Rusya şimdilik atlattı; ancak tutuşan ‘darbecilik ateşi' kolayca söner mi?

Rusya lideri Putin, kendi beslemesi olan ve sonunda -sahibini de ısırmaya kalkışan kuduz '...' misâli ve sırf 'para kazanmak' için 'kiralık katil' rolünü de üstlenen 'Wagner' isimli -sözde- 'Özel Güvenlik Gücü' ve onun lideri ve de Saint-Petersburg (Leningrad)'da geçen gençlik yıllarından beri en yakın arkadaşı olan Yevgeny Prigojin tarafından ısırılmaya çalışıldı.

Bütün dünyayı korku ve heyecana sürükleyen bu ayaklanma teşebbüsünden Rusya, Belarus (Beyaz Rusya) ülkesinin 29 yıllık lideri Alexander Lukaşenko'nun araya girmesiyle ucuz kurtulmuş bulunuyor.

Ama hem Prigojin'in, Moskova'ya 200 km. kala güçlerine 'geri dön' emri vermesi; hem de onu ve güçlerini Rusya'yı arkadan hançerlemek ve hainlikle suçlayan Putin'in, ilk andaki kararlı gibi gözüken sözlerini kenara koyup uzlaşmaya yaklaşması, Milâdî-19. Asırda 'savaş teorileri'yle ünlü Clausewitz'in deyimiyle 'Siyaset, savaşın başka vasıtalarla devamında ibarettir' sözünce, siyasetin gereklerinden..

Evet, 'Rusya'nın bir iç savaş girdabına düşmesine ve Rus halkının kanının dökülmesine âlet olmamak için..' şeklindeki gerekçe, içi boş sayılabilecek bir bahane olarak görülemez. Ama gerek Putin ve gerekse onun emrine göre kurulduğu açık olan bir 'Özel Güvenlik Gücü' veya 'paramiliter savaşçı grubu..' olarak nitelenen Wagner örgütü, Rusya için o kadar sorumluluk düşünüp, beklenmeyen derecede büyük kararlar aldıkları gibi; başta Ukrayna, Suriye ve Libya, Karabağ, Afganistan ve nice diğer coğrafyalarda da, işlenen onca zulüm ve cinayetler konusunda da 'insanî ve ahlâkî bir sorumluluk' taşımalı değil miydiler?

1991 Ağustos'unda can çekişen komünist düzeni kurtarmak için, dönemin ünlü lideri Gorbaçov'a karşı bir askerî darbe yapmaya kalkışan Kızılordu şefleri karşısında, Boris Yeltsin'in o askerî darbeyi bir tankın üzerine atlayıp, halkı da yanına çekmesiyle bastırmasından sonra başarısız kalan o darbenin liderleri, en başta 'Mareşal... bilmem kim' ve diğerleri intihar edivermişlerdi.

Ama şimdi görüyoruz ki, başka halkların kanını oluk oluk akıtmaktan kaçınmayan Prigojin, o intihar eden darbeci komünist mareşaller kadar bile tutarlı olamadı.

Yine de, Putin'in, muhtemel bir iç-savaşı şimdilik atlatmış gözükmesi, elbette sadece Rusya'yı değil, bir nükleer gücün huzursuzluğunun dünyaya nelere mal olacağının endişesini taşıyan bütün dünyayı da rahatlattı. Ama kesin otoriterliğiyle bilinen ve ismi etrafında hatta 'Rusya'nın son ve sonuncu Çar'ı' nitelemeleri yapılan Putin'in, bu darbe teşebbüsü karşısında beklenen derecedeki sert açıklamalarından sonra beklenmeyen derecede 'uzlaşmacı' bir yöntemi kabul etmesiyle, Rusya içindeki gücü tartışılır olmaya başlayacaktır. Muhaliflerinin Rusya içinde ve dışında 'faili meçhûl' cinayetlere gitmesi karşısındaki tepkisizliğiyle bilinen eski istihbaratçı, KGB uzmanı Putin'in şimdi Rusya'ya 24 saati aşan kısa bir süre için de olsa, dehşetli bir kâbus yaşatan eski müttefiki ve bir katil güruhunun lideri olan Prigojin'in hakkında hiçbir kanûnî takibat yapılmayacağını resmen taahhüd ederek, Rusya'dan çıkıp Belarus'a gitmesine izin vermesi görmezlikten gelinecek bir za'fiyet olmasa gerek..

Tarih, aynen tekerrür etmez ama tarihî hadiseler arasında bazen birçok benzerlikler olabilir.

Rusya'daki bu durum; Başbakan İsmet İnönü'nün, Harp Okulu Kumandanı Kur. Alb. Talat Aydemir liderliğindeki darbecilerin 22 Şubat 1962'de sahneye koyduğu teşebbüsünü, 'Silâhlarınızı teslim edin, askeriye'yle irtibatınızı kesmek' şeklindeki disiplin cezası dışında, hakkınızda herhangi bir ceza dâvası açtırmayacağım' diyerek yatıştırmasını hatırlatıyor. Ama aynı Aydemir, arkadaşları ve ordu içindeki darbeci hücreler, 16 ay sonra 21 Mayıs 1963 tarihinde ikinci bir darbeye teşebbüs etmiş ve birçok kan döküldükten sonra yakalananlardan niceleri ağır cezalar almışlar, Aydemir de idâm edilmişti. Elbette, temenni olunmaz ama kan dökmek mesleğinde emsalsiz sayılabilecek Wagner güçlerinin ve liderleri Prigojin'in, o itiyadlarından kolayca vazgeçemeyecekleri de unutulmamalıdır.

Kezâ, 25 sene öncelerde Müslüman Çeçenistan halkı ezilirken, Rusya'nın yanında saf tutan ve bu son kalkışma esnâsında da Putin'in yanında yer alan ve 'Wagner Güçleri'nin ve Prigojin'in ezilmesi için, kendi güçlerini hemen Wagner Üssü olan Rostow şehrine intikal ettirdiğini açıklayan -şimdiki- Çeçenistan lideri Ramazan Kadirof, daha kısa süre öncesine kadar kendi güçlerinin de 'İkinci Wagner' olarak gelişmekte olduğunu gururla ifade ediyordu.

Ve Kremlin Sarayı'nın Sözcüsü Peskov da, 'Wagner Güçleri'nin 'Ukrayna'daki savaşta gösterdikleri üstün hizmetlerden dolayı, bu son kalkışma sebebiyle haklarında kendilerine herhangi bir cezâî işlem yapılmayacağı'nı açıklamış bulunuyor.

Şimdi düne kadar Rus medyası aracılığıyla, Rus halkının gözünde, 'Ukrayna'da ve diğer her yerde Rusya'nın şerefini yücelten kahramanlar' olarak sevilen/ sevdirilen 'Wagner Güçleri'nin şimdi bir anda 'hain' sayılması ama sonra da geçmişteki üstün hizmetleri hatırlatılarak o 'hain'lerin ve 'hainlik'lerin bağışlanması, hele de sosyal buhranların yükseldiği dönemlerde, içlerinde darbecilik ruhu veya kurtarıcılık iddiası taşıyan unsurların, yeniden gün yüzüne çıkmasına psikolojik zemin hazırlayacaktır.

Bu durum bizde de son 200 yıldır, hele de son 100 yıldır yaşanmamış mıdır?

Her 10-15 yılda bir 'askerî darbe'lerin yapılması bu yüzdendir.

Rusya'da da durum pek farklı sayılmaz.

Bu son ayaklanma teşebbüsü ile Putin'in karizmasının çizildiği iddiaları doğruysa, bundan sonra Amerika, Avrupa ve NATO dünyası tarafından, Rusya saldırganlığına karşı bir 'yıpratma savaşı' şeklinde sürdürülmesine büyük önem verilen Ukrayna Savaşı'ndan dolayı Rusya toplumunda ve hattâ bizzat Putin'de bile hissedilen tedirginlik daha da artacaktır. Ukrayna ise eğer kendi ülkesini savunmasaydı, sadece dış güçlerin adına bir 'vekâlet savaşı' vermekle suçlanırdı. Ama Ukrayna halkı, dışarıdan gelen en gelişmiş silahları giderek daha bir ustaca kullanan eğitimli askerlerinin savaşıyla ruhî güç kazanırken, Putin Rusya'sı ise gün geçtikçe aha bir iç huzursuzluğa sürüklenmektedir.

Birkaç yıl önce, 'Ukrayna elimizden çıkarsa, Moskova elimizden çıkar.. Moskova elimizden çıkarsa Rusya'yı kaybederiz.' gibi, Rusya halkını/ halklarını kendi mantığınca kurduğu denklemler etrafında toplamayı başaran Putin'in bu son ayaklanma teşebbüsünden sonra da, 'Ukrayna'daki hedeflerinden asla vazgeçmeyeceklerini' açıklaması yine etkili olacak mıdır; bilinmiyor..

Elbette bu son müdahaleden dolayı Rusya, Amerika'yı açıkça suçlamadıysa da dış etkenleri zikretti. Ama Amerika, 'Bu iç huzursuzluktan aylardır bizim haberimiz vardı ..' gibi bir açıklama yaptı. Ancak, o kadarcası önceden haberdar olmak sayılıyorsa, Prigojin'in iki ay öncesinden beri Rusya Sav. Bakanı Şoygu aleyhindeki açıklamaları dünya medyasına yansıdığına göre, biz dahi haberdar idik.

Şurası açıktır ki, Amerika'nın başını çektiği emperial dünya, Rus emperial dünyasına karşı açık bir askerî savaşa girmeden, dolaylı 'yıpratma savaşı'na bundan sonra daha da hız vermek isteyecektir. Çünkü Rusya'nın Ukrayna ve benzeri savaşları kazanması, Amerikan cephesinin dünya liderliği iddialarından el çekmesi demek olacaktır. O ise, Amerika'nın da tıpkı 30 yıl öncelerde Sovyetler Birliği gibi yok olması demek olur.

Rusya, üzerindeki baskıyı azaltmak için zaman zaman Putin ve çevresinin ağzından, 'Gerekirse nükleer silahlar da kullanılır' gibi sözleri dile getiriyor ama bu tehditler, karşı tarafta ne kadar korku uyandırır bu bilinmiyor. Üstelik o silâhlardan onlarda da var..

Belki, 'Filler tepişirken, asıl ezilen, çimenler olur..' misali, öyle bir zıdlaşmada her halde en büyük maddî güçler değil, onların çevresinde yer alan halklar ve ülkeler olacaktır.