Ruhum neşeli olmayı seviyor

Türkan Şoray’ın yönettiği Uzaklarda Arama filminin öne çıkan oyuncusu Mehtap Bayri, filmdeki performansıyla bütün izleyicileri kendine hayran bıraktı. Hatta o kadar iyiydi ki usta oyuncu Şoray da ona övgüler yağdırdı. Bayri ile başarısının sırrını konuştuk.

Antalya Film Festivali’nde özel bir gösterim yapan Uzaklarda Arama büyük ilgiyle karşılandı. Yağmur Ünal, Ekin Türkmen, Mustafa Uğurlu gibi bir çok ismin yer aldığı filmde bir isim öne çıktı. Mehtap Bayri performansıyla o kadar beğenildi ki filmin yönetmeni Türkan Şoray bile beğenisini belli etti. Durum böyle olunca biz de Mehtap Bayrı’ya teybimizi uzattık. Kendini gülmeyi seven bir insan olarak tanımlayan güzel oyuncunun neşesi bize de bulaştı. Onu daha birçok yapımda görmek dileğiyle... İlk olarak gösterimden sonra eleştirmenlerin kendisi hakkındaki övgülerini sorduğumuz Bayri, gelen tepkilerin elini-ayağını titrettiğini söylüyor: “Öyle özgüven patlaması filan olmadı, aksine büyük bir sorumluluk yükledi. Çünkü sinemadaki oyunculuğuna, hayat tarzına, kalbine, özellikle de tanıdıktan sonra, ruhuna aşık olduğum bir kadın. Ancak Türkan Hanım gerçek hayatta canıyla kanıyla sarıyorsa insanı, sette daha fazla sarıyor oyuncuyu. O yüzden de kendimi teslim etmiş oldum. Umarım rolün altından kalkmışımdır.”

Bir seçim yapmadım

Bayri’yi genellikle komedilerde izliyoruz. Bu durumun temel nedenini soruyoruz Bayri’ye. Sanatçı bunun tesadüften ibaret olduğunu söylüyor: “Aslında öyle denk geldi, şöyle ki sinemaya yeni yeni adım atıyorum. Komedi oynamayı çok seviyorum. Çok kolay da değil aslında komedi oynamak, neşeli olmayı seviyorum, gülmeyi seviyorum. Ruhum da öyle aslında biraz. Öyle denk geldi. Bir seçim ve kariyer planı olmadı. Oyunculuğumda da yapmadım planlama. Sahnede olmayı seviyorum. Mesleğime aşığım. Başka bir meslek ne yapardım diye düşünmüyorum bile. Güzel roller geliyor. İki sahne bile olsa güzel bir şey. Sinema çünkü çöpe gitmeyen, elde kalan somut bir şey. Ben rolün içerisinde güzelliği, çirkinliği, kadın olmayı umursamıyorum. Sadece oyuncu oluyorum. Oyuncunun bir yüzü yoktur. Kadın değildir, erkek değildir, bir varlıktır. Dolayısıyla ben öyle yaklaşınca sadece rolün gerçekliğinden bahsediliyor. Belki de bunun benim tutumumla bir alakası vardır.” Sinemanın bu kadar dizi oyuncuları ve dizi sektörüne dayandığı dönemde oyuncu olmanın sektörü nasıl etkilediğine de değiniyor Bayri:

İyi olan kalıyor

“Bunun temelinde ekonomi var. Türk izleyicisi dizilerine sahip çıkan ve bağlanan bir kitle olduğundan dolayı orada izlediği oyuncuyu sinemada da görmek istiyor. Bunun etkisi. Ve iki sektör birbirine hizmet ediyor bence. Orada parlayan müthiş genç oyuncu arkadaşlarımız da var. Onların sinemaya artısı oluyor belli bir noktada. Seyirci o oyuncuyu görmeye geliyor. Onu gördüğünde de filmin bütününü görmüş oluyor. Dolayısıyla sinemaya hizmet etmiş oluyor. Zincirin halkası gibi olmaya başladı. Dezavantajları yok mu, elbette var fakat iyi olan kalıyor zaten.”

Biz bir orkestraydık

“Bir orkestra gibiydik şefimiz de Türkan Şoray’dı. Bizi çok güzel bir araya getirdi. Ben  yapı olarak enerjisi yüksek bir insanım. Bir programa giderken örneğin ‘Hadi süperiz!’ diye gaza getirme alışkanlığım var. Kızlarla filmden önce tanıştık. Birbirimize sarıldık, gönüller bir oldu. Bunun da mimarı gerçekten Türkan Şoray’dı. Göz bebeğini görmek önemli. Gördükten sonra kalbe iniyorsun. Kızlarla da bizim aramızda hoş bir bağ kuruldu. Biz çok inandık; kendimize, projeye... Belki, bir olmak Yeşilçam havasını vermiştir.”

İki kişilik tiyatro dünyayı geziyor

“Beş senedir aynı oyunu oynuyoruz: Benimle Delirir misin? Avrupa ve Türkiye turnesi yapıyoruz. Avrupa’da yanlış hatırlamıyorsam yedi ülke dolaştık. İki kişilik bir tiyato bu nedenle fazla bir hazırlık gerektirmiyor. Bavulumuzu alıp çıkıyoruz. İmkan açısından da rahat. Dekorumuz, kostümümüz fazla yok. İki oyuncu çıkıp performans sergiliyoruz. Bu da hem ben hem Necmi Yapıcı hem de İstanbul Meydan Sahnesi için büyük bir başarı.”