat'larla ilgilendiren bir yolculuk teklif ediyorum sizlere...

Ribat; serhat boylarında, bir tür hudut kalesi gibi görev gören mekandır. Toplumun yoğun olarak yaşadığı kasabalarda, kentlerde değil de, memleketin sınır uçlarında yer alan tenha bir mekan olarak, biri zahiri, diğeri ise batıni iki anlamı vardır Ribat'ın...

İlki cihada hazır tutulan atlar misali, (Kur'anda bu şekilde geçer) cihada rabıtalanmış atlar veya cihad talimi yapan neferlerin, bir tür gözcülük makamıdır Ribat'lar. Gözlerinizin önünden geçsin şimdi rüzgarla yarışan o küheylanlar, huzursuz kişnemeleriyle sürekli ileri daha ileri atılan, yelelerindeki cesaret şarkılarıyla coştukça coşan o hudut atları... Ve onların gözü pek süvarileri... Küçük yaşta çırak olarak girdikleri mangalarda zaman içinde birer yiğit hudut bekçisi, cesur birer mücahit olacakları kıvama, işte bu Ribat'larda erişirlermiş. Burası erlerin talim terbiye gördüğü yerdir.

Bir diğer anlamında ise, Ribat ıssız uzun yollardan sonra yolcuların eriştikleri bir kervansaray gibidir, orada herkesten uzaklaşmış ve kendi kalbine giden yolun terbiyesi ile uğraşan erenler yaşar. Misafirler ara sıra uğrar, yolculara sade türden hizmetler verilir. Ama asıl işleri 'Hz. İnsan''ı yetiştirmektir. Burada hafızlar, burada zakirler, burada aşk ehli, burada gece bile sönmeyen kandiller deveran edermiş. Burada Kur'an ve Peygamber aşkıymış talim edilen...

Sınır muhafızlarına, nöbetçilere, memleketi en azim şartlarda bile terk etmeyip bekleyenlere, mücahitlere, bundan dolayıdır ki; ''murabıt'' derler. "Allah yolunda sınırda bir gün nöbet tutmak dünyadan ve onun üzerinde bulunanlardan daha hayırlıdır" (Buhârî, "Cihâd") Bu hadis gereği, murabıt olabilmek, ancak kendisini adayarak erişilecek manevi bir makamdır.

Hz. Ömer zamanında, sekiz eyalet vardı ve her eyaletin bir tane büyük olmak üzere pek çok Ribat'ı bulunurdu. Cihat ve Ribat kelimeleri birbirinden ayrılmaz kavramlardı. Ribat'lar ilkin çadırların altında toplanan süvarileri işaret ederken, zamanla murabıtların bekleştiği birer müstahkem kaleye dönüştü...

İlk Müslümanların Kuzey Afrika'yı fethiyle birlikte artık Akdeniz'in güvenliğini sağlayacak yerler de işte bu Ribat'lardı. Halen Tunus'un önemli bir kenti olan Kayrevan, ilk zamanlarında bir Ribat olarak inşa edilmişti. Fas'taki Rabat şehri de aslen bir Ribat olarak kurulmuş daha sonrasında, şehre dönüşmüştür. (Sır: Bu kentlere yolculuk yaptığınızda, bu asıl anlamları üzerinde de düşünürseniz, gittiğiniz şehrin ruhunu yakalamış olursunuz, benden söylemesi..)

Ribât'larda her zaman harp eğitiminin yanında, ilmi faaliyetler ve incelikli ibadetlere de önem verilmiştir. Murabıtlar, askeri eğitimin yanında; Kur'an okuma, hafızlık, hadis hafızlığı, ibadet ve özellikle nafileler, zikirlerle vakit geçirirlerdi. Cihada hazırlık, iç ve dış düşmana (yani nefsimize ve hain düşmana karşı) doğru ve düzgün duruş, işte bu Ribat'larla temin edilirdi...

Ribat'lar, 10.yy'dan itibaren, askeri karakterlerini birer nebze de olsa kaybedip, dini- tasavvufi birer yapıya dönüştüler. Zikir, gece namazları, riyazetler, nefs terbiyesi ile Ribat'lar, birer feyz pınarına dönüştü. Cihatla ilişkisini kaybetmemiş Ribatlar'da vardı. (Hatta 'Çöl Aslanı Ömer Muhtar' filminde gördüğümüz Ömer Muhtar da bu Ribatlar'da yetişmiş, hem alim hem mücahid bir öncü karakterdir.) Libya'nın ve aslında Kuzey Afrika'nın İtalyan ve Fransız sömürgeliğinden kurtuluşunda, bu Ribat'larda Murabıt ahlakıyla yetişmiş öncülerin rolü büyüktür...

Meşhur seyyahımız İbni Battuta Tanci, Hac seyahati esnasında Mekke'de Ribat'ların çokluğundan söz eder, kendisi de Ribat'larda misafir olur. Bazı Ribat'larda, yetim çocukların okutulduğunu, bazı Ribat'ların kütüphane ve medrese işlevi gördüğünü söyler...

Tüm bu zaman içindeki dönüşümler, 'Ribat' kavramını, bir yıl içindeki en mahsus ay olan Ramazan ayına benzetiyor benim ruhumda...

Bir yandan 'büyük cihad' yani nefs ile mücadele, iyi insan olmaya dair kararlılık, diğer yandan, yeryüzünün vicdanı olmaya dair verilecek cihadi duruş kararı... Bir yandan dünyadan koparak, aç ve susuz kalarak ve gündemden mümkün olduğunca uzaklaşarak dünyalılığın en uzak ufkuna, sınırlarına hicret etmek, diğer yandan Mukabele ve teravih gibi ibadetlerle halkla bütünlemek Ramazan'da...

Ramazan ayında biz kendi bedenimizi bir ülkenin sınırlarını korur gibi hazdan ve alışkanlıklardan koruyoruz. Dünyanın sınırlarına sırt çevirip, ukba'nın gözcülüğüne soyunuyoruz... Ramazan bizim yıllık Ribat'ımız... Bir ay boyunca uğrayıp, Kur'anla, namazla, zikirle, duayla, ikramla, yardımlaşmayla, empatiyle inceldiğimiz- incelmeye çalıştığımız bir anlamlar kalesidir Ramazan-ı Şerif.

Aman bu yılki Ribat'ımızdan güzel olduğu kadar sağlam Müslümanlar olarak çıkmaya gayret edelim. Allah Teala'nın bu çok değerli ikramı için, ne kadar şükretsek azdır.

Ramazan Ribat'ınız mübarek olsun...