Bugün büyük kuramcý Andre Gunder Frank’ýn ölüm yýldönümü... 23 Nisan, 2005...
A.G. Frank son yýllarýný, hastalýðýna raðmen, büyük özveriyle yazmaya çalýþtýðý ve insanüstü bir gayretle tamamladýðý Re-Orient kitabýna adar. Re-Orient; yani “Yeniden Doðu” biz doðulular için yazýlmýþ bir kitaptýr. Kitabýn alt baþlýðý; ‘Asya Çaðýnda Küresel Ekonomi’dir. Frank, yaþadýðýmýz günleri, içinde bulunduðumuz yüzyýlý Asya yüzyýlý olarak niteler. Þunu yazar kitabýn hemen baþýnda; “Bu kitapta, Avrupa’nýn, Amerika’dan kazandýðý parayý, Asya’da üretimde, piyasalarda ve ticarette nasýl kullandýðýný, dünya ekonomisinde Asya’nýn sahip olduðu baskýn konumundan faydalanarak nasýl öne çýktýðýný okuyacaksýnýz. Avrupa, önce Asya’nýn sýrtýna týrmanmýþ, sonra da omuzlarýna (geçici olarak) oturup kalmýþtýr.’ Frank daha sonra bütün kitapta, Avrupa’nýn þimdi biten ‘yanlýþ’ tarihini, Asya’nýn sýrtýnda nasýl yükseldiðini ve bundan sonra da Asya’nýn nasýl yukarý çýkacaðýný anlatýr. 1800’lerden önce, dünya ekonomisinde baskýn bulunan ülkelerin Çin’den baþlayarak gerçek yerlerini alacaðý yüzyýlýn adý 21. yüzyýldýr; Frank’a göre... Tabii Frank’la benzer tespitleri Giovanni Arrighi’de yapar.
Frank’ýn ölmeden 10 yýl önce, 20. yüzyýlýn son yýllarýnda eriþtiði gerçeðe, Ýslam dünyasýnda Ýbn-i Haldun’dan, Seyyid Kutup’a ve Bediüzzaman’a deðin, dönemine ve bundan sonraki bütün insanlýk zamanlarýna damgasýný vurmuþ/vuracak alimler zaten ulaþmýþlardý. Ama insanlýðýn tarihi, þu ana dek, Frank’ýn dediði gibi, Avrupa’nýn sokak lambalarýný ýþýðý altýnda yazýlmýþtý ve böyle olunca bu silik, sarý bir ýþýðýn ‘aydýnlattýðý’ tarihti ve dolayýsýyla resmi ve yanlýþtý.
Bütün bildiklerinizi unutun!
Aslýnda ‘gerçek’ aydýnlatýlmamamýþtý. Þimdi ise Doðu’dan doðan güneþin aydýnlýðýnda yeni bir tarih yazýyoruz. Artýk yalnýz gerçekleri haykýrmayacaðýz; gerçekleri bulacaðýz ve bu gerçeðin hakký neyse o olacak.
O halde tam þimdi, bugün bütün bildiklerinizi unutun... Daha çocukken ezberletilen bütün yanlýþ bilgileri silin hafýzanýzdan... Eðer silmezsiniz, þu çok açýk ki, hayatýnýzý zýr cahil olarak tamamlarsýnýz. Þunu da ilave edeyim, kýzgýn bir cahil olursunuz; çünkü size öðretilenlere göre gerçekleþmesi gerekenlerin, olmasýný beklediklerinizin olmadýðýný görürsünüz.
27 Ocak 1960 tarihli Akis Dergisi’nin kapaðýna koskaca bir CHP bayraðý basýlmýþtý ve bayraðýn altýnda ‘CHP Ýktidar Yolunda’ ibaresi vardý. CHP, o tarihten sonra, bildiðimiz haliyle hiç bir zaman halkýn oyuyla iktidar olamadý ama Akis’in bu kapaðýndan tam dört ay sonra 27 Mayýs 1960 darbesi oldu ve CHP zihniyeti kanla iktidara yerleþti. 1974 yýlýndaki Ecevit iktidarý ise geleneksel CHP anlayýþýnýn iktidarý deðildi; halk, 12 Mart faþizmden kurtulmaya ve Ecevit’in Ýnönü’ye raðmen halka meyletmesine (Halkçý Ecevit kandýrmacasý) oy vermiþti.
Bu tarihin Frank’la ilgisi nedir demeyelim; Türkiye’de Avrupa kaynaklý ‘aydýnlanma’ þunu öðretmiþti: ‘ Siz doðulularýn köhne anlayýþý, ülke yönetemez, sizin içinizden çýkan, size benzeyenler sizi yönetemez, sizden olsa bile, doðulu geçmiþini inkar eden, yüzünü bütünüyle Batý’ya dönen, batýlý aydýnlarýn örgütlü yapýlarý devleti ve iktidarý ele geçirecektir, bu tarihsel zorunluluktur.’
Ýþte bu determinist anlayýþ ancak bugün yanlýþlanýyor. Çünkü Frank’ýn dediði gibi yeni bir Asya çaðý baþlýyor. Þuna dikkat edin, tam þu günlerde, Türkiye’nin ‘muhalefet’ sorununun da bu olduðunu görürsünüz. Ýktidara muhalefet eden her kesim, kendisini sol ya da sað olarak tanýmlasýn, hatta 17 Aralýk sürecinde olduðu gibi ‘dini’ örtülü bir yapý olsun, hepsinin ortak paydasý bu, seçkinci, yukarýdan kibirle bakan oryantalizme bulanmýþ batýcý faþist yaklaþýmdýr.
Büyük eþitlenme...
Asya çaðý, doðunun yükseliþi ve ve batýyý yakalamasý olduðu kadar, doðu ülkelerinde yerleþik, egemen batýlý sýnýf ve yapýlarýn yönetsel olarak geriye gitmeleri ve bu ülkelerin yoksul sýnýflarýnýn, ülke yönetimlerinde söz sahibi olmasý sürecidir de... Bu durum, doðu toplumlarýnda en aþaðýdan yukarýya doðru hýzlý bir akýþkanlýða yol açýyor. Geliþmekte olan Asya’dan baþlayarak yeni bir orta sýnýfýn ortaya çýktýðýna þahit oluyoruz.
Þimdi bu teorik bir tespit deðildir, þu ülkede her fýrsatta, her siyasi ve ekonomik olayda ispatlanan, doðrulanan bir tespittir. Son seçimler bunun son örneði olduðu gibi, þu sýralar Türkiye ekonomisinin ortaya koyduðu dinamizm de bunun sonucudur. Bu durum, ‘bazýlarýný’ þaþýrtýyor ama dediðim gibi onlarýn bilgileri artýk hep yanlýþlanacak çünkü Frank’ýn dediði gibi Asya çaðýnda hýzla ilerliyoruz.
Bundan dolayý Cumhurbaþkanlýðý seçim sürecinde de, seçiminde de, sonrasýnda da artýk halkýn dediði olacak ve bu halk artýk hiç bir ‘þeyi’ iþine karýþtýrmayacak. Gerçekten herkes iþine baksýn. Asya’nýn çaðý, halkýn zamanlarý baþladý...