Referandumda sandýða ‘hýyar’ atanlar!

Anayasa deðiþikliðinin 12 Eylül darbecilerine yargý yolunu açamayacaðýný, darbecileri yargý karþýsýna çýkaramayacaðýný, bu martavallarýn halký düpedüz “ahmak, enayi” yerine koyduðunu yazýp çiziktirenlerin en toy olaný, bugün bayraðý “tecrübeli büyüklerinden” teslim almýþ ve “12 Eylül’ü 90 yaþýna merdiven dayamýþ iki adam üzerinden yargýlayýp demokrasi þampiyonu olacaðýný zannedenler... Aman yavaþ yargýlayýn da demokrasiyi iliklerimizde hissedelim” diyerek aklýnca ve tüm yüzsüzlüðüyle hâlâ alay etmeye devam ediyor.
Bir Ankara Adliyesinin önünde toplanan “yüzleþmeye geldik” diyen kalabalýklara bakýyorsunuz, bir de hâlâ “90 yaþýna gelmiþ adamý yargýlayýp da ne yapacaksýnýz” diyenlere, deðil mi?
Bir taraftan da 12 Eylül 2010 seçimlerinde “oyum hayýr çünkü” diyerek “hayýr kampanyasý” yürütenlerin, bugün açýlan davaya herkesten önce “müdahil” olmak için geldiðini görünce þaþýrýyorsunuz!
Bazý arkadaþlarýmýz bunlarýn “utanmasý gerektiðini” en azýndan “bir özür” borçlu olduðunu düþünerek iyi niyetli davranýyorlar.
Yine de, birazcýk da olsa haysiyet, onur, adalet ve utanma duygusu arýyorsunuz ve içinizden “insan ne için yaþar ki” diyorsunuz...
104 yaþýna gelmiþ Berfo Ana’nýn “Kenan Evren utanmadýn mý, beni çocuðumu böyle ettin” sözlerini sizler de, göz göze gelebilmeyi umduðunuz “onlara” söylemek istiyorsunuz deðil mi?
Onlar sizlerle göz göze gelmezler, gelseler de donuktur yüzleri; hiç renk vermezler, duygularý gibidir, hayatlarýndaki geçer akçe “mantýk”týr... Mantýklarý onlarý “gerçekçi” kýlar zaten. Tanpýnar’ýn güzel yorumlamasýndaki gibi: Gerçekçilik, gerçekleri olduðu gibi kabul etmek demek deðildir. Gerçeklerden menfaatinize uyacak þekilde istifade etmektir!..
Bakmayýn siz onlarýn,12 Eylül döneminde Mamak, Metris ve Diyarbakýr cezaevlerinde iþkence görenlerin, asýlanlarýn isim listesini vererek, “bu isimleri aklýmýzda iyi tutmamýz gerekiyor, bu isimler, ciðeri beþ para etmez herifler tarafýndan asýlarak katledilen yirmili yaþlardaki gençlere aittir” türünden afilli cümlelerine.
Bakmayýn siz 2008 yýlýnda mesela Ece Temelkuran’ýn, “Kenan Paþaaa! Kenan Paþaaa! Öl öl yeniden diril, yeniden ölmek için diril ve yine öl! Bir gün çýkacaðýn sanýk kürsüsünde salya sümük aðlarken korkudan yerlerde süründüðünü görmek dileðiyle!” diye tribünlere oynadýklarý köþe yazýlarýna!
Bakmayýn siz “doðrularý cesaretle savunan bir ahlak abidesi” imiþ gibi, Habur’daki annenin acýlý mektubunu, 28 Þubat maðduru Yakup Köse’nin trajedisini, 12 Eylül maðdurlarýnýn yürek burkan hikayelerini yazdýklarýna!
***
Dün 12 Eylül üzerinden prim yaptýlar,  28 Þubat sürecinde dindar kesim üzerinden, bugün de Kürt sorunu üzerinden parsa toplamaya çalýþýyorlar. Yani bu çerçeveden bakýnca, aslýnda öyle bir dertleri hiç yoktu, umurlarýnda olan tek þey kendi hayat standartlarýný korumaktan ibaretti diyesi geliyor insanýn ama yine de bu kadar ileri gitmeyeyim!..
Referandum öncesinde, “12 Eylül’e yargý yolu açýlacakmýþ, kimi kandýrýyorsunuz, biz enayi miyiz” deyip ortalýðý yýkanlar, þimdi sanýrým olup bitene hâlâ inanamýyor olacaklar ki, yeni bir itiraz yolu nasýl bulabiliriz diye çabalýyorlar.
Bu gayretle akýllarýna gelen ilk cümleye yapýþtýlar: “12 Eylül yargýlansa ne olacak ki, 12 Eylül düzeni hâlâ yürürlükte!”
Tam anlamýyla insanýn aðzýný açýk býrakacak bir performans sergiliyorlar. 
Yapýp ettiklerine bakýnca bunlarý üç kýsýmda toplamak mümkün: Birincisi, bunu AK Parti’nin yapýyor olmasýný hazmedemeyenler. Ki bunlar mütemadiyen AK Parti’nin 12 Eylül’ün ürünü olduðunu ileri sürerek kendilerini belli ediyorlar.
Ýkincisi, son birkaç yýlda olan bitene hâlâ inanamayanlar. Böyle bir þey olamaz deyip hayal âleminde olduðumuzu düþünüyorlar ve kabullenemiyorlar.
Üçüncüsü de, bunun gelip geçici konjonktürel bir süreç olduðunu düþünüp, sistemin asýl sahiplerinin kýsa bir süre sonra geri geleceðini düþünenler. Ki bunlar da ne olur ne olmaz diye yapýlanlarý takdir etmekten uzak duruyorlar.
Açýkçasý “sandýða hýyar (*) attým” diyen bir zihniyetle mücadele etmek zor!
(*) Ertuðrul Özkök’ün 31 Aðustos 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi yazýsý.