17 Mart 2014 günü (dün) YÖK Baþkaný Gökhan Çetinsaya, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin ev sahipliðinde düzenlenen Üniversitelerarasý Kurul’un açýlýþ toplantýsýnda, Yükseköðretim Bilgi Yönetim Sistemini tanýttý. Bu sistem, yükseköðretime dair temel veri ve göstergelerin anlýk bir þekilde öðrenilebilmesine imkan vermekte. Bu sistem sayesinde, yükseköðretim politikalarýnýn veri temelinde planlamasý kolaylaþacak.
Bu sistemden elde edilen yeni verileri deðerlendirmeden önce bir hususu vurgulamak istiyorum.
YÖK, kuruluþundan bugüne kadar, yükseköðretim sistemini koordine etme ve sistemik sorunlarý bertaraf etme konusunda yeterince etkili bir performans sergileyemedi. Bunun önemli bir sebebi, YÖK’ün çoðu zaman toplum ve hükümetlerle çatýþmacý bir rol üstlenmesidir. Rejim bekçiliði olarak ifade edilebilecek bu pozisyon, yükseköðretime iliþkin toplumsal talepler ve verilere yeterince duyarlý olmadý. Çatýþmadan beslenen bu pozisyon, verilerle konuþma ve toplumsal talepleri karþýlamaya yönelik planlamadan ziyade, baþörtüsü ve Ýmam Hatip düþmanlýðý üzerinden rejim sloganlarý atmayý yeðledi.
Normalleþme ve veri ihtiyacý
Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün 2007 yýlýnýn sonunda Yusuf Ziya Özcan’ý ve ardýndan 2011 yýlýnýn sonunda Gökhan Çetinsaya’yý YÖK Baþkaný olarak atamasý, yükseköðretim sisteminde önemli bir normalleþmeyi beraberinde getirdi. Bir baþka ifadeyle, YÖK artýk rejim bekçiliðinden ziyade, asli iþine odaklanmaya baþladý. YÖK, asli iþine yani yükseköðretimin planlamasý ve koordinasyonuna odaklandýkça, sloganlar eþliðinde politika üretemeyeceðini gördü.
YÖK’ün halen izlediði birçok politika ile YÖK’ün mevcut yapýsý, bilimsel ve sistematik açýdan deðiþik eleþtirilere açýk. Bunu bizzat Cumhurbaþkaný Gül ve YÖK Baþkaný Çetinsaya da dile getirmekten çekinmiyor.
Çetinsaya’nýn açýkladýðý yükseköðretim bilgi sistemi, böyle bir arka plana dayalý. Yani, bu tür bir sistem, YÖK olsun veya olmasýn, hem mevcut yükseköðretim politikalarýnýn izlenmesi hem de yeni politikalarýn üretilmesi anlamýnda oldukça geç kalmýþ ve bir o kadar da önemli bir adým. Bu sistem sayesinde elde edilecek güvenli veriler, yükseköðretim sisteminin yeniden yapýlandýrýlmasýna da ýþýk tutma potansiyeli de taþýyor. Ayný þekilde, YÖK, ÖSYM, MEB, TÜBÝTAK, Kalkýnma Bakanlýðý ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlýðý gibi kurumlarýn da eðitim ve bilim politikalarý üretirken saðlýklý verilere ihtiyacý var. Örneðin, üniversite giriþ sýnavýna iliþkin olasý bir deðiþiklik, mevcut yükseköðretim talebini anlamadan yapýlamaz. Nihayetinde küçük bir ülkeden bahsetmiyoruz. Yükseköðretimdeki öðrenci sayýsýnýn -açýköðretim dahil- neredeyse 5.5 milyon olduðu bir ülkeden bahsediyoruz!
Büyüme ve sorunlarý
Çetinsaya’nýn açýkladýðý güncel verilerden anlaþýldýðý kadarýyla, Türkiye’nin yükseköðretimdeki brüt okullaþma oranlarý, Ýngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin önüne geçmiþ durumda. Bir baþka ifadeyle, Türkiye yükseköðretim sistemi, son yýllarda olaðanüstü bir büyüme gerçekleþtirdi.
Bu büyümede açýköðretim, ikinci öðretim ve tezsiz yüksek lisans gibi programlarýn da önemli bir payý var. Bununla birlikte, 18-22 yaþ aralýðýndaki gençlerin yükseköðretimdeki okullaþma oranlarýnýn (net) %40’larýn üzerine çýkmasý oldukça önemli. Çetinsaya’nýn konuþmasýnda vurguladýðý gibi, 4+4+4 yani zorunlu eðitimin 12 yýla çýkarýlmasý dolayýsýyla 2016 sonrasý lise mezun sayýsý daha da artacak. Bu lise mezunlarýnýn bir kýsmý da zamanla üniversiteli olacak. Yani, mevcut eðilimler, Türkiye’nin net okullaþma oranlarý açýsýndan da geliþmiþ ülkelerle arasýndaki farký hýzla kapatacaðýný göstermektedir.
Söz konusu bu büyüme, doðal olarak sorunsuz deðil. Yükseköðretimin kalitesi, finansmaný ve yükseköðretim mezunlarýnýn istihdam olanaklarýna iliþkin ciddi sorunlar var. Bu sorunlarýn giderilmesi de bilimsel verilere dayalý analiz ve politikalarýn geliþtirilmesine baðlý. Aksi halde, yükseköðretim sisteminin sorunlarýnýn daha da büyümesi muhtemel.