Geçtiðimiz günlerde Ýzmir’in iki köklü üniversitesi Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nin rektörlük atamalarý gerçekleþti. Rektörlük seçimleri beraberinde bazý tartýþmalarý da gündeme getirdi.
Seçim sathý mailinde üniversite camiasýna yakýþmayacak tatsýz tartýþmalar oldu. Bu tartýþmalarý bir tarafa býrakýrsak Ege ve Dokuz Eylül Üniversitelerinde rektörler genelde Týp Fakültelerinden seçiliyor. Týp dýþýndan deðerli bir akademisyenle konuþurken, Týp Fakültelerindeki kadro yoðunluðu nedeniyle oy çoðunluðunun tek egemenlik oluþturduðunu ifade ediyor. Bunun haksýz bir rekabete yol açýp açmadýðý da bir tartýþma konusudur. Ancak bütün bunlarýn ötesinde üniversitelerde seçimli atama mý, yoksa doðrudan atama mý? Bu konu tartýþmanýn odaðýnda önemli bir konu olarak öne çýkýyor.
Mevcut þartlarda rektör belirleme seçimleri üniversitelere yarar deðil, zarar verdiði görüþü aðýrlýk kazanmaktadýr. Ayrýca seçim nedeniyle Üniversite de barýþ ortamý kaybolurken, sistem verimsizliði de beraberinde getirmektedir. Seçim sürecinde birçok olumsuzluklar ve bölünmeler oluþuyor. Nitekim Sayýn Cumhurbaþkanýmýz Abdullah Gül’de bu sistemin saðlýklý olmadýðýný ifade ederek konuyla ilgili olarak þu görüþleri dile getirmiþtir: “Rektör seçimlerinde uygulanan doðru bir metod deðil. Gerçekten üzücü. 20 yýl siyaset yaptým, siyasette görmediklerimi rektör seçimlerinde görüyorum. Bir bilim adamýnýn seçim kampanyalarýnda, kendisine yaralar açýlýyor. Seçilen 6 kiþiyi YÖK 3’e indiriyor, birini de ben rektör atýyorum. CV’lere bakarsanýz, çok iyi bilim adamlarý var ama idareciliði olmayabiliyor. Rektörlük konusu çok zorlandýðým, mutlu olmadýðým bir alan. Akademik rektörle yöneticiyi ayrý tutmasýný düþünebiliriz. Bir kalp uzmaný ya da bir felsefeci, rektör olduðunda, üniversitede 10 bin kiþiyi idare ediyor. Üniversitenin levazýmýyla da, yemeðiyle de, inþaat iþiyle de uðraþýyor. Akademik rektörle üniversite yöneticisi birbirinden ayrý olmalý.”
Sayýn Cumhurbaþkanýmýzýn görüþlerine katýlmamak mümkün deðil. Bu kurumlarýn hangi nedenle olursa olsun yýpratýlmasý ülkemiz adýna kayýptýr. Zamanýnda devlet üniversitelerinde görev yapmýþ rektörlük seçimlerine girmiþ, bir vakýf üniversitesinde halen rektör olarak görev yapan çok deðerli bir hocamýzla konuþtuðumuzda þu görüþleri dile getiriyor: “Rektörlük seçimleri kaldýrýlmalý, atama yöntemi gelmelidir. Çünkü seçim sistemi üniversiteleri bölüyor. Bende devlette çalýþtýðým dönemlerde rektör adayý oldum. Bunun çok acý tecrübelerini de yaþadým. Bu seçimler nedeniyle üniversitelerde kan kaybý yaþanýyor. Bir üniversitenin seçim sistemine girmesi bilimsel çalýþmalarý da olumsuz etkiliyor. Gözlemlerim ve kanaatim seçim adýna üniversitelere verilen zarar belki de on yýllarca düzeltilemeyecek boyuttadýr. Yerel yönetici belirlemeyi andýran ön seçimin yarattýðý iliþkiler bilim insaný ortamýna yakýþmýyor ve ciddi eleþtiri almaktadýr. Seçim ekonomisi gündeme geliyor. üniversitelerde de seçim yapýyorsunuz. Ýnsanlar birbirini kýrdýðý ile kalýyor.”
Gerçek þu ki rektörlük seçimleri Üniversitelerde bir takým kýrýlmalarý ve onarýlmaz yaralarý da beraberinde getiriyor. Ayrýca rektörlük içinde her aday için bir kez ile sýnýrlandýrýlmasý yerinde olacaktýr. Diðer taraftan benim üniversiteler ile ilgili görüþüm Cumhurbaþkanýmýzýn da söylediði ve Saðlýk Bakanlýðýnýn hastanelerde uygulamaya baþladýðý yeni sistem gibi üniversiteleri de idari ve akademik yönetim olarak birbirinden ayýrmaktýr. Bir rektör iþletmecilik ile deðil, üniversitesinin bilimsel ve akademik geliþimini saðlamakla görevli olmalýdýr. Býrakalým hocalarýmýz asli görevleri bilimsel ve akademik çalýþmalara dönsün. Dünyanýn 10. büyük ekonomisi olma hedefinde ki ülkemizin de buna ihtiyacý var. Hocalarýmýzýn enerjisini bilimsel ve akademik yarýþ yerine, seçim yarýþýnda tüketmeleri ülkemiz adýna da kayýptýr.