Rehavet kapıyı bir kez çalar

Rehavet öyle mi? Sözlüklerdeki karşılığını aktarayım kısaca. Gevşeklik, ağırlık, tembellik, vurdumduymazlık. Biraz daha ayrıntılı ifade edersek; üzerine ağırlık çökmek, gereksiz yere gevşemek, tedbiri elden bırakmak, yapması gerekeni ihmal etmek, bir başkası nasıl olsa yapar rahatlığında davranmak. 

Son dönemde sıkça duyduğumuz sözcüklerden birisi ‘rehavet’. Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ardından farklı isimler, seçimlerle ilgili değerlendirme yaparken ‘rehavet’ nedeniyle sürpriz sonuçlar olabileceğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, neredeyse ortaokul yıllarından itibaren teşkilat tecrübesi edinen, deyim yerindeyse sahaya baktığı anda olup bitenin tomografisini çekebilen bir lider. Fotoğraf yerine tomografiyi özellikle kullandım. Çünkü bizzat tanık olduğum örnekler var ve Erdoğan tartışmasız seçim süreçlerini ve sahayı en iyi bilen isim. O nedenle ‘rehavet’ üzerinde durmak gerekiyor.

Gayrı meşru yapılarla, özellikle de terör örgütleriyle mücadele ederken, çok temel bazı zorluklar vardır. Bunlar örgütler için avantaj, onlarla mücadele edenler açısından dezavantajdır. Örgüt, zaten doğası gereği hukuk dışı bir yapıdır, gayrı meşru yöntemleri kullanmakta tereddüt etmez. Kuralsız davranır, amacına ulaşmak için her yöntemi meşru sayan bir tarzda hareket eder.

Oysa onunla mücadele edenlerin böyle bir şansı yoktur. Hukuk içinde kalarak hareket etmek zorundadırlar. Tersine davrandıkları zaman, onların da örgütten farkları kalmaz ki; terör örgütlerinin amaçlarından biri de budur.  

Terör örgütlerinin bir diğer avantajı ise, gündemlerinin sürekli olarak aktif olmasıdır.Yani her sabah, hatta her an, her dakika bir gündemi ve planı vardır. Onunla yaşar, onunla yoğrulur. Onu gerçekleştirmek için hareket eder. Oysa terörle mücadele edenler, çoğunlukla aynı ruh hali ve odaklanma içinde olmazlar. Hele bir de örgütün hedeflerini, onun arka planında kimlerin olduğunu ve nasıl bir yol haritası olduğunu doğru okumaz ve buna göre bir mücadele stratejisi oluşturmazlarsa; işte o zaman mücadeleyi kaybetmeye başlamışlar demektir.

Terörle mücadele veya benzeri haller, asla ve asla ‘rehavet’ kaldırmaz. Kişisel öfkeleleriniz, hırslarınız yahut haklı bile olsanız tepkileriniz, bunları öne çıkararak aktif mücadeleden çekilmenize gerekçe olamaz.

Buraya kadar söylediğim herşeyi unutun. Sözün kısası şu; uyanın ! Kendinize gelin!

Bir ana muhalefet partisi düşünün. Genel başkanı bir kaset operasyonu ile gönderiliyor. Milletvekilleri yıllarca hapiste tutuluyor. Bir diğer muhalefet partisi tam seçimlere girecekken yine pekçok milletvekiline kaset operasyonu yapılıyor. Bugünlerde eş başkanları tetikçi medya grubunda saz çalıp oynayan bir partinin mensupları, hatta seçilmiş belediye başkanları, daha dün denecek bir vakitte, dizi dizi kelepçeye vuruluyor. Aylar yıllar boyu içeride tutuluyor.

Bir başka siyasi partinin lideri, helikopter kazası süsüyle öldürülüyor. Bir diğerinin, yine merhum liderine aynı yapı tarafından yıllarca ağır hakaretler ediliyor.

Ama şimdi saydığım tüm bu partiler, akıllara durgunluk verecek bir ittifakla kendisine bunları yapan paralel örgütle birlikte hareket ediyor. O yapının çizdiği talimatlarla hareket ediyor. Paslaşıyor, aynı çatı altında seçime giriyor.

Diğer yanda da ‘rehavet’ var öyle mi! Nereye kadar rehavet? Kapınıza dayandıkları vakit nasıl! Bizzat zulme uğramaya ne dersiniz!  

Rehavet öyle mi! Evinde bekleyen, akıbetine razı olur.