32. Ýstanbul Film Festivali dünya sinemasýnýn genç ustalarýndan Carlos Reygadas’ý da nihayet konuk etti. Nihayet diyorum çünkü ilk filmi “Japonya”dan beri ülkemizdeki sinemaseverler tarafýndan büyük bir ilgiyle takip edilir Reygadas. 9 Nisan Salý günü ÝKSV Salon’da Sinema dergisi editörü Engin Ertan moderasyonunda verdiði ustalýk dersinde de filmlerindeki gibi bir performans verdi Reygadas. Kelimenin iki anlamýyla da esprili cevaplarýyla günümüzde sinemaya, genel olarak sanat yaklaþýmýnýn zaman zaman ne kadar çarpýtýldýðýný gayet güzel ifade etti.
Birçok yetenekli genç yönetmen var sinemada. Ama Reygadas gibi herkesi þaþýrtabilen, “Bakalým yine ne yaptý?” diye merak ettiren, her filmi sürprizler içeren bir benzeri daha yok. Meksika sinemasýnýn “yükselen deðer”leriyle de ortak bir noktasý bulunmuyor Carlos Reygadas’ýn. Her anlamda nevi þahsýna münhasýr bir sinemacý. Filmlerinin asla geniþ kitleye hitap etmeyeceði varsayýmýyla daðýtýmcýlar tarafýndan çok kýsýtlý bir çerçevede tutulur. Ama bu onu film festivallerinde yedinci sanatýn en itibarlý temsilcilerinden biri kýlar. Rotterdam Film Festivali’nde keþfedildikten sonra Cannes’a davet edilen ve o günden beri her filmi Altýn Palmiye için yarýþan kaç yönetmen var ki?
***
Festival’de Reygadas’ýn filmografisini “Japonya” ile birlikte oluþturan “Cennette Savaþ”, “Sessiz Iþýk” ve “Post Tenebras Lux” adlý filmlerinden oluþan bir retrospektif düzenleniyor. Baþlýðý da onun bir söyleþisinde sarf ettiði “Gerçek mucizedir” cümlesi. Salon’da “Bir baðlam içerisinde söylemiþimdir” diye alttan almasýna raðmen yalýn ve anlaþýlýr olduðu kadar derin ve felsefi bu özdeyiþ, onun filmlerini popüler sinemanýn çiðnenip çiðnenip aðzýmýza verilmiþ çikletleri gibi “anlamaya” çalýþan çevrelere verebileceði en zarif cevap olsa gerek.
Reygadas’ýn mizah anlayýþý, ele aldýðý her konuya içsel bir ironiyle yaklaþýmý hakikaten eþsiz. Fakat Reygadas kendini muzýr, muzip, tabu kýrýcý, sürprizler hesaplayan bir auteur olarak görmüyor. Aklýndan geçenleri anlatmak istediði öyküye aktaran gerçekçi bir sinemacý olarak tanýmlýyor. Açýkçasý ben onu Tsai Ming Liang ya da Philip Grandrieux misali zamanýmýzýn özgün yaratýcýlarýndan biri olarak görüyorum.
Yapýtlarýnýn birkaç kez Tarkovski ve Kiarostami filmleriyle kýyaslanmasýna hiç gocunmamasýný, gayet alçakgönüllü biçimde bu yönetmenleri çok beðendiðini, onlarýn filmlerinden etkilendiðini; Bresson’un sinema kuramýna kendini yakýn gördüðünü ve onun model diye adlandýrdýðý (ve ille de insan olmasý gerekmediðini düþündüðü) amatör oyuncularla çalýþmada ondan esinlendiðini söylemesini çok takdir ettim.
Açýkçasý kim uzun plan kullansa Tarkovskiyen bulunur... Reygadas’ýn filmlerinin resim sanatýnýn inceliklerini hatmetmiþ bir yönetmenin dokunuþunu taþýmasý da ille de bir referans arandýðýnda Tarkovski ismine -baþka birçok ismin yaný sýra- iþaret ediyordur. Ancak içerik düþünüldüðünde Reygadas da sanýrým benim kadar þaþýrýyordur sinemasýnýn Tarkovski gibi bir üstadýnkiyle karþýlaþtýrýlmasýna. Reygadas filmlerinde inanç ve mistisizmin tamamen ironik biçimde ortaya çýkmasý da onu Tarkovski’den oldukça uzaða taþýyor, bana kalýrsa. Ondaki Britanyalýlara taþ çýkartan mizah anlayýþýyla Tarkovski’yi yan yana getirmek de çok zorlama olur! Belki bu yüzden Kiarostami’ya daha yakýn buluyor kendini ama Ýran sansürüyle Reygadas’ýn en doðal haliyle yer verdiði cinsellik asla yan yana gelmeyecektir!
Bir buçuk saatlik süresi dolu dolu akýp giden ustalýk dersinde Carlos Reygadas’ýn senaryolarýný plan plan yazdýðýný ve çekeceði ölçüye uygun, ayrýntýlý story boardlar çizdiðini öðrendik. Böylesi bir titizlik ve çalýþkanlýk da o sürprizli filmlerin ardýndaki Reygadas faktörünün sadece zeka ve mizah duygusuyla tesadüfen oluþmadýðýný, çok da emek sarf edildiðini kanýtlýyor. “Post Tenebras Lux”e mesafeliydim doðrusu önceki filmleri kadar coþkuyla sevmemiþtim... Ama bu ustalýk dersi onunla aramdaki mesafeyi de kapattý büyük ölçüde. Umarým ÝKSV bu ustalýk dersini internetten ya da DVD olarak yayýnlar!