Referanduma doðru-8: Öneri, ikna ve rýza!

Demokratik siyasal süreçlerde, demokrasinin temel prensiplerini temsil eden demokratik ana halkanýn üç olmazsa olmaz koþulu var; 1- Önermek 2- Ýkna etmek 3- Rýza üretmek. Her toplumun kendi içinde farklý ekonomik ve siyasal dinamiklerden oluþtuðu gerçeðini unutmadan, birlikte barýþ içinde yaþamanýn temel kurallarýný þekillendirmek ve muhtemel ortak geleceðin temellerini birlikte atmak için fikirlerin özgürce geliþmesine, özgürce geliþen fikirlerin seviyeli temasýna ve son etapta da özgürce ve önceden saptanmýþ, üstünde mutabakata varýlmýþ kurallar eþliðinde yarýþmasýna ihtiyaç vardýr.

Demokrasi bu ihtiyaçtan doðar ve varlýðýyla bu ihtiyacý sürekli besler. Bu bakýmdan demokrasi kendi kurallarýnýn dýþýnda, kendi varlýk nedenini belirleyecek baþka da kuvvet ve güçleri kabul etmez. Çünkü demokrasi norm ve kural koyar ve bu norm ve kurallarýn baþka baskýn odaklar tarafýndan ihlal edilmesine rýza göstermez. Bu bakýmdan demokrasiyi kýskanç bir kadýna benzetmekte herhangi bir hata yoktur. Demokraside ortak rýza ile ortaya çýkan iktidar, baþka iktidarlarýn gölgesine bile tahammül göstermez.

Bugün referandum süreciyle Türkiye’nin önüne konulan fýrsat tam anlamýyla budur. Yeni Türkiye için, yeni bir yönetim reformu öneriliyor. Yeni yönetim reformu için, halkýn iknasý hedefleniyor ve nihai karar için, halkýn özgür iradesinden baþka bir þey olmayan rýzasý talep ediliyor. Unutmayýn; süreç cumhuriyet tarihi boyunca hep askeriyenin koþullandýðý ortamlarda gerçekleþiyordu. Þimdi bu tarihsel fýrsatý önümüze getiren güç, seçilmiþ sivil siyasi bir güçtür.

Konumuzu daha net biçimde açýklýða kavuþturmak için sorgulamamýzýn niteliðini daha basitleþtirmekte fayda var. Türkiye Cumhuriyeti parlamenter bir cumhuriyet olarak kuruldu. Amaç bir demokraside yaþamaktý. Demokrasiyi kendi ihtiyaçlarýna paralel olarak, zaman içinde sürekli geliþtirip, demokratik bir cumhuriyete ulaþmaktý. En azýndan baþlangýç niyetinin bu olduðu biliniyor.

Peki aradan geçen 94 yýllýk siyasal tecrübeden sonra, cumhuriyet istenilen þekilde evrimleþerek, istenilen demokrasi merhalesine ulaþabildi mi? Bu soruyu taraflý tarafsýz kime sorarsanýz sorun alacaðýnýz yanýt kocaman bir “hayýr” olur. En iyimser bireyler bile bir dizi eksiklikten açmazdan söz etmeden bu konuda anlaþýlýr üç cümle kuramazlar. Çünkü bütün cumhuriyet tarihi demokrasi üreten bir devlet tarihinden çok, vesayet üreten bir devlet tarihine doðru hýzla evrildi.

Cumhuriyetin bir devlet biçimi olarak cazibesi ve ahlaki üstünlüðü vatandaþlarýna daha çok siyasal özgürlük zeminleri oluþturma potansiyeliydi. Onu mutlakiyetçi yönetimlerden ayrýþtýran ve kýsa sürede genel kabul görmesini saðlayan yegane vasfý buydu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduðu andan baþlayarak  vatandaþýný devlet yönetimine katmak yerine, vatandaþlarýn büyük bölümünü siyasetin merkezinden kovdu.

Ýslamcýlarýn ve Kürtlerin devlet ve siyaset merkezinden kovulmasý ayný zamanda vesayetin de temel dayanaðý oldu. Vesayetçi zihniyet, bu iki güç tekrar siyasetin ve devletin merkezine geri dönemesin diye kendilerini meþru hale getirdiler. Bu bakýmdan cumhuriyetin bekçiliði demek, cumhuriyeti islamcýlar ve Kürtlerden korumak demekti.

Ama kader aðlarýný baþka türlü ördü ve 2002 yýlýndan sonra hem Ýslamcýlar, hem de Kürtler devletin merkezine doðru dev adýmlarla yürümeye baþladýlar. 15 Temmuz darbesi dahil bu yürüyüþ, her imkan, olanak ve fýrsat kullanýlarak durdurulmaya çalýþýldý. Ama olmadý. Olamazdý. Çünkü bu durum eþyanýn tabiatýna aykýrýdýr. Bu ülkenin sosyolojisinin en büyük iki dinamiðini dýþarýda býrakarak ne siyaset yapýlabilir ne de devlet yönetilebilir.

AK Parti hükümeti MHP'nin desteðiyle 16 Nisan’da toplum devlet iliþkisini normalleþtirmek için ortaya sandýk koyuyor. Sandýk, demokratik meþruiyetin kaynaðýdýr. Demokrasiyi, demokrasi dýþý güçlerden arýndýrmanýn yegane yolu sandýk baþýna gidip, milli iradenin kaynaðý olan temsili meþruiyeti özgür rýza ile üretmek olacaktýr. 

Devlet yönetimini demokratikleþtirmek, devlet yönetimini seçilmiþlerin meþruiyetiyle donatmak demektir. Vesayetin panzehiri, devlet yönetiminde seçilmiþlerin meþruiyetini egemen kýlmaktan geçiyor. Her iþ ve iþlemde, seçilmiþlerin iradesi belirleyici olduðu zaman, vesayet odaklarý devlet içinde varlýklarýný ne koruyabilir ne de geliþtirebilir. Türkiye demokrasisinin en büyük sorunu, demokrasiyi vesayetten arýndýrmaktýr. Bu durum kendi baþýna en büyük demokratik adýmdýr. Reformdur. Hatta devrim niteliðinde olaðanüstü bir iþ baþarmaktýr. (Devam edeceðim)