Rojava rüyasına kim inanır?

Suriye'de 2011'de başlayan çatışmalar Şam yönetimi tarafından önlenememiş ve ülkenin kuzey doğusunda PYD'ye bağlı silahlı yapılar (YPG) Avrupa medyasında öne çıkmıştı. Obama döneminde desteklenen DEAŞ'a karşı savaşan özgür kadınlar Batı medyasında parlatılıyordu.

Arin Çiya, Marksist Teori'deki makalesinde şu satırları yazmıştı "Rojava devrimi pek çok bakımdan Paris Komünü ile benzerlik taşır. Paris Komünü de oluşan iktidar boşluğunun öncü inisiyatifi ile doldurulmasının ürünüdür. Her iki devrim de yeni bir toplumsal düzen kurmaya girişmiştir. Komün, Rojava devriminden daha ileri bir toplumsal düzen kurmayı hedefledi, ama bunun çok azını yerine getirme fırsatı buldu."

PYD'nin ideolojik temelleri Öcalan'a dayanıyor. İmralı Notları'nda itiraf ettiği gibi Şam'da geçirdiği yıllar boyunca Hafız Esad hiç yolunu kesmemişti. O yıllarda yetiştirdiği örgüt mensupları 2011 sonrası Suriye sürecinde PYD/YPG/SDG yapılanmalarının öne çıkan aktörleri oldu. Suriye'de kurgulanan bu düzen! toplumsal karşılığı olmayan 3 sac ayağı üzerine oturdu: 1.Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Paradigma 2.Demokratik Sosyalizm İdeolojisi 3.Özyönetimci Konfederal Modele Dayalı Demokratik Ulus

ABD ve Fransa destekli bu Marksist yapılanma Avrupa'daki yeşil/sol partilerin desteğiyle popüler hale getirildi. Lafarge gizli tünellere hazır beton verirken örgüt yöneticileri Brüksel'de ve Vaşington'da boy göstermeye başladı. Graham Fuller Orta Doğu'da Arap Baharı'nı tetiklerken 2012'deki bir röportajında "Türkiye'de sol hareketlere ihtiyaç var" diyordu. Amerikalıların Suriye'de sahip çıktığı Demokratik Sosyalizm modeli giderek Suriyeli Kürtlere silahlı propaganda yöntemiyle baskı yapmaya başladı.

Suriyeli Kürtlerin 1 Milyonu aşan nüfusu YPG/SDG yapılanmasına çocuklarını militan vermediği için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Suriyeli Kürtlerin bir kısmı Irak'ta Erbil ve çevresine giderken bir kısmı Türkiye'ye bir kısmı da Avrupa'ya göç etti. Akdeniz ve Ege'de boğulanları, Yunan hücum botlarının saldırısına uğrayanları ne yazık ki bilmiyoruz. Atina ve Selanik'te bizzat görüştüğüm Suriyeli Kürtlerin anlattıklarına göre Rojava denilen ütopik komünün ne demokrasiyle ne de sosyalizmle bir alakası vardı.

ÖCALAN TOPU TACA MI ATIYOR?

Ankara'da siyasetin yüksek katları küresel gerilimi ve Suriye'de yaşanacak gelişmeleri dikkatle takip etti. İsrail'in İran'la kavgasını bölgesel bir savaşa çevirme çabası 7 Ekim 2023'te dikkatleri buraya toplamıştı. Arap Ligi Suriye'yi yanlarına çekmeye çalışırken Erdoğan da son çağrısını yapıyordu Esad'a.

Doğru cevapları hemen veremeyebiliriz ancak doğru soruları sorabiliriz. Suriye'deki Kürtleri İran'a karşı öncü milis yapmak isteyenlere Ankara-Bağdat-Şam nasıl bir tutum sergileyecek? Rojavalılara Rojhilat rüyası izleten Avrupa diasporası ateşle oynuyor ve bunun bedelini tarih önünde verecek. YPG/SDG yapılanmasına İsrail/ABD tarafından yüklenen misyonun bedelini Suriye Kürtleri ödeyebilir.

Öcalan bu gidişatı durdurabilir mi? DEM Parti yönetimiyle yaptığı görüşme büyüyü bozacaktır. İmralı eğer silah bırakma çağrısı yapmıyor ve aylara yayılacak bir heyet trafiği istiyorsa aslında gücünün olmadığı, örgütün ipinin tamamen uluslararası aktörlere geçtiği ortaya çıkacaktır. Yüksek egosuna rağmen bu riski alıp silah bırakma çağrısı yapabilir mi? Yakında göreceğiz.

Bölgesel risklere karşı Ankara'nın çabası çok net. Suriyeli sığınmacıların güvenle yurtlarına dönmesi ve yeni Suriye'nin inşasında rol almaları hedefleniyor. Suriye'de herkesin temsil edildiği güçlü bir merkezi hükümet bölgeyi risklerden koruyacaktır.

Suriye'yi Lübnan'laştırmak isteyenlere karşı Ankara diplomasiyi çalıştırarak uluslararası toplumu harekete geçirmek için kolları sıvadı. İç cephe ise daha sıkı tutulmalı.