Ülkesini terk ediyor... “Risk Altýndaki Akademisyenler Konseyi”ne baþvurmuþ... “Ýngiliz üniversitelerinde ders veririm” diyor.
Profesör Murat Belge’den söz ediyorum.
Ülkesini politik nedenlerle mi terk ediyor? Ona iliþkin bir açýklamasý yok.
Böyle bir hava uyandýrmak istediði belli... Baþvurduðu kuruluþun ismi bu izlenimi veriyor. Ama bir taraftan da meselenin sadece “akademik” olduðunu söylüyor. Murat Þevki Çoban’ýn K24’te yaptýðý söyleþiden aktarýyorum: “Benim Ýngiltere’deki akademik çevrelerle iliþkim her zaman olmuþtur. Daha önce de gittim, çalýþtým, geldim. Þimdi olursa, gene gider, çalýþýr, gelirim. Mesele budur. Mesele sadece akademik...”
Bu açýklamayý, belli ki, “örselenmemek” ve “kendini küçük düþürmemek” için yapmýþ. Politik olarak niza halinde bulunduðu insanlarla çekiþmeyi “tenezzül meselesi” yaptýðýný anlatmaya çalýþýyor...
Biraz daha sýkýþtýrýlsa, “Onlar kim oluyor ki, bana ülkemi terk ettirecekler!” diyecek.
Bunu demek istemiyor.
Farklý yorumlar çýkarmamýzý da istemiyor.
Biliyor ki, mesele bir o kadar da politik... Bunu bizim bildiðimizi de biliyor. O zaman, bunu tahkim edecek hikâyeler anlatmasýný isteyeceðiz kendisinden ve durduk yerde nafile bir mesainin içine sokacaðýz.
Mesele sadece “akademik” olsaydý, bu terk ediþi bazý acý eleþtirilerle süslemezdi ve “bu Türkiye”den umudunu kestiðini ima eden yazýlar yazmazdý.
Mesele, tamamen politik...
Üniversite kampusunda içki yasaklandýðýnda, ders aralarýnda öðlen rakýlarý içmeyi “rutin ayin” haline getirmiþ Profesör Murat Belge çok bozulmuþtu... Bu yasaðý, kendini zorlayarak, “irticai tercih”le, “gericilik”le (siyasi iktidarýn “norm dayatma” çabasýyla) açýklamaya çalýþmýþtý. Biraz da ayýp etmiþti tabii.
Þimdilerde akademik irtibat kurmaya çalýþtýðý Ýngiliz üniversitelerinde durum nasýl? Türkiye’deki uygulamadan farklý deðil elbette.
Peki, içki yasaðýnýn sadece akademik mesaiyle sýnýrlý olduðunu bilen (bütün “medeni” ve “geliþmiþ” ülkeler için geçerlidir bu) Profesör Murat Belge ne yaptý?
Zekâmýzla alay etme yolunu seçti.
Hem meseleyi (utanmadan) siyasi iktidarýn norm dayatma çabasýyla açýkladý, hem de vaki norm dayatma çabalarýnýn olasý kötü sonuçlarýný hatýrlatarak aba altýndan “asker sopasý” gösterdi: “Ordu izin vermez...”
Murat Belge kategorik olarak bütün darbelere karþýdýr.
Nokta dergisinin vaktiyle sorduðu bir soruya (“darbe olursa tavrýnýz ne olur?” sorusuna), “mücadele ederim” ya da “direnirim” gibilerden bir karþýlýk vermiþti.
Bir “direniþçi” olarak Murat Belge biraz sakil duruyor, çünkü bunu 15 Temmuz’da tecrübe etmiþtik (“Ya Allah bismillah” diyenlerin arasýnda iþi olmadýðý için sokaða çýkmamýþ), ama yine de mütemadiyen demokrasiye vurgu yaptýðý, darbelerin yol açtýðý toplumsal travmalar üzerine “kayda deðer” yazýlar yazdýðý ve sürekli militarizmlerden þekvacý bir görüntü verdiði için, biz onun darbelerle baþýnýn hoþ olmadýðýný biliyoruz.
Daha doðrusu, böyle olduðunu varsayýyoruz.
Fakat anti-militarist Murat Belge, yine de darbeyi “güvence” olarak görüyor. Merak etmemeliymiþiz, laikliðin tehlikeye düþmesine ordu izin vermezmiþ...
Ýçki yasaðýný “laiklikten koparýlmýþ bir ödün” saydýðý için mi, bütün medeni ve geliþmiþ ülkelerde cari olan uygulamayý “siyasi iktidarýn norm dayatma çabasý”yla açýklýyordu?
Daha doðrusu, Murat Belge öðlen rakýlarýna devam etsin diye, ordu darbe mi yapmalýydý?
Elbette bu soruya “evet” demeyecektir ama norm dayatan bir siyasi iktidara karþý giriþilmiþ darbeyi de o kadar sorun yapmayacaktýr.
Nitekim yapmadý...
15 Temmuz’u nesnel bir soðukkanlýlýkla karþýladý ve darbeyi bastýranlarýn heyecanýna hiç iþtirak etmedi. Hatta o heyecanla ödeþen, o heyecaný itibarsýzlaþtýran “ironik” yazýlar yazdý.
Hadi Ýngiltere’ye gitsin de...
Orada ne yapacak?
Ýngilizlere hiç bilmediði “Türk þiiri”ni mi anlatacak? Emrah Serbes’le James Joyce’u mu karþýlaþtýracak? (Murat Belge’ye göre önemli bir romancýmýzdýr Emrah Serbes.) Artýk dünyada esamisi okunmayan Althusser’i öðretip, tereciye tere mi satacak?
Hadi gitsin!