Türkiye Cumhuriyeti, siyasi tarihi söz konusu olduðunda benim aklýma bir tek, "Vesayetçi oligarþinin Tunç Yasasý" gelir. Siyasi tarihin tanýk olduðu ekonomik ve siyasi baþarýsýzlýklarýn altýnda, bu zihniyetin devlet kurumlarýný zorla gasp eden zorbalýðý ve sýnýr tanýmayan zulmü gelir. Devleti bir tür mutlakiyetçi monarþiye dönüþtüren vesayetçi oligarþi, devlet kurumlarýnda kapsayýcýlýðýnýn saðladýðý derinlik ve tecrübesiyle ile hala çok ciddi bir tehdit odaðý.
Ben vesayetçi oligarþinin "Tunç Yasasýnýn" hala kýrýlmadýðý kanýsýndayým; Hala çok güçlüdürler. Hala çok ciddi bir sermayeye dayanýyorlar ve hala devlet yönetiminde çok ciddi bir deneyimleri var. Kýsaca tehlike hala çok büyük ve çok yakýn. Vesayetle mücadelede bir santim bile gerilemek kabul edebileceðim bir tutum deðil. Tereddüde, þaþkýnlýða ve yanlýþ yollara meyil etmenin faturasý çok aðýr olur.
Türkiye Cumhuriyeti kendi halkýyla gerçek ve kalýcý bir barýþ yapmak istiyorsa, önce vesayetçi zihniyet ve onun artýklarýný hem devlet hayatýndan temizlemek hem de sosyal hayatta, kesin bir dil ile ideolojik olarak, mahkûm etmek zorundadýr.
Vesayetçi oligarþinin tek alternatifi AK Parti iktidarýdýr. Cumhuriyetin siyasi tarihi AK Parti dýþýnda vesayete karþý bir alternatif üretmedi. Kurulan sol ve iþçi partileri bile ya vesayetin himayesinde kuruldular ya da daha sonra vesayet içlerine sýzmak suretiyle onlarý ele geçirdi.
Tehlike büyük! Cumhuriyeti idari ve siyasi yapýlarý ciddi bir reforma tabi tutulmadan bu tehlikeyi bertaraf etmek pek kolay olmayacak. Hatta baþka da bir yolu da yok, olmayacak.
Yarýn 16 Nisan Pazar. Herkes gibi ben de sandýk baþýna gideceðim ve yukarýda ana hatlarýyla özetlediðim tehlikeye karþý kiþisel oyum ile önlem almaya çalýþacaðým.
Evden sandýk baþýna gidinceye kadar aklýmda hep darbeler olacak. Yol boyunca bize reva görülen zulümleri tek tek aklýmdan bir film þeridi gibi geçireceðim. Müslümanlara ve Kürtlere yapýlan eziyetleri unutmadým. Unutmayacaðým da.
Dünya iyi bir süreçten geçmiyor. Ýkinci Dünya Savaþý'ndan bu yana bütün dünya belki de ilk kez bu kadar savaþ heveslisi lideri iþbaþýna getirdi. Trump ve Putin'in dünya politikasýna yön verdiði bir çaðda, kim kendisini ve dünyayý güvencede hissedebilir?
Trump ve Putin'in her türlü çýlgýnlýða açýk eðilimleri herkesi tehdit ettiði gibi Türkiye’yi de tehdit ediyor. Bu durumda kim Türkiye’yi güçsüz bir liderin eline emanet edebilir. Hangi akýlla? Hangi siyasi saiklerle?
Türkiye’de ve dünyada vaziyet bu ise; ben sandýk baþýna gittiðimde oyumun rengi elbette “evet” olacaktýr.
Sözü toparlýyorum:
1- Türkiye'de ciddiye alýnabilir bir muhalefet yok. O nedenle EVET.
2- Türkiye'nin idari ve siyasi bakýmdan deðiþmesi gerekiyor. O nedenle, EVET.
3- Dünya hiç de emin eller de deðil. O nedenle EVET.
16 Nisan 2017 yýlýnda yapýlacak referandumda benim oyum EVET olacaktýr.