Maçýn 10’uncu dakikasýydý...Topun kale çizgisi üzerinde elle çevrilmesinden önceki ofsayt pozisyonu, penaltý kazanmamýzý önledi. Hakem her iki yan hakemden görüþ alýp, beyaz noktayý göstermedi. Diyecek bir þey yok...
Ama bu pozisyonun hemen az öncesinde ve sonrasýnda Rodrigues ve Eren’in iki pozisyonu daha vardý ki; gol geliyorum demiyor, neredeyse baðýrýyordu.
Porto, gruptan çýkmayý garantilemenin verdiði doðal gevþemeyle; o ana kadar pek etkili deðildi. Fakat G.Saray’ýn üst üste 3-4 aðýr tehdit içeren pozisyonlarý üzerine “Dur bakalým, o kadar da uzun boylu deðil” diyerek, maça aðýrlýðýný koymaya baþladý. Biri penaltýdan iki gol, kendini ispat çabasýndan geldi. Gerçi penaltýyla attýklarý ikinci gol öncesi, rakibin kendini yere attýðýný gördüm. Bana göre ayaðýna temas yoktu, atlamýþtý...
***
2-0 geriye düþmek, elbette çok kötüydü. Fakat Galatasaray’ýn iyi tarafý, yediði gollerden sonra pes etmemesiydi. Bildik baskýsýný sürdürdü. Böylece farký bire indirdi, fazlasýný da yapabilirdi. G.Saray, Porto’nun “Sen kim oluyorsun” çýkýþýna, “Az daha bekle anlarsýn” diyen bir karþý duruþ sergiliyordu.
Bu yüzden ikinci yarýya umutla çýktýk... Görüntü farklý deðildi. Rodrigues; uygun durumda önüne gelen topun geliþine sert ve düzgün vurabilse, tabela gene deðiþirdi.
***
Bu takýmýn gerçekten golcu problemi var. Porto gibi bir takýma karþý yakaladýðýn onca pozisyona raðmen golde zorlanýyorsun. Üstelik penaltýyý kaçýrýyorsun. Sonucuna katlanacaksýn.
Gerçi, lig performansýndan çok daha iyi oynadýðýný da kabul etmek zorundayýz.