Rus sineması iddialı geliyor!

Moskova’daki Kızıl Meydan Gösterimleri’nde, 26 Rus yapımından bölümler izledim. Rus sinemanın atağa kalktığı kesin.

SİNEMA tarihi hakkında biraz bilgili herkes Sovyetler Birliği’nin öncü kuramcılarını tanır ve Rus sineması denince onları referans alır. Çarlık döneminde sinemaya başlamış olan  Protazanov ve Yevgeni Bauer’i atlayarak Kuleşov, Ayzenştayn, Pudovkin, Dovjenko, Vertov adlarını saymaya başlar. Günümüzde popüler yapımların temelini oluşturan montaj sinemasını da arthouse filmlerde sıklıkla tercih edilen sinegöz kavramını da ortaya koyan ve hala daha en iyi film listelerinde ilk ona giren filmlere imza atan yönetmenlerdir onlar...

II. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde ise usta Sovyet sinemacıları Cannes, Berlin, Venedik festivallerinde ödül alan ya da Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı kazanan filmleriyle tanınırken, Andrey Tarkovski sinefiller tarafından idolleştirilir. Grigori Koznitsev, Mihail Kalatazov, Sergey Bondarçuk, Stanislav Rostotski, Grigori Çukray, Aleksandr Zarkhi ve Yosif Hayfitz’i uluslararası başarılarıyla anarız ama filmografilerine tümden hakim değilizdir. Bu kuşağı izleyen Mikhalkov-Konçalovski Biraderler, Elem Klimov, Gleb Panfilov, Kira Muratova, Vladimir Menşov, Pavel Lungin, Pavel Çukray arasından yeni bir Tarkovski sıyrılır: Aleksandr Sokurov. Onun da tıpkı Tarkovski gibi katıksız hayranları vardır.

Sovyet Sineması elbette başka cumhuriyetlerden sinemacıları da kapsar. Paradjanov, Tengiz Abuladze ya da Tolokmuş Okeyev gibi ustaların sinema dillerini oluşturan Ermenistan, Gürcistan, Kırgızistan ülkelerinin kültürleridir... İlk paragraflardaki Sovyet sinemacılarının etnik kökeni de Rus değildir ama filmlerin ülkeleri de dilleri ve kültürleridir! Günümüz Rusya’sında da Ukraynalı, Kazak, Azeri, Ermeni, Belarus ve Gürcü sinemacılar eskisi gibi çalışıp üretiyor. Moskova’yı merkez alan film endüstrisi kozmopolit yapısını koruyor. Bu endüstrinin güçlü isimlerinden biri Nikita Mikhalkov ama başarılarının ortağı Azeri senarist ve yapımcı Rüstem İbrahimbeyov. Bu kuşaktan Ermeni kökenli Ukraynalı Karen Şahnazarov yeni filmi White Tiger/ Beyaz Kaplan ile Rusya’nın aday adayı olarak formda olduğunu kanıtladı. Kazak Timur Bekmambetov da günümüz Rusya sinemasının en güçlü kişiliklerinden biri ve uluslararası piyasada en popüler ismi.

Rus sinemasının çoktandır ülkenin siyasi etki alanı, kültürü ve ekonomisiyle doğru orantılı bir varlık gösteremediği sır değil. Yeni kuşak önemli başarılara imza atmakla birlikte ne ülke içindeki gişe sinemasında ne de uluslararası festivallerde geçmişteki parlak günleri yakalayamıyor. Balabanov, Popogrebsky ve Uçitel gibi isimlerle elbete festivallerde varlık gösteriyor. Venedik’te Kiril Serebrennikov, İzmena/ İhanet adlı filmiyle yarıştı. Yeni atılımlar ise Rus sinemasının küresel çapta etkili olmaya başlayacağını gösteriyor.

15-19 Ekim günleri arasında Moskova’da gerçekleştirilen Kızıl Meydan Gösterimleri/ Red Square Screenings-RSS kapsamında 2013’te  festivallerde ve gişelerde boy gösterecek 26 Rus yapımından bölümleri izleme fırsatı buldum. Hemen hepsini yapımcıları bizzat sundu. Noel sezonunun muhtemel blockbuster’larından biri Rus yapımı olacak. Hans Christian Andersen’in masalından uyarlanan The Snow Queen/ Karlar Kraliçesi üç boyutlu bilgisayar canlandırma ve Wizart şirketinin yapımı. Rusya ve Ukrayna’nın bu alandaki önemli yaratıcılarının kurduğu şirketin Hollywood ile rekabet edecek beceride olduğu fragmandan belli.  Bir başka gişe hiti adayı Viy-Dönüş adlı 3 boyutlu korku filmi. Viy, 1967 yılında çevrilen ilk önemli Sovyet korku filmiydi. Nikolay Gogol’un yüzünü göreni öldüren bir cini anlattığı öyküsünden uyarlanan yeniden yapımda uluslararası bir kadro rol alıyor. Her iki filmin dağıtımını da majör şirketler üstlenecek.

CANLANDIRMA GELENEĞİ

Rus sinemasının sağlam bir canlandırma geleneği vardır. Kin-Dza-Dza-Dza, Karlar Kraliçesi misali geniş kitleye hitap etmese de sanatsal çizgileri, mizah, felsefe ve bilimkurguyu kaynaştıran öyküsüyle dikkat çekecektir. Anton Melnik imzalı Territoriya Rusya’nın geniş coğrafyasında ve vahşi doğasında maden arayan öncülerin maceralarını güzel manzaralar eşliğinde bir aksiyon olarak beyazperdeye taşıyor. Kremlin Films’in Gagarin First in Space projesi de tüm dünyada ilgi çekecektir. Uzaya ilk giden astronot olan Yuri Gagarin’in hayatından, bu göreve hazırlanma sürecini anlatan bir kesit sunuyor. Aleksey Uçitel, yozlaşmaya savaş açan çevik kuvvet polislerini anlatan Breaking Loose adlı cesur projesiyle bu kez festival sevgilisi olmaktan ziyade gişede iddialı görünüyor. Uçitel’in ortağı olduğu Rock Films Studio’nun bir başka polisiye aksiyon projesi de Mayor/ Binbaşı.

Güncel politika da Rus sinemasının gündeminde. İki üyesi, kilisede protesto düzenlediği için hapis cezası alan Pussy Riot grubunun eylemleri ve bu ünlü dava Suç ve Ceza adlı belgeselde dile getiriliyor. Rusya genelinde, özellikle seçim dönemlerinde yoğunlaşan eylemlerin ve protestocu grupların kimliği ve talepleri The Term adlı belgesel ile anlatılacak.