3 Haziran 2016’da vefatı üzerine, 5 Haziran 2016 günlü Star’da, ‘Bir sporcu olmanın çoook ötesinde, Muhammed Ali..’ başlığıyla bir yazı yazmıştım, ama, onun verdiği mesajlar daha pek çok yazıları da hak ettiğinden, vefatının 4. Yıldönümü dolayısiyle Muhammed Ali hakkında bir yazı yazmayı daha planlamıştım.
Ancak, o günlerde B. Amerika’nın Minneapolis şehrinde, siyah derili bir insanın, beyaz derili bir polis tarafından -velev ki, bir suç isnadıyla da olsa- yakalandıktan sonra, yere yatırılıp, o polisin, onun ensesine diziyle bastırması ve onun ‘I Can’t Breathe! / Nefes alamıyorum!’ şeklindeki hırıltılı feryadına bakılmaksızın öldürülmesinden sonra, Birleşik Devletler’i derinden sarsan ‘siyah öfke ayaklanması’ öne çıkınca.. Muhammed Ali, sadece vefat yıldönümüyle değil, İslâmî-insanî bakış açısıyla gündemdeki yerini zâten almış ve gündeme ve hâfızalara yeniden gelmişti.
Konunun iyi anlaşılabilmesi için, önce, hele de Anglo-Sakson dünyasının genel dünya görüşünün ‘WASP’ (White-Beyaz/Anglo-Sakson/Protestan) formülüyle anlatıldığını gözönünde bulundurmak gerekiyor.
İngiltere’nin son 100 yıldaki en meşhur liderlerinden ve ‘Hristiyanlığı anlamak isteyenler Avrupa’yı; Avrupa’yı anlamak isteyenler İngiltere’yi anlamalıdır..’ diyen Winston Churchill 1937'de, ‘Daha güçlü bir ırkın, daha yüksek seviyeli bir ırkın diğer insanlara yanlış yaptığını kabul etmiyorum’ diyordu. Churchill'e göre, ‘Beyaz Protestan Hristiyanlar en üstte, beyaz Katolikler ise, diğer toplumların üstünde yer alıyor’du.
Biz Müslümanların insana bakışı ise, Kur’an-ı Kerîm’in Hucûrat Sûresinin, ‘Allah ındinde en üstününüz, taqvâ ve fazilette üstün olanınızdır.’ meâlindeki 13. âyetinde ve Hz. Peygamber (S)’in de Vedâ Haccı Hutbesi’ndeki, ‘Ey insanlar, hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır..’ beyânında son derece sâde ve net şekilde ve 14 asır önce ortaya konulmuştur.
Amerika kıtasının keşfinden sonra, 500 yıldan bu yana, özellikle de B. Amerika’da kurulan ‘beyaz insan imparatorluğu’nun ilkel zulmüne karşı biriken tepkilerin sonunda yeni bir öfke seli yaşatması, o sefil anlayış terkedilmedikçe son olmayacaktır.
Bu açıdan, ‘Beyaz insan’ın tahakkümüne karşı çıkanların sloganı, ‘Black Lives Matter/ Siyah hayat önemlidir..’ sözündeki mânâ, intikam almak isteyen bir hınçlı tepkiyi ifade etmektedir.
Halbuki, Cassius Clay isimli ve 21-22’sinde genç bir siyahî boksör, 1964- Roma Olimpiadları’nda ağır sıklet şampiyonu olduktan hemen sonra, ‘Benim adım Muhammed Ali’dir’ demesinden itibaren, bir anda bütün dünyanın ilgi odağına oturduktan sonra, Allah’u Teâlâ’nın her yaratışına olduğu gibi, insanların deri rengi konusuna da, merhûm Malcolm X gibi kalb gözü ile bakmaya çalışıyordu.
Bu yüzden, Muhammed Ali’nin oğullarından M. Ali Jr.’un evvelki gün yaptığı açıklamada, haftalardır pankartlarda yer alan ‘Black Lives Matter’ sloganına karşı çıkması ve, ‘Babam hayatta olsaydı, sadece siyah değil, bütün canlar /hayatlar önemlidir, derdi.’ demesi doğrudur. (Bu delikanlının sonra da, Müslümanlara düşmanlığını hele de Kudüs ve Filistin konusunda net olarak ortaya koyan Trump’a -cellâdına âşık idamlık misâli- destek verdiğini açıklaması ise, bir ayrı konu..)
Muhammed Ali, evet önce, ‘boks’la sivrilmiştir, ama, onun aslî kimliği Müslümanlığı üzerine kurulmuştu. Bunun için de Vietnam Savaşı’na asker olarak katılmayı inancına aykırı buluğu için reddetmesinden dolayı ağır baskılarla karşılaşmış, ama, asla eğilmemişti.
Son yıllarında Parkinson rahatsızlığı çeken ve hareket ve konuşma kabiliyetini büyük çapta kaybeden Muhammed Ali, vefat ettiğinde, cenazesine, Devlet Başkanı seviyesinde katılan tek Müslüman lider Tayyib Erdoğan olmuş ve AK Parti İstanbul m.vekili (şimdi, Meclis İdare Âmiri) Hasan Turan da tâbutunu taşımıştı.
(İkinci bir ‘Malcolm X’ /Mâlik eş’Şâbâz konumunda olan) Muhammed Ali’nin ruhu için Allah’u Teâlâ’dan rahmetler dileyerek..