Risk almadan sahne almak!

Anayasa Mahkemesi Baþkaný Haþim Kýlýç’ýn konuþmasýnýn ardýndan yaptýðým ‘üçüncü taraf’ tanýmlamasýna farklý tepkiler aldým. Anlamak isteyenler kadar, saçma bulanlar oldu. Tablonun aslýnda bu kadar karmaþýk olmadýðýný, sadece iki taraf olduðunu söyleyenler de.

Öyle mi gerçekten? Seçim öncesinde hýz kazanan, bir yanda iktidar, daha doðrusu Tayyip Erdoðan, diðer yanda ‘paralel yapý’ olarak tanýmlanan güçler arasýndaki kavga ayný þekilde devam mý ediyor? Yoksa Erdoðan’ýn karþýsýndaki cephede bazý deðiþimler mý var? Bir soru daha. Acaba seçim öncesinde ortaya çýkan bu çatýþmanýn dýþýnda kalan, soðukkanlý ve ne yaptýðýný iyi bilen bir yapý var mý gerçekten?

Önce 30 Mart öncesi sahaya sürülen aktörün durumu için birkaç cümle. Kuþkusuz tarihe baktýðýmýzda dini cemaatlerin farklý þartlar altýnda, farklý ayakta kalma biçimleri geliþtirdiðini görebiliriz. Eðer kastedilen ayakta kalmak ya da bir þekilde yaþamaksa, sözkonusu yapý elbette varlýðýný sürdürecektir.

Ancak eðer kastedilen, yakýn tarihteki gibi devlet içinde bir güç merkezi ve paralel örgütlenme olarak yola devam etmek; ayrýca bunu uluslararasý sistemle dayanýþma içinde yapmaksa, böyle bir durum sözkonusu bile olamaz. Gülen hareketini sahneye sürenler, istediklerini alamasalar da. Türkiye’deki iktidar kavgasýnýn rengini deðiþtirmiþtir, bundan sonra onlara ihtiyacý da kalmamýþtýr.

Bundan sonra gerek siyaseten, gerekse ekonomiden sivil topluma, oradan da uluslararasý çevrelere kadar herhangi bir alanda bu yapýyla birlikte olmaktan herkes hýzla vazgeçecektir.

***

Peki paralel yapý gidiyor, kavga bitiyor mu? Kesinlikle hayýr, aksine yeni baþlýyor. Ýþte tam da bu nedenle Haþim Kýlýç’ýn konuþmasýný deðil, sahne alýþýný doðru okumak gerekiyor.

Türkiye’de ve dünyada Erdoðan’ýn iktidarýndan ve gücünün yükseliþinden rahatsýz olan sadece paralel yapý dersek, kendimizi kandýrmýþ oluruz. Nitekim dünya dengelerinin özellikle Türkiye’nin yakýn çevresini de merkeze alarak yeniden kurulduðu bir dönemde, ülkemizi kimin yöneteceði sorusu, yakýn geçmiþten çok daha önemli hale geliyor.

Tayyip Erdoðan, 30 Mart seçimlerinde bu ülkenin siyasi mimarisinin kendisinden baðýmsýz olamayacaðýný ilan etti. Ona karþý sahne alan tetikçiler neye inandýrýlmýþtý bilemem; ama dünyadaki karar vericiler Erdoðansýz bir Türkiye’nin mümkün olmadýðýný muhtemelen biliyordu. Pazarlýk alanlarýný geniþletmek için ellerindeki bazý kartlarý masaya sürdüler. Þimdi bu çatýþmanýn ve elbette pazarlýðýn yeni bir aþamasýndayýz. Masada yeni kartlar var. 

***

Defalarca yazdým, pek fazla hoþa gitmediðinin de farkýndayým. Ancak Baþbakan Erdoðan’ý tüm dünyaya savaþ açan bir lider olarak takdim etmek isteyenlerin, bilerek ya da bilmeyerek ona zarar verdiðini tekrar edelim. Siyaset kavgadan çok uzlaþmadýr; dahasý uzlaþmayý unutan bir çatýþmacý anlayýþ, eninde sonunda kaybedecek demektir.

23 Nisan 2014 günü yayýnlanan tarihi mesajdan sonra Tayyip Erdoðan, Türkiye’nin yakýn gelecekteki en önemli aktörü olduðunu tüm dünyaya ilan etmiþtir. Bu bir icazet ya da sistem nezdinde meþruiyet arayýþý deðil, Türkiye’nin Erdoðan’la kazandýðý özgüvenin ifadesidir.

O metnin çerçevesi, mutlaka iç siyasete de yansýyacaktýr. Erdoðan þaþýrtýcý çýkýþlarla ittifak alanýný geniþletecek, güçlü Türkiye’nin yeni kodlarýný geniþ kesimlerde birlikte yazacaktýr.

Risk almadan sahne alan güçleri ve onlarýn etrafýndaki ittifaklarý doðru anlayalým. Çünkü güçleri, Tayyip Erdoðan’ýn geniþ kesimlere ulaþmasýný engellemek ya da biz olmadan bu ittifaklarý yapamaz üzerine kurulu.

Erdoðan, yeni dönemin ittifaklarýný kuracaktýr. Ýþte o zaman yüksek mahkeme baþkanlarý da asýl iþlerini yapacak zaman bulacaktýr.