Sayýn Ilýcak’ýn köþesinden gördüðüm kadarýyla Nazlý Haným AB Bakanýmýz Sayýn Egemen Baðýþ ile bir toplantýda birlikte oluyor, AB sürecine iliþkin çok olumlu bir kanaatle toplantýdan ayrýlýyor; Nazlý Hanýmýýn bu köþe yazýsý üzerine de Prof. Mehmet Altan kendisine bir soru yöneltiyor, soru Türkiye’nin açabileck iken açýlmasýný arzu etmediði üç fasýl ile ilgili, Rekabet, Kamu Alýmlarý ve Sosyal Politikalar.
Sayýn Ilýcak Altan’ýn sorularýný ve eleþtirilerini Sayýn Baðýþ’a yöneltiyor ve Baþ Müzakerecimiz ve AB Bakanýmýz Sayýn Egemen Baðýþ da bu görüþleri yanýtlýyor.
Konuya iliþkin benim de ilk dile getireceðim konu, tek tek fasýllardan da önce, bir yöntem meselesi; AB sürecine ulusal çýkar çerçevesinden bakmanýn, Sayýn Baðýþ böyle yapýyor demiyorum asla, kimseye yararý yok ve olmamýþ da. Zaten ulusal çýkar kavramý da çok tartýþmalý, hatta kanýmca hiç olmayan bir kavram; ulusal çýkar denen kavram, örgütlü ve etkin bir baský grubunun kendi grup çýkarlarýný “ulusal” þapkasýyla herkese dayatmak istemesinden baþka bir þey deðildir. Yakýn geçmiþimize, yakýn geçmiþimizin yargý kararlarýna, egemenlerin söylemine bir bakalým, kim ulusal çýkar demiþ ise mutlaka baþkalarýna bir kazýk atmak, onlarý baskýlamak, sindirmek için söylemiþ galiba. AB meselesi de hem bizim hem de AB üyesi ülkeler için ulusal çýkar kavramýnýn aþýlmasý gereken bir alan; AB bugün büyük bir sýkýntý içinde zorlanýyor ise, bunun nedeni, çoktan aþýlmasý gereken konularý, mesela ulusal bütçe hakký konusu, ulusal çýkar bahanesiyle aþamamýþ olmalarýndan. Ayný þeyi Türkiye için de söylemek mümkün; askeri vesayet Türkiye’ye senelerce “ulusal çýkar böyle gerektiriyor” diye dayatýlmadý mý?
Gelelim söz konusu AB ile müzakereye açýlmasý gereken üç fasla, Rekabet, Kamu Alýmlarý ve Sosyal Politikalar fasýllarýna.
Ýsterseniz kamu alýmlarý faslýndan baþlayalým; burada da iki kesim karþý karþýya: Müteahhitler ve müteahhitlerin büyük ölçüde finanse ettiði genel anlamýyla siyaset kurumu ve karþýsýnda da en genel anlamýyla vergi mükellefleri, vergi veren yurttaþlar.
Kamu alýmlarý faslýnda AB standartlarýna gelin(e)memesi kamu alýmlarýna tabi bir kamu hizmetinin müteahhitler lehine, vergi mükellefi aleyhine, dýþ rekabet azaldýðý için, daha pahalýya üretilmesi demektir ve iþin özü de budur; biz yazarlar, gazeteciler, üniversite hocalarý burada muðlak bir kamu yararý, ulusal çýkar adýna müteahhitleri mi, vergi mükelleflerini mi savunacaðýz?
Mesele sadece kamu hizmetini daha pahalýya da üretmek olmayabilir; altý þiddetinde, japonlarýn masalarýndan bile kalkmadýðý bir depremde kamu inþaatlarýnýn altýnda ölen vatardaþlarýn “ulusal çýkarýný” kim savunacak mesela?
Gelelim rekabet meselesine.
80’li, 90’lý senelerde bütçe açýklarý ile enflasyon arasýnda doðru ama eksik bir bað kurduk; AK Parti iktidarýnda muhteþem bir süreç yaþandý, aþýlamaz gibi duran bütçe açýklarýný Maastricht kriterlerinin altýna çektik, enflasyon da nispi olarak düþtü ama hala yüzde yedinin üzerinde ve bu oran hem yüksek, hem tehlikeli hem de ekonomik etkinliði azaltýcý.
AB standartlarýna gelemeyen enflasyon oranýnýn altýnda, baþka þeylerin de yanýsýra, acaba rekabet eksikliðinin yarattýðý bir fiyatlama alýþkanlýðýnýn, maliyetler artý ortalama bir kar haddi, (mark up pricing) yatmasýn?
Rekabet faslýný AB (Ankara) standartlarýna getirsek acaba daha fazla doðrudan yabancý sermaye çekerek cari açýk meselesini aþar, çok daha hýzlý büyüyemeyiz mi?
Sosyal politikalar faslýnýn gerekleri ise Türkiye’de çalýþanlara daha insanca davranmak, daha az iþ kazasý demek özünde; bundan herkes ama baþta da siyasi iktidar karlý çýkmaz mý?
Sosyal politikalar faslýnýn açýlmasýna itiraz acaba ulusal çýkar bahanesiyle ilkel iþletmelerin patronlarýnýn çok ilkel iþletme koþullarýný çalýþanlara dayatmak olmasýn?
twitter.com/KarakasEser