Ramazan ve Mısır

Hemen en başa alalım ki sonra yok efendim sığmadı, yok aceleyle tam bitirirken unutduk, yanlışlıkla silinmiş filan gibi iler tutar tarafı bulunmayan bahânelerden meded ummak zilletine düşmeyelim:

Ramazân-ı Şerîfiniz mübârek olsun!

Dünyâda en illet olduğum şeylerden biri dindar olmayanların dindarlara karşı saygıda kusûr etmeleridir ki ben bunu bir tür aşağılık duygusu olarak görme eğilimine bile yatkınım denilebilir. Ayrıca bunun aksi de elbet aynı derecede câlib-i hiddetdir. Zâten saygısızlığın her türlüsünden nefret ederim. Kanaatimce, aksi ısbât olunana kadar, her şahıs şâyân-ı hürmetdir. Kaldı ki aksinin ısbâtı ekseriyetle çok çabuk kendini belli eder.

Uhrevî âlemdeki bu kaşla göz arası mini turumuzu müteâkıben isterseniz yine şu ölümlü dünyânın süflî cilvelerine avdet edelim...

Bir hazin hikâye

Mısır yıllık GSMH’sı 200 milyar dolar olan bir ülke.

Bunun 100 milyar doları yüzbaşıdan yukarıya subayların cebine giriyor.

Nasıl yâni diyecek olursanız işte bayağı...

Makarnadan otomobil montajına, çorapdan buzdolabı montajına, prezervatifden inşaat sektörüne kadar akla hayâle gelebilecek her türlü ekonomik faaliyetin içinde subaylar var. Zâten üst rütbelerdeki aşırı yığılmaları bir dereceye kadar eritmek amacıyla subaylar en geç 50 yaşında emekliye ayrılıp yatay geçişle o subayların elindeki irili ufaklı binlerce fabrika, firma, banka vs. gibi ekonomik amaçlı kuruluşların yönetim kurullarına veyâ üst düzey birimlerinin başına getiriliyorlar. Kısacası oraları da tıkış tıkış subay eskisi dolu. Bu uygulama 1952’den beri devâm ediyor. Böylece henüz pek yaşlı sayılmayacak enerjik binlerce tatminsiz erkeğin ilâve bir memnûniyetsizler zümresi oluşturması önlenmiş oluyor teorik olarak.

Fakat bu konularda haber yayınlamak, hele hele yorumda bulunmak kesinlikle yasak. Uymayanlar için bayağı ağır hapis cezâları öngörülmüş.

Bu durum “Büyük Müttefik” ABD’nin de tabii mâlûmu ama bu onu Mısır’a yılda 1,7 milyar dolar askerî yardım yapmakdan alakoymuyor. Bu devâsâ meblâğın ordu modernizasyonu yerine subayların “başka türlü” ihtiyaçları için kullanılması da Washington’u rahatsız etmiyor.

Mısır Ordusu aslında dışa karşı güvenlik için değil iktidar sâhiblerinin halka karşı güvenliğini sağlamak için kurulmuş bir güç. Zâten İsrâil’den ensesine yediği şaplakların kızarıklığı da henüz geçmiş değil. Bu bakımdan öyle savaş mavaş gibi taraklarda bezi yok. Tıpkı Şah devrindeki İran Ordusu gibi.

Yukarıda anlatdıklarımdan anlaşılacağı üzere bizim TSK ile de en ufak bir benzerliği yok!!!

Hayır var diyenler şimdi benim tepemi arttırmasınlar ki yedi sülâlelerinden başlamayayım!

Öte yandan, eğer işin kara mizah yanını bir yana bırakacak olursak, Mısır ile Türkiye arasında bâriz farklar bunduğunu da inkâr edemeyiz. Gerçi bu farklar “strüktürel” (yapısal) olmakdan ziyâde “gradüel” (derecevî) ama yine de ortaya farklı resimler çıkmasını sağlıyor:

Türkiye’nin 1946’dan beri 67 yıldır süregelen bir demokrasi mâcerâsı var. Ülkemiz fevkalâde ağır bedeller ödeyerek bugün artık nihâyet Batı Avrupa’nın çoğulcu demokrasilerine (yetişmiş değilse bile!) adamakıllı yaklaşmış durumda.

Türkiye’de artık darbe olmaz görüşünü savunmaya henüz cesâretim yeterli değil. Sütre gerisinde fırsat kollayan daha bir sürü alçağın mevcûdiyetinden haberdârım.

Fakat Mısır’ın bizim bugünki hatırı sayılır “olgunluğumuz”a erişebilmesi için daha onyıllar gerekdiğini de çok iyi biliyorum.

Dileğim, Arab Âlemi’nin bu en önemli ülkesine amaçlanan düzenin mümkin mertebe az acıyla gelmesi.

Biz çok çekdik, bâri onlar bir nebze daha ucuz atlatsa!