Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Tüm Yazıları

Rusya ile anlaşabilecek miyiz?

Rusya ile başından itibariyle tüm konularda aynı fikirleri paylaşmadığımızı herkes bilmekte. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi jeostrateji anlayışı, yeni dünya siyaset dili ve yöntemlerinin getirdiği yeni çalışma metodolojisi bize şunu öğretmekte. Kimse ile sonuna kadar tam olarak anlaşmamız mümkün değil. Devrede olan herkesle madde bazlı anlaşmaların serüvenini dizayn etmekteyiz.

Başkan Erdoğan’ın ustalıkla yaptığı her adımı takip etmekteyiz. Nasıl bir ince isçilik kabiliyetiyle, Türkiye’nin bugünü ve geleceğini inşa ettiğini görmekteyiz.

Rusya tüm detayları ile Türkiye’yi takip ediyor. Sovyet döneminden itibaren, Türkiye üzerine üniversitelerde enstitüler kurdu ve araştırma masaları açtı. Türkiye’nin geçmiş ve gelecek tüm kodlarını anlayarak, siyaset yöntemlerini devreye soktuğunu şimdi de görmekteyiz.

Başkan Erdoğan’ın elini güçlendirecek adımları atmak, sadece Devlet kurumlarının işi değil ve olamaz. Toplum olarak şu anda içinde bulunduğumuz dayanışma, Reis-i Cumhurun elini güçlendirmeye hizmet etmelidir.

Maalesef Türkiye içinden çıkan bazı çatlak sesler, bizimle sahada cidden oyun kurgu içinde olan tarafların da kullandığı enstrümandır.

CHP Genel Başkanının söylem ve argümanlarını iyi tartması, Türkiye’nin geleceği için hayati anlam taşımaktadır. Rusya’nın birçok araştırma analiz merkezlerinin, şehitler çoğalırsa Türkiye içindeki muhaliflerin “İdlib’de ne işimiz var” söyleminin üzerine, orta vade için planlama yaptıklarını açıktan görebiliyoruz. Ana akım medyaya baktığımızda, CHP Başkanının Türkiye’nin iç kamuoyunda çatlaklıklar oluşturabilmesi üzerine beklentilerin olduğunu açıktan sezmekteyiz.

Rusya ile birçok konularda ayrı düşündüğümüz açıktır. Esad konusunda, muhaliflere yapılan zulüm konusunda, Rusya’nın bakış açısı Türkiye ile aynı değildir! Rusya, PYD-YPG unsurlarının Türkiye’nin isteği üzerine köşeye sıkıştırılmasını destekliyor gözükmekle; bir taraftan bu terörist unsurlarını Esad’ın yanına iteklettirilen enstrüman olarak yorumladı, diğer taraftan Türkiye’yi tatmin edecek durum olarak!

Muhaliflerin hedef alınmasının nedenlerinin en başında gelen argüman Esad’ı muhalifsiz zafer masasına oturtma gayretidir. Bu durum Rusya’nın; bu coğrafyada kalıcı hale getirilmesine, hem de bütün yeni ekonomik jeostrateji hatlarının kontrolünde baş aktör belirlenmesine hizmet edeceğini hesapladı.

Bir taraftan ABD’nin Suriye üzerinden Akdeniz’deki varlığını minimize etmek ve kendine bağlı duruma sokma çabası, diğer taraftan maskeleri düşüren Türkiye’nin elindeki argümanları azalan durumda anlaşmaya iteklemek.

Bir taraftan kendine yönelen Karadeniz, Baltık ve Gürcistan merkezli Kuzey Kafkasya ablukasını delmek için Akdeniz’e konumlanmak, diğer taraftan ABD’nin bölgeden ittifak halinde olan tüm ülkelerle dirsek teması kurmakla kendi beka mücadelesini yaptığını düşünmekte.

Evet, böyle bir ortamda Türkiye’yi karşısına alacak lüksünün olmadığını da görmekteyiz. Türk Ordusu ve Başkomutanın dirayeti, toplumun tek yürek pozisyon sergilemesini görmekte. Tabii ki bu durum karizmasını sarsmadı değil, Rusya’nın! İşte o sebepten tesadüf olarak okunmaması gereken Makarov isimli savaş gemisinin geçişini yapması, ergen refleksi olarak okunmalı ve nasıl bir telaşa düştüğünün göstergesi olarak yorumlanmalıdır. Rus Dışişleri Bakanlığının resmi tüvitır hesabı üzerinden, Osmanlı-Rusya arasındaki 1877-1878 yılları arasında gerçekleşen 93 harbinin sonunda imzalanan Ayastefanos antlaşmasını paylaşmasıyla, nasıl afallamış olduklarının esasında yansımasını bize aktarmış olduklarının farkında bile değiller! Rusya hep köşeye sıkıştığında bu yöntemlere el attığını biliyoruz. Bu şunu bize izah etmekte; İdlib özelinde, Suriye genelinde Rusya istediği ortamı yakalayamamanın telaşı içindedir. Türkiye’nin sahadaki başarısı, askeri başarısı ve halkın orada “Muhammed’in Ordusu geldi” söylemlerini devreye soktuğunu, en az bizim kadar iyi görmekte. Resmi tüvitır hesaplarından bu kadar telaşlı biçimde aceleye gelecek paylaşımları ile Moskova ziyareti öncesi konuların sınırlarını belirlemek istedikleri açıktır. İşte tüm bu acil yapılan görüntüler, Erdoğan-Putin görüşmesi öncesi zorlama köşeye sıkıştırma çabasından başka bir şey değil. Lakin bu yöntem, bu sıkışıklığın sonucunda anlaşılacak konuların da sınırlarını belirlemek için yapılan telaşlı yöntem olduğunu da bir tarafa not edelim.

Sonuç ne olur diye sorarsak? Rusya ile Türkiye ilişkileri muhakkak devam ettirilecek. Bu içinde bulunduğumuz siyasi havanın zorunluluğu olduğunu unutmamakta yarar vardır. Türkiye ile anlaşabilme, Rusya için de hayatidir. Putin bunu iyi idrak etmekte. Son ana kadar zorlamalar devam edecek ama ipleri kimse kopartmak istemeyecek. Türkiye’nin tezleri konumu ve durumu nedeniyle parça parça olsa bile geçerli olacaktır. İdlib, sadece İdlib değil. Suriye’nin geleceğindeki rengi ve resmi belirleyecek kaledir. Suriye’nin geleceğindeki renk ve resim demek Türkiye’nin gelecekteki güvenliğinin rengi ve şekli demektir. Rusya-Türkiye ilişkilerinin ifrat uçlara kaçmadan, altın orta noktası bulunarak devam ettirilmesi, Moskova-Ankara için de hayatidir. Her iki liderin sonunda varmak isteyecekleri nokta, burası olacağını tahmin etmek zor değildir. Bahar Kalkanı’nın başarısı, sonuç itibari ile Suriye ve tüm Akdeniz bölgesi için Türkiye’nin bayraktarlığındaki fiili baharı oluşturmak için temel taşı olacaktır.