Suudi Arabistan’ýn bir Þii din adamýný idam etmesinin ardýndan týrmanýn kriz, zaten altyapýsý yeterince yüklü olduðu için beklenmedik sonuçlar üretmeye aday görünüyor. Tahran’daki Suud büyükelçiliðinin ateþe verilmesi, Ýran yönetiminden peþ peþe gelen açýklamalar, Suriye, Yemen, Bahreyn ve gözden uzak tutulsa bile Lübnan özelinde yaþanan güç savaþýnýn, böyle bir kývýlcýmla daha da keskinleþeceðini gösteriyor.
Suudi Arabistan Dýþiþleri Bakaný Adil El Cübeyr’in açýklamalarýný hatýrlayalým hemen. El Cübeyr, Almanya Dýþiþleri Bakaný Frank-Walter Steinmeier ile Riyad’da ortak basýn toplantýsý düzenleyerek, ‘Ýran’ýn, Suriye topraklarýnýn bir kýsmýný iþgal ettiðini ve masum sivillerin ölümüne katký saðladýðýný’ söyledi. Ýþgale devam ettiði sürece Ýran’ýn, Suriye’deki krizin çözümünde bir rol almasýnýn zor olduðunu da sözlerine ekledi.
Ýran’la coðrafi olarak komþu, Suudi Arabistan’la ise son derece iyi iliþkiler içinde olan Türkiye açýsýndan bu kriz herkesten daha farklý bir öneme sahip. Hemen hatýrlayalým, Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan 2015’in son ziyaretini kalabalýk bir heyetle birlikte Suudi Arabistan’a yaptý. Ýki ülke tüm bölgeye ve dünyaya son derece sýcak mesajlar verdi.
Türkiye-Ýran iliþkileri, nükleer enerji/silah krizinde Ankara’nýn son derece açýk destek olduðu dönemin ardýndan Suriye’de ortaya çýkan iç savaþla birlikte gergin bir alana sýkýþtý. Komþuluk, enerji baþta olmak üzere devam eden büyük ekonomik hareketlilik ve Ankara’nýn tüm sorunlara raðmen rekabeti çatýþmaya dönüþtürmeme gayreti, þu ana kadar gerilimin artmasýna engel oldu. Ancak Suriye’de artýk kritik bir karar arefesine gelindi. Bu durum Þam’daki rejimin varlýðýný stratejik olarak kendi geleceði olarak gören Tahran için son derece sýkýntýlý bir baþlangýç olabilir.
Riyad-Tahran hattýnýn bu kadar gerilmesi, bir boyutuyla Suriye’yle ilgili kritik süreç öncesinin yansýmasý. Ama diðer yandan Türkiye’nin merkezinde bulunduðu geniþ bir alandaki ‘yeni sýnýrlar’ baþlýðýnýn da belirgin hale gelmesi. Suriye’de ne olacaðý, hem bu yeni sýnýrlar sürecinin en önemli baþlangýcý olacak, hem de büyük güç savaþýnda kimin nereyi kontrol edebileceðine dair iþaretler verecek.
Türkiye, bugüne kadar Suud-Ýran örneðinde yaþanan gerilimlerde, bunlar üzerine inþa edilmek istenen mezhep temelli çatýþmalarda sergilediði farklý duruþu, bu kez daha da saðlam biçimde sergilemek zorunda. Saðlam, kalýcý ve hatta gerçekten model teþkil edecek bir yaklaþýmla. Yeni ve büyük bir barýþýn tek yolu buradan geçiyor.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn terörle mücadele konusundaki kararlý tutumunu, sýradan bir güvenlik yaklaþýmý olarak görenler; yaklaþan büyük fýrtýnanýn ne olduðu hakkýnda en küçük bir fikre bile sahip deðiller. O hendekleri barýþ için açtýklarýný söyleyenlerin palavralarýný isteyen istediði kadar dinleyebilir. Çünkü o hendekler, yeniden çizilecek sýnýrlarda kendisine yer arayanlarýn kirli hesaplarýndan baþka birþey deðil.
O hesaplarý bozmak yetmiyor elbette. Bir önceki yazýdan kýsa bir alýntý yaparak bitirmek istiyorum: ‘Ýki temel yaklaþým var. Birincisi, yüz yýl önce kurulan sýnýrlarý esas alarak ve o modeli tartýþýlmaz kabul ederek savunma hattýný kurmak ve strateji geliþtirmek. Diðeri ise yeniden þekillenme sürecinde rol almak ve eðer mümkün olacaksa ‘istikrar’ýn yeniden ve nasýl kurulacaðýnda etkin olmak.’