Rojava’dan gelen yiğit

Kızamıyorsunuz artık. Giderek eğlenceli bir hal almaya başladı...

Huysuz, sevimli, sinameki, saplantılı bir

“tonton ihtiyar” haline geldi...

Hazır medyada ağırlığını ve saygınlığını yitirmişsin, otur hatalarınla yüzleş, bir “nedamet kitabı” daha yaz, araya birtakım sinik ve haklı (!) laflar sıkıştır, “Kimse kızmasın, bu defa da kendimi yazdım” filan de...

Hayır, Rojava’ya gitti...

Bakalım Kürtler orada ne durumda?

Ne durumda olacak, yatıp kalkıp Erdoğan’a ileniyorlarmış...

Kötü, çok kötü bir imajı varmış Erdoğan’ın Rojava’da; herkes Türk hükümetine diş biliyormuş, neredeyse 10 yaşındaki çocuk bile buralardaki “otoriterleşmeden” yakınıyormuş... (Öyle ya, Rojavalıların elinden Mehmet Altan’ın, Ömer Laçiner’in, Cengiz Çandar’ın makaleleri düşmüyor...)

Hadi “doğrudur” diyelim...

Koskoca Hasan Cemal yalan söyleyecek değil ya!

Fakat, “Rojava” serlevhalı yazılarının beşincisi biraz kafamı karıştırdı.

Hayır, “kışkırtıcı” satırları değil kafamı karıştıran...

Bu işi hep yapıyor... “Tercih yine silah mı?” sorusunu ortaya atıp, tercihin silah olması için neredeyse canını dişine takıyor, şapkadan tavşan çıkarmaya filan kalkıyor ama problem bu değil.

Silahlar konuşsa, insanlar ölse Hasan Cemal rahatlayacak... En azından “Ben dememiş miydim?” deme imkânı yakalayacak ama dediğim gibi, problem bu değil.

Problem şu:

Hasan Cemal, Rojava’daki “eski Türkiye”den şikâyetçi... Erdoğan, eski Türkiye refleksleriyle bakıyormuş Rojava’ya. Bu da bölgede müthiş bir gerilim oluşturuyormuş.

Buradan yola çıkarak, Hasan Cemal’in “yeni Türkiye” yordamlarını Rojava’da da görmek istediği sonucunu çıkarabiliriz. Zaten satır aralarından bunu seziyorsunuz.

Ne satır arası? Açıkça söylüyor: “Ankara eski hatasını Rojava Kürtlerine karşı da sürdürüyor...”

Demek ki, aslolan, eski Ankara politikalarını tekrarlamak değil...

İyi de, Hasan Cemal’in, Rojava’da da görmek istediği yeni Ankara politikalarıyla da sorunu var...

Rojava’da da görmek istediği “politikalar”Diyarbakır’da yüzünü gösterdiğinde, yani “çözüm süreci” başladığında, Hasan Cemal dağlara vurmuştu kendini; “İnanmayın... Bu Tayyip var ya, sizi satacak!” diye dağ bayır dolaşmaya başlamıştı.

Hem “eski Ankara politikalarını” uyguladığın gerekçesiyle dayak yiyeceksin, hem de eski Ankara politikalarından uzaklaştığın ve çözüm sürecini başlattığın için dayak yiyeceksin...

Erdoğan ne yapmalı?

Eski Ankara politikalarına mı dönmeli, yeni Ankara politikalarıyla mı devam etmeli?

Hasan Cemal gibilerin şerrinden kurtulmak için nasıl bir yol izlemeli?

Peki, Rojava’da sorun tam olarak nedir?

Bunu söylemiyor Hasan Cemal... Laf kalabalığına getirip bir sürü şey anlatıyor ama somut bir tek şey söylemiyor.

Rojava’da saptadığı (mahiyetini çözemediğimiz ve asla çözemeyeceğimiz) sorunlar üzerinden mütemadiyen Erdoğan’ı vuruyor; araya “IŞİD”, “Hizbullah” filan gibi laflar sıkıştırmayı da ihmal etmiyor tabii...

Mesela şunu söylüyor: “Bir zamanlar Hizbullah’ı kullandığınız gibi, şimdi de başka radikal İslamcı çeteleri mi süreceksiniz Suriye Kürtlerinin üstüne?”

Bunu söylüyor ve hiç utanmıyor.

Bir zamanlar Hizbullah’ın hangi mutemet eller tarafından kullanıldığını bilmiyor sanki... O “mutemet eller”in, 28 Şubat sürecinde hangi çevrelerle ittifak yaptığını bilmiyor sanki...

Kendisi o sıralarda, “Üst düzey bir general beni aradı, dedi ki...” diye başlayan yazılar yazardı. Darbenin tamama ermesi için canını dişine takmıştı. O üst düzey generale sorsaydı, bugün o mutemet ellerin günahını Erdoğan’a yıkmazdı.

Diyorum ya, laf kalabalığına getirip bir sürü şey anlatıyor ama somut bir tek şey söylemiyor. Anlıyoruz ki, Rojava’daki sorun, tipik bir Erdoğan sorunudur.

 

Erdoğan gitse Türkiye rahatlayacak, Hasan Cemal rahatlayacak, Cengiz Çandar rahatlayacak, Ömer Laçiner rahatlayacak...

Rojava da özgürlüğüne kavuşacak.