Ýstanbul’da karýþýk bir aþk cinayeti
Sanýrým bazýlarýnýz ‘yok artýk’ diyecektir; siz demeye devam edin, fakat Recep Zühtü’nün öyküsünü de hatýrlamadan geçmeyin… O milletvekiliydi; önce sevgilisini vurmuþ, sonra yine milletvekilliðine devam etmiþti!
Cemal Granda’nýn “Atatürk’ün Uþaðý Ýdim” adlý, neredeyse kýrk yýl önce yayýnlanmýþ anýlarýnýn yeni baskýsý çýkýnca; bazý yazarlar, bu anýlardan yararlanarak döneme iliþkin bir takým “deðerlendirmeler”de bulundular. Anýlarýn bir yerinde Recep Zühtü (Soyak)’ýn öyküsüne de yer veriliyor. Basýnýn deðiþik köþelerinde de yer alan aktarmaya göre, Recep Zühtü, sevgilisini vurmuþ ve öldürmüþtü. Ardýndan Atatürk tarafýndan kara listeye alýnmýþ ve bir daha onun “yanýndan bile geçememiþ”ti. Ýþte o dönem böyleydi! Gerçekten mi?
'Bari kefereyle aldatmasaydýn'
Granda’nýn naklettiðine göre, Recep Zühtü’nün “Çengelköy’de oturan genç ve güzel bir kadýnla iliþkisi vardý.” Þöyle yazýyor: “Bunu hepimiz biliyorduk.” Fakat haným onu aldatýnca, müessif hadise vûkû bulmuþ. Yazarýn anlattýðýna göre, bardaðý taþýran, hanýmýn onu “gayrimüslim bir gençle” aldatmasý olmuþ. Hatta Recep Zühtü, “madem ki yapacaktýn bu iþi, bir Türk bulamadýn mý da, kefereyle iþi piþirmeye kalktýn?” diye de sormuþ! Böylece Recep Zühtü’nün ne kadar milliyetçi olduðu da kayýtlara geçmiþ oluyor! Belki de haným iþi bir Türkle “piþirmiþ” olsaydý, cezasý bu kadar aðýr olmayabilirdi; iyi hâlden indirim bile alabilirdi! Geçerken yazayým, hanýmýn sevgilisi Yahudi bir gençti!
Baþýndan ve ayaðýndan vurdu
Elimizde Baþbakanlýk Cumhuriyet Arþivi’nde bulunan bir belge var: Adalet Bakanlýðý’nýn 17 Þubat 1935 tarihli yazýsýna göre, Recep Zühtü, “on yýldan beri beraber yaþadýðý Fatma Medine adlý kadýný, hakikati kat’îyetle anlaþýlamayan bazý sebepler dolayýsýyla 10 Þubat 1935 gecesi Çengelköyü’nde baþ ve bacaðýndan kurþunla” vurmuþtu. Granda, hanýmýn yalnýzca bacaðýndan vurulduðunu yazýyorsa da, bu doðru deðil! Resmî yazýya göre, Taksim’de bulunan Fransýz Pasteur Hastanesi’nde tedavi edilen yaralý, iki gün sonra, 12 Þubat’ta ölmüþtü. Granda, “bir süre sonra” diyorsa da, neredeyse hemen! Yani, anýlarýn bir kýsmý tutuyor, bir kýsmý da tutmuyor.
Recep Beyi'i deli raporu kurtardý
Adalet Bakanlýðý’nýn yazýsýna göre, Üsküdar Cumhuriyet Savcýlýðý da cinayet üzerine soruþturma açmýþtý. Oysa Granda’ya göre, “adlî makamlar, Atatürk’ün yakýný diye Recep Zühtü hakkýnda kovuþturma yapmaktan çekiniyorlardý.” Fakat Cumhurbaþkanlýðý Genel Sekreteri Hasan Rýza Soyak’ýn nedense “cesâretini toplayarak” olayý Atatürk’e nakletmesinden sonradýr ki, Atatürk’ün emriyle, “kanunî iþlem neyse onu” yapmýþlardý; hem de “hiç müsamaha gözetmeden.” Fakat resmî yazýþmanýn tarihi, bize soruþturmanýn hemen baþladýðýný gösteriyor. Anýlar bu bakýmdan da tutarsýz.
Granda, daha sonra Recep Zühtü’nün “akýl ve sinir hastalýklar”ýndan rapor alarak, cezadan kurtulduðunu yazýyor. Bu doðru. Yine Adalet Bakanlýðý’nýn 21 Nisan 1935 tarihli, yani ilk yazýdan sadece iki ay sonra Baþbakanlýða yazdýðý yazýya göre, Üsküdar Cumhuriyet Savcýlýðý, 7 Nisan’da Ýstanbul Cumhuriyet Savcýlýðý’na yazdýðý yazýda, “muhakemenin men’ine” karar vermiþti. Deli raporu, Recep Zühtü’nün yargýlanmasýna engel olmuþtu! Ceza almasýna da tabiî.
Deli ama milletvekilliði sürüyor!
Recep Zühtü, deli raporu sayesinde cinayetle yargýlanmaktan ve ceza almaktan kurtulmuþtu. Ama öykü burada bitmiyor; devam ediyor: Kendisi cinayetten sadece iki gün önce, 8 Þubat 1935 tarihinde yapýlan seçimde yeniden, ama bu kez Zonguldak’tan milletvekili olmuþtu! Aldýðý deli raporu, onun milletvekilliði görevine engel olmayacaktýr! 1938’de Cumhurbaþkanlýðý seçimi öncesinde Ýnönü’ye suikast düzenlemeye kalkan grubun içindeydi! Nitekim bizzat Âsým Us, günlüðünde, “Recep Zühtü, ‘onu vuracaðým’ diyormuþ” þeklinde yazmaktadýr! Yani son ana kadar Recep Zühtü, Atatürk’ün yanýnda ve yakýnýnda idi.
Hep Atatürk’ün yanýndaydý
Bunu kanýtlayan bir baþka belge daha var: Türk Ýnkýlâp Tarihi Enstitüsü tarafýndan 1955 yýlýnda yayýnlanmýþ olan “Atatürk’ün Nöbet Defteri 1931-1938” adlý kitapta, bu dönemde Atatürk ile görüþen isimlerin dökümü bulunmaktadýr. Tabiî tüketici bir liste olmaktan muhtemelen uzak olsa da, bir fikir vermektedir. Nöbet Defteri, 1 Ekim 1931 tarihinden baþlamaktadýr. Buna göre, Recep Zühtü, 1932 yýlýnda 61, 1933 yýlýnda 16 ve 1934 yýlýnda da 13 kez Atatürk ile görüþmüþtür. Atatürk, 1935 yýlýnda cinayetten sonra Recep Zühtü ile ilk kez 31 Mayýs’ta görüþmüþtür. Bu yýlýn ikinci görüþmesi 7 Temmuz’da yapýlmýþtýr. 1936 yýlýnda da iki görüþme daha gerçekleþmiþtir. 1937 yýlýnda görüþme sayýsý hayli yüksektir: 23 kez. Son görüþme 25 Kasým tarihlidir. Demek ki, “yanýndan geçememek” bir yana; Granda’nýn anýlarýnda yer alan, “bir daha da onu Atatürk’ün sofrasýnda görmedik” cümlesi, hiçbir þekilde gerçeði yansýtmamaktadýr.
Atatürk’ün Ölümünden Sonra
Recep Zühtü, Granda’nýn anýlarýnda anlattýðýna göre, son kez Atatürk’ün cenazesi ile birlikte Ankara’ya gelirken trende görülmüþ, fakat Ýsmet Ýnönü’nün emriyle Eskiþehir’de trenden indirilmiþ. Ya daha sonra? Recep Zühtü, 1939 seçiminde Meclis dýþýnda kaldý. Ýnönü, onu bir daha milletvekili yapmadý. Anlaþýlýr nedenlerle. 1966 yýlýndaki ölümüne kadar bundan sonraki yaþamý hakkýnda hiçbir bilgim yok. Fakat Recep Zühtü’nün 1934 yýlýnda Ýstanbul Bebek Çiftesaraylar’da bulunan Ýzzet Abad Kasrý’ný (Boyalý Köþkü) Emlâk ve Eytam Bankasý’ndan satýn aldýðýna ve bunu ölümünden kýsa bir süre önce 1964 yýlýnda sattýðýna bakýlýrsa, hâli vakti epey yerinde olmalýydý. Meraklýsý için not da yazayým: Ümit Bayazoðlu’nun 6 Ekim 2007 tarihinde “Birgün” gazetesinde yazdýðý “Medeniye Kol Düðmelerim Nerede?” yazýsýný, konuyla ilgili söylentileri merak edenler muhakkak okumalýdýr. Bir de Taha Akyol’un “Ýnönü’yü Kim Öldürecekti?” yazýsýna bakýlmalýdýr (Hürriyet, 10 Aralýk 2011). Hâlâ bir tereddüdünüz varsa, 6 Mayýs 1935 tarihli Meclis tutanaðýna da bakabilirsiniz. Orada Meclise sunulan resmî bilgiyi ve raporu bulabilirsiniz. Bazý yazarlarýn Atatürk dönemini bugünle kýyaslar ve tabiî ki geçmiþi çok daha temiz ve etik bulurken tek sorunlarý, deðindikleri olaylarýn gerçeði yansýtmamasýdýr. Recep Zühtü, görüldüðü gibi, Atatürk döneminde deðil, fakat daha sonra “devri Ýsmet” (temiz dönem) olarak adlandýrýlacak olan Ýnönü döneminde siyasal yaþamdan tasfiye edilmiþtir.
Recep Zühtü (soyak) kimdir?
Recep Zühtü, TBMM’nin yayýnladýðý resmî “Parlamento Tarihi”nde yer alan bilgilere göre, 1893 Manastýr doðumlu ve idadî mezunuydu. 1912’den itibaren yedek teðmen olarak pek çok cephede savaþtý. Millî Mücadele’nin hayli erken bir döneminde daha Amasya’dan itibaren Atatürk’e katýldý ve sonra da onun yanýndan hiç ayrýlmadý. Erzurum ve Sivas kongrelerinde ona yardým etti; meþhur Ali Galip olayýnda özel görevli olarak çalýþtý; sonra “Hâkimiyeti Milliye” gazetesinin sorumlu müdürü oldu. Nutuk’ta da kendisinden söz edilir. Meclis’in ikinci döneminde 1924 yýlýnýn son günlerinde yapýlan ara seçimde Sinop milletvekili oldu. 1927 ve 1931 seçimlerinde de Meclise Sinop’tan katýldý. Rivayete göre, Teþkilâtý Mahsusa üyesiydi. Kesin olan, Atatürk’ün en yakýnýnda bulunan “mutat zevat” arasýnda yer aldýðýdýr. Yine anlatýlanlara göre, 1933 yýlýnda Kâzým Karabekir’in anýlarýna ve evrakýna el konulmasýnda ve bunlarýn yakýlmasýnda da yer almýþtý.
Deli Raporu Veren Doktor
Raporun sahibi, Fahrettin Kerim Gökay’dý. Kendisi ünlü doktor Mazhar Osman’ýn öðrencisiydi. Mazhar Osman, Bakýrköy ruh ve sinir hastalýklarý hastanesinin kurucusuydu. Faik Ahmet Barutçu’nun günlüðünde, bu raporun Gökay’ýn siyasî kariyerinde nasýl bir kara delik oluþturduðunu okumak da mümkündür. 1947 yýlýnda yapýlan milletvekili ara seçiminde adaylýk için yapýlan yoklamada en çok oyu kazanan Fahrettin Kerim Gökay parti yönetimince elenmiþti. Nedeni, zamanýnda Recep Zühtü’nün sevgilisini vurup öldürmesi üzerine kendisine akýl saðlýðýnýn yerinde olmadýðýna iliþkin rapor verip, onu ceza almaktan kurtarmasýydý. Þükrü Saraçoðlu, onun da Recep Zühtü’nün milletvekilliðine devam ettiðini söyleyerek, kendilerini zora sokabileceðini hatýrlatmýþtý. Ýnönü de bu görüþü haklý bulmuþtu. Barutçu ise ‘kendisinin hiç mi kabahati yok’ demiþti; gülüþmüþlerdi! Sonunda Gökay adaylýktan çekilmeye ikna edilecektir. Sonradan Ýstanbul valisi ve belediye baþkaný da oldu. Politikaya DP’den milletvekili ve bakan olarak devam etti. Büyükelçilik de yaptý; 27 Mayýs’tan sonra da politika hayatýnda kaldý ve yine bakanlýk yaptý.