Aybet: Esed’in “rejimden ayrılan tüm toprakları geri alana kadar savaşacağız” açıklaması Rusları rahatsız etti. Bu durum Rusya’nın işine gelmez çünkü Rusya hem savaşın uzamasını istemiyor hem de bölgede kalmak ve etkin güç olmak istiyor.
17 Şubat Çarşamba günü Ankara’nın göbeğinde patlayan canlı bomba Türkiye’nin bağrını bir kez daha yaktı. Saldırganın YPG’li, ailesinin Esed rejiminin askeri istihbarat örgütüyle bağlantılı olduğu ortaya çıkarıldı. Lakin ABD YPG’ye bakışını neden değiştirmedi? Suriye’de savaş ne yönde ilerliyor? Türkiye ne yapmalı? Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve Bahçeşehir Güvenlik Araştırma Merkezi (BAUCESS) Direktörü Prof. Dr. Gülnur Aybet ile konuştuk.
- Ankara’daki terör saldısının YPG ve Esed askeri istihbarat örgütü bağlantısı Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık düzeyinde ortaya konuldu ama ABD nezdinde muğlaklık sürüyor. Neden? YPG ile olan ilişkisi nedeniyle mi ABD YPG’ye toz konduramıyor?
ABD’nin önceliğinde DAEŞ’e karşı savaş var. Bunun dışında Suriye’deki final çözüm, sahadaki unsurların yarattığı gerçek olacak. Ayrıca savaş sonrası yapılanması ile pek ilgilenmiyor ABD. Çünkü savaşın sahadaki doğal akışını ve çarpışan unsurların menfaatlerini, çıkan boşluklar ve fırsatları iyi kullanarak, mümkün olduğunca çok toprak almalarını engellemek için, son haritayı belirleyen bir politika üzerinden kapsamlı bir müdahale yapılması gerek. Bosna’daki gibi. Ama Amerika şu anda böyle bir girişim yapmak istemiyor. Onun için ABD için ana konu DAEŞ’e karşı yerdeki kara güçleri. Bunun için YPG’yi DAEŞ’e karşı en etkin kara kuvveti olarak gördüğü için şimdilik bu taktiğinden vazgeçmek istemiyor. Onun yerine koyacak başka bir stratejisi yok çünkü.
ABD VE RUSYA HENÜZ ANLAŞMADI
- Türkiye epeyce bir zamandır Amerika’ya PKK ile PYD’nin aynı yapı, dolayısıyla terör örgütü olduğunu anlatmaya çabalıyor. İkna edebilmiş değil. Öte yandan ABD’nin PKK-PYD bağlantısını bilmiyor olması da düşünülemez herhalde?
Münih Güvenlik konferansında anlaşmaya varılan ateşkes aslında bir an önce yerdeki unsurların haritayı belirlemesi ve savaşın bu belirlenecek duruma göre şekillenip sonlanmasını gerçekleştirmek üzere varılmış bir anlaşmaydı. Ama kara güçlerini bir şekilde bağlamadığını görüyoruz. Bunun dışında da savaş sonrası yapılanma hakkında bir mutabakata varılmış değil zaten Amerika ve Rusya arasında. Ama ABD ateşkes sonrasında Cenevre’de belirlenecek ‘endgame’ yani savaşın son halinin şekillenmesi şu anki muallâklıktan çıkana kadar yerdeki taktiğini de değiştirmeyecek. Bu yüzden ABD’nin PYD ve PKK’nın iç içe geçmiş birer örgüt olduğunu bilse de, bu ona anlatılsa da bu tutumunda bir değişiklik olmayacağını düşünüyorum.
- ABD’den yapılan son açıklamalarda bir farklılaşma belirtisi yok mu peki?
Sadece ABD Dışişleri Bakanlığının bu doğrultuda yaptığı açıklamaya bakınca ucu açık bir durum bırakılmış. DAEŞ’e karşı, savaş dışında bir amacı olmadığı sürece YPG- PYD’yi desteklemeye devam edeceklerini açıkladı. Tabii ki burada YPG/PYD’nin gittikçe Esad rejimi safları arasında yer alması bu desteğin üzerine bir soru işareti bırakabilir. Ama şimdilik ABD’nin tutumunda bir değişiklik görmek çok zor.
YENİ ABD BAŞKANI SEÇİLENE KADAR
- Anlıyoruz ki ABD’nin bütüncül bir Suriye politikası yok. Baştaki Esed’le imkansız tutumu gevşedi, kimyasal silah kırmızı çizgim dedi defalarca aşıldı... Bu durum yeni ABD başkanı seçilene kadar böyle mi sürecek?
ABD’nin doğrudan çıkarlarına, ulusal güvenliğine dokunacak bir durum olmadıkça evet başkanlık seçimine kadar böyle sürmesi beklenebilir.
- Amerika’nın, Avrupa’nın, başka ülkelerin ne dediği önemli mi Türkiye’nin kendi menfaatleri bakımından? Canı yanan, beka riski yaşayan biziz sonuçta. Boş verip işimize baksak?
Olmaz, uluslararası yapıların ne dediği tabii ki önemli, şu bakımdan. Müttefiklerimizin ve sahadaki diğer oyuncuların Rusya dahil öncelikleri, çıkarları, endişeleri nedir, bunları iyi okumak, iyi anlamak ve bunların üzerinden Türkiye’nin ulusal güvenlik endişelerini anlatmak lazım. Karşı taraftan empati beklememek lazım. Empati maalesef uluslararası ilişkilerde pek olmayan bir şey. Müttefikler arasında bile. Kendi çıkarlarımızı karsı tarafın çıkarları doğrultusunda sunup onları ikna etmek lazım. Boş verip işimize bakamayız yani. Sonuçta yalnız yaşamıyoruz. Yalnızlaştırılıyorsak da bilhassa bunun üstüne gidip masada önemli aktör olduğumuzu anlatmamız lazım. Konjonktürleri sadece kendi görüşümüzden değil, dünyanın değişen dengeleri üzerinden de anlatmak lazım. Boşluklar var, bunları görüp değerlendirmek lazım.
- “Suriye’deki değişkenleri bu yolla değiştirmek mümkün” mü diyorsunuz?
Tüm aktörler kendi aralarında bir mutabakata varmış değiller zaten. Onların aralarındaki ilişkileri iyi okuyup anlayıp o boşlukları doldurmalı, o zafiyetler üzerinden kendi çıkarlarımızı sunmalıyız. Yoksa biz haklıyız, bizi dinlemeniz lazım söylemi uluslararası ortamda devletler arasındaki ilişkilerde adalet olduğunu varsayar. Halbuki yoktur, ilişkiler hiç adaletli değildir. Endişe ve çıkar üzerine kurulur. Ayrıca yabancı basında yapılan tartışmalara katılmak, bir parçası olmak lazım. İç basındaki anlatımlar çok içe dönük. Dışa yansıması ya yanlış olarak algılanıyor ya da hiç görülmüyor.
ESED’İ VE YPG’Yİ RUSYA GÜÇLENDİRDİ
- Peki şu an Suriye’deki durum kalıcı olarak Türkiye aleyhine mi gelişiyor?
Biraz öyle. PYD hem Esad, hem Rusya, hem de ABD’nin desteğini almış durumda. Rusya’nın sahaya inmesi Esad güçlerinin şimdiye kadar hiç ilerleyemediği gibi ilerlemesini sağladı ve PYD’nin de Azez koridorunda ilerlemesinin yolunu açtı. Böylece sınır boyunca bir PYD varlığının oluşumunun karsısında engel kalmadığı gibi, sınıra daha çok mülteci akımı bekleniyor. Bilhassa Halep düşerse felaket olur ve hem AB hem BM sınırı açmamızı söyleyip duruyor. PYD-PKK bağlantısı konusunda kimseden olumlu bir onay veya destek alamıyoruz. Cenevre’de konuyu belirleyenler yerdeki gerçeği şekillendirenler olacak. Biz onlardan biri değiliz şu an.
- Rusya’nın savaşa girmesi başka neyi değiştirdi?
Rusya S400 füzelerini Suriye’de konuşlandırarak ülkemizin güneyini, güney doğusunu ve de Kıbrıs’ın tamamını kapsayan bir hava koruma sistemini kilit altında tutuyor. Rusya’nın onaylamadığı bir hava gücünün bile bölgede etkin olması söz konusu değil şu anda. İçerdeki PKK terörü ve diğer uzantıları da bu durumdan istifade etmek isterler tabii ki.
HALEP’İN DÜŞMESİ FELAKET OLUR
- Halep düşer mi peki?
ABD’nin “yerdeki gerçek kendini belirlesin, biz sadece YPG’ye odaklanıp DAEŞ’le savaşalım” politikası varken, Rusya hiç bir engel tanımadan hava saldırılarına devam ettikçe ve de Esad güçleri ilerledikçe evet, düşebilir. Yalnız hem Rusya’dan hem ABD’den çıkan farklı sesler yerdeki durumun dondurulmasından yana.
- Ne demek yerdeki durumun dondurulması?
Yani bu sonsuz ilerleme ve toprak kapma yarışının dondurulmasından yana. Yoksa mevcut olandan çok daha vahim, çok daha büyük bir savaşın çıkması endişesi de var. Ayrıca Esad’ın geçen hafta yaptığı açıklama da Rusları rahatsız etti. Esad Rus desteği ile olan bu ilerlemeden çok ümit alarak, rejiminden ayrılan bütün toprakları geri alana kadar savaşacağını ilan etti.
- Bu açıklama Rusya’yı neden rahatsız etti?
Bu Rusya’nın işine gelmez çünkü Rusya orada evet konuşlanmak istiyor savaş sonrasında üsleriyle bölgede etkin ve kalıcı olmak istiyor ama uzun sürecek bir savasın içinde olmak da istemiyor. Bunu mali olarak kaldıramaz. İkinci bir Afganistan batağına düşmek istemiyor. Bu yüzden Esad’ın durdurulması gerektiğini düşünürse, Halep Esad tarafından alınmadan yerdeki durum gerçekten dondurulabilir.
- Ya Halep düşerse?
Halep’in düşmesi Esad rejiminin hemen hemen galip gelmesi, muhaliflerin Cenevre’de pek etkin bir müzakereci olamayacağı fakat en önemlisi milyonlarca insanın çok kötü bir duruma düşmesi ve mülteci akımının sınırımıza doğru bir insanlık dramı halinde akın etmesi demek olur.
- Halep’in düşmesi PKK kantonlarının da birleşmesi demek. Kuzey Suriye’de PKK devletine mi gidiliyor?
Sanırım ne Rusya ne ABD Suriye’nin toprak bütünlüğünün bölünmesini istemez. Bu yüzden üçlü bir yapılanmaya doğru gidiyor: Nusayri, Kürt ve Sünni bölgelerinden oluşan bir konfederal yapı olabilir. Ama YPG kantonları birleşip sınır boyu bir Kürt yapılanması oluşturabilir. Savaş sonrasında PYD’nin Suriye’de önemli bir siyasi aktör olacağını gösterir.
TÜRKİYE SAVAŞA GİRMEYECEKTİR
- Türkiye’nin Suriye’de savaşa girip girmeyeceğine dair küresel çapta bir spekülasyon var. İhtimal var mı?
Bundan duyulan uluslararası endişe var. En kötü ihtimalle Türkiye’den bir müdahalenin Türkiye ve Rusya’yı karşı karşıya getirmesi ve bundan doğacak bir Rusya-NATO çatışması olasılığı. Bundan Ruslar da endişe ediyor. Hatta bir Rus gazeteci geçenlerde bunun önlenmesi için AB’nin, Merkel gibi bir AB liderinin Türkiye ve Rusya arasında derhal bir mekik diplomasisi başlatmasını yani iki taraf arasında gidip gelerek arabuluculuk yapması fikrini ortaya attı. Şimdilik bu riskleri Türkiye’nin iyi anladığını ve böyle bir ihtimal olmadığını düşünüyorum.
Avrupa Türkiye’yi daha yeni yeni anlıyor
- Türkiye Suriye sınırları içinde, 10 km derinliğindeki bir bölgede “yeşil hat” kurulsun, mülteciler bu alanda bakılsın, hem onlar yurtların ayrılmasın hem de Türkiye daha fazla yük sırtlanmasın istiyor. Bu öneri realize edilebilir mi peki?
Türkiye üç seneyi aşkın bir süredir uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge önerilerini dile getiriyor. Son zamanlarda AB’ye gerçeklesen mülteci akını, Rusya’nın artan hava saldırıları yüzünden Halep’in düşme olasılığı ve Rusya’nın sivilleri vurmasından son derece rahatsız olan AB ülkeleri Türkiye’nin önerisinin ne kadar iyi olduğunu şimdi söylemeye başladılar. Ama Rusya hava sahasını kontrol ettikçe, ABD ve AB’den farklı öncelikleri oldukça, güvenli bölge zor.
Rusya Türkiye’yi niye provake ediyor?
- AB ülkeleri ve ABD Rusya’yı niye ikna etmiyor?
Türkiye Rusya’yı ikna edebilirdi ama uçak düşürme hadisesinden sonra ikili ilişkilerde başlayan soğuma bunu mümkün kılmıyor. Rusya’nın neden bile bile sınır ihlali yaptığını da sorgulamak lazım. Ellerine ne geçti Türkiye ile ilişkilerin bu kadar kötüleşmesinden? Türkiye uçağı düşürmeseydi ne olurdu perspektifinden başka duruma bu taraftan da bakmak lazım. Sonuçta Rusya hala sınır ihlali yapıyor ve çok provokatif davranıyor.
- Sizce bunu neden yapıyor?
Cevabı bulmak gerçekten çok zor. Çünkü Türkiye ve dolayısıyla NATO ile bir çatışmaya girmek istemediğini de biliyoruz Rusya’nın.
Cenevre-III’ten de hiç bir şey çıkmayacak
- 26 Şubat’taki Cenevre-3 toplantısından ne beklemeliyiz?
Önce ateşkesin uygulanıp insani yardımın abluka altındaki yerlere ulaşması lazım. Sonra yerdeki gerçeğe göre müzakereler başlar ama taraflar arasında bunca anlaşmazlık varken sonuca varılması zor. Bilhassa muhaliflerin durumu ne olacak müzakerelerde. Bir de Suudi Arabistan Esad’ın diplomasi yolu ile gitmezse mutlaka güç kullanarak devrilmesi gerektiğini söyledi. Rusya ise Esad’ı suçlu bulmayın diyor. İran sahada önemli bir unsur. Bir yerde Rusya ve İran Suriye’de kendilerini ortak ‘protectorate’ (hami) görseler de ABD bundan rahatsız olacaktır. Ayrıca Rusya ve İran arasında da Suriye üzerinde bir rekabet var. Onun için bir ilerleme görmek zor.