Reina katilinin sað yakalanacaðýndan þahsen hiç ümidim yoktu. “Ya yurt dýþýna kaçýrýrlar veya ortadan kaldýrýrlar” diye düþünüyordum.
Nitekim katilin, sahte evraklarla Suriye’ye kaçýrýlmak üzere olduðu ortaya çýktý.
Ýstanbul Emniyeti’ni gönülden kutluyorum…
Kurumlarýmýz, FETÖ tahakkümünden kurtulunca neler yapabileceðini bir kere daha gösterdi.
Bu operasyonda polis kýlýðýndaki FETÖ’cü hainler devrede olsaydý, o katili özellikle öldürür ve polis aracýna baðlanmýþ cesedini; Ýstanbul caddelerinde sürükleyerek götürürlerdi. Böylece hem katilin konuþmasýný önler hem de algý operasyonu için aðzý açýk bekleyenlere süper (!) malzeme verirlerdi.
197 bin dolarlýk ‘radikal’
Bu hunhar saldýrýnýn, zamaný, mekaný, yöntemi ve sonuçlarý itibariyle, Diyanet’in hutbesiyle dolduruþa gelen bir radikal Müslümanýn iþi falan olmadýðýný söylemekten dilimizde tüy bitti.
Ayrýca böyle bir müptezel(!) 197 bin ABD dolarýný nereden bulmuþ acaba?
Ben terörle mücadele uzmaný olan Mustafa Çalýþkan’ýn yönetimindeki Ýstanbul Emniyeti’nin, uzun zamandýr devam eden çalýþmalarýný yakýndan takip ediyorum.
Ayný patrona hizmet eden “hibrit” terör örgütleri, Ýstanbul’a o kadar abanýyorlar ki, bu “Çalýþkan ekip” olmasaydý durum çok farklý olurdu.
Böyle bir kurumun, akýl almaz tedbirleri devreye soktuðu yýlbaþý gecesi, bir teröristin; çuval dolusu silah ve mühimmat ile Ýstanbul’un göbeðine kadar gelmesi olacak iþ deðildir.
Reina’nýn sahibi Mehmet Koçarslan ile defalarca konuþtum. O gece, uygulanan ve adeta cinnet noktasýna gelen güvenlik tedbirlerini, Reina yolunda kendisinin ve kýzýnýn; elindeki sandviç paketine varýncaya kadar nasýl arandýðýný, bagajlarýn didik didik tarandýðýný anlattý.
Bu katliam, derin yapýlarýn yoðun destek verdiði bir eylemdir.
DEAÞ olsa olsa tetikçi olabilir. “DEAÞ üstlendi” haberi, FETÖ ile iliþkisi çok derinlere dayanan Ýngiltere’nin, uluslararasý algý operasyonlarýný üstlenen ajanslarýndan birinin ortaya attýðý bir þaþýrtma bombasýdýr.
Katile kalkan olan ‘yaþamcý’lar!..
Bu katili ve arkasýndaki derin iþbirliklerini asýl perdeleyenler ise olaydan hemen sonra, düðmeye basýlmýþ gibi zýplayan “Yaþam tarzýna müdahale” simsarlarýdýr.
Bu çirkin yalan ile bu sinsi eyleme “çelik kafes” oldular, katile yardým ve yataklýk yapmaktan utanmadýlar.
Sadece “Yýlbaþý bize uymaz” diyen insanlarý, utanmadan; bu cinayetin azmettiricisi ilan ettiler ve kopardýklarý yaygara ile bu katliamýn kurcalanmasýný engellediler.
Koskoca ana muhalefet partisinin lideri bile bu þer korosuna yüksek sesle destek verdi ve komedinin sýnýrlarýný zorlayarak, on yýllardýr “laik” olan Türkiye’de laikliði, “katliama çözüm” diye önerdi?
Bir sotada üç kadýnla yakalanan bu katilin gerçekten dini hassasiyetleri sebebiyle 39 kiþiyi öldürdüðünü, yüzlerce yuvayý; din için söndürdüðünü düþünmek ancak o katil gibi “mankurt” olmakla mümkündür.
O halde bu operasyonun, “katliam sonrasý tetikçiler”i olarak onlar da sorumludur.
Katil “Maþa”ripov hesap verecek ve müstahakkýný görecektir.
Elbette “maþa”larý kullanan hain ellere ulaþmak kolay deðil ama Ýstanbul gibi bir okyanustan bu küçük yýlaný bulup çýkaranlar, sahibine de gidecek.
Ya bu operasyonun silahsýz tetikçileri ne zaman hesap verecek?