Retorik yapma... İnsan ol!

Kelimelere dans ettirme becerisine sahip zat, delirme noktasında kaleme aldığı yazılarına bir yenisini daha ekledi; bu iktidarı oluşturan, bu iktidarı destekleyen, bu iktidara onay veren hemen herkes “katil, hırsız, omurgasız, zorba, alçak, kullanışlı sefil, omurgaları maaş çekleriyle kırılmış yağlı sürüngen...”

Bu kadar küfrü arka arkaya sıralama hakkını elinde bulunduran zat, “Müslüman Türk hükümeti Roboski’de Kürtleri bombalıyor” demiş bir zattır. Aynı zamanda, “Gördüğünüz gibi, ben terbiyesiz bir adamım” demiş bulunan bir zattır.

Böyle cümleler kuran, meselelere retorikle yaklaşan, öyle olmadığı defalarca ispatlandığı halde aynı ezber “hükümleri” tekrarlayan insanlara ne anlatsanız boş.

Sözün şehvetiyle saldırırlar...

Hakikatle değil, oluşturulmuş “imaj”larla kalkışırlar...

Kısacası, pislik yaparlar... Bunu da, kurdukları süslü ve parlak cümlelerle kamufle ederler.

Efendim, susacak mıymışız?

Susanlar varmış... “Yazar kılığında, bir hırsız çetesinin erketeliğine soyunmuş ve maaş diye soygundan pay alan reziller, kendilerini para karşılığında kullandıra kullandıra aşınmamış yeri kalmayan kullanışlı sefiller, alçakça bir zorbalığı dilleri dışarıda zevkle seyredip 
iktidardan cinayetleri alkışlama karşılığında kanlı bir bahşiş bekleyenler, omurgaları maaş çekleriyle kırılmış yağlı sürüngenler...”  Onlar susuyormuş...

Sen de sustun aslanım. Haksızlıklar karşısında dilsiz şeytan kesildin. Hâlâ susuyorsun. 

Bugün steril ve güvenli alanlarda oynadığın “muhalif” rolü sana şeref kazandırmayacak. Kurgulu isyanın, mevzun suskunluğunu gizlemeye yetmeyecek. Tarih, devlet içinde yuvalanmış çetelerin işlediği cinayetlere nasıl göz yumduğunuzu, “himmet konsorsiyumu”nun ianeleriyle nasıl siftindiğinizi yazacak. Masum insanlara hangi kumpasları kurduğunuzu ve üçüncü şahısları buna nasıl inandırdığınızı, kimlerin yüzünü yere baktırdığınızı, cinayetlerinize “ortakçı” bulmak için hangi rezil yalanlara başvurduğunuzu yazacak. Kuddusi Okkır’a reva gördüklerinizi yazacak. Fişlemelerle, dinlemelerle, gizli kayıtlarla insanların hayatını nasıl kararttığınızı yazacak. Hrant Dink’in hangi mekanizmalarla ortadan kaldırıldığını bildiğiniz halde, niçin dut yemiş bülbüle döndüğünüzü ve hangi yüzle “Hrant Dink Ödülü”nü kabul ettiğinizi yazacak.

Retorik yaparak, rezilliklerinizi bastırmazsınız.

Bir gün, “Nedir şu Ergenekon, Balyoz, Kafes meselesinin aslı?” diye soracaklar. Askeri Casusluk Soruşturması’nda içeri tıktırmayı başardığınız 400 casusu (!) hatırlatacaklar. Kalemiyle geçinen Mustafa Kaplan’ı ve Bünyamin Ateş’i hatırlatacaklar; “Bu iki gazeteciden ne istediniz? Fethullah Gülen’i eleştirmenin cezası 17 ay tutukluluk mu olmalı?” diye soracaklar. Evine bomba konulan garibanları hatırlatacaklar. Himmet mekanizmasının çöktüğü ve haraca bağladığı işadamlarını hatırlatacaklar. Devletin gizliliğine sızan çeteleri hatırlatacaklar. Yatak odalarına kamera yerleştiren ağzı dualı müntesipleri hatırlatacaklar ve niçin bütün bunlara sessiz kaldığınızı soracaklar.

Efendim, “Kürt sokaklarının kuşatılmış gecelerinde baskınlar düzenletip, çocukları vurduranların öldürttüğü gençler ağıtlarla toprağa bırakılırken...”

Bırak edebiyat yapmayı...

Biraz da HDP’nin öldürttüğü gençleri gör. Kanlı elleriyle bağlamaya yumulan Demirtaş’ı gör. Yasin Börü’yü gör.

PKK’nın cinayetlerini gör. Yola döşenen mayınları gör. Keskin nişancıları gör. Üç yaşındaki çocuğunun yanında vurulan gencecik subayları gör. Ensesine kurşun sıkılan polisleri gör. Fırat Sımpil’i gör. Sırtını PYD’ye yaslayanları gör. Öldürülen “çorbacı çırakları”nı gör...

Hem bu cinayetlere göz yumacaksın, hem de utanmadan iç savaş çığlıkları atacaksın. 

Hırsını alamayacaksın, “Bize çok acı çektirecek büyük bir altüst oluş gerekli” deyip “darbe” siparişinde bulunacaksın. Biraz insan ol!